Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
1. Dudaklarını kıpırdatmadan, hiç ses çıkarmadan okumak.
2. Ses çıkarmadan sövmek, beddua etmek. "Hikâyeyi şimdi de içinizden okuyacaksınız."
Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen."Senin gibi içten pazarlıklı adamlarla iş yapmam ben."
1. Derdini, sıkıntısını kimseye söylememek.
2. Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber, bunu unutmamak. "O her şeyi içine...
Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek. "Kardeşinin ölümünden sonra içine çekildi, kimseyle...
Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak. "Hastahanedeki arkadaşımı ziyarete bir türlü gidemedim, bu da içime dert oldu."
Malum olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek. "Onun bize geleceği sanki içime doğmuştu."
Duygulanmak, etkilenmek, dokunmak. "Babamın o etkili sözleri âdeta içime işlemişti sanki."
Kuşkulanmak, kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek. "Tilkiyi civarda dolaşırken gördüğü andan itibaren içine kurt düşmüştü."
Benimsemek, iyice kabul etmek.
1. İçi rahat etmemek, yaptığı şeyden memnun olmamak.
2. İstediği gibi olmadığı için rahatlık, mutluluk duymamak, tadına varamamak. "İşi bitirdim...
Birini aşırı ölçüde, çok sevmek.
Benimsememek, kabul edememek.
Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak.
Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak. "Şu koca dünyada içimi dökecek bir insan bulamadım."
Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak. "İçini kemiren bu düşünceden kurtulmak istiyordu."
Oldukça üzücü, çok acıklı.
Teklifsiz, çok samimi, sıkı fıkı, senli benli olmak. "Biz Fatma’yla iyice içli dışlı olduk. "
Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak, birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak.
1. Yönetmek, çekip çevirmek.
2. Tutumlu olmak, kullanmak.
3. Elvermek, yetmek, yetişmek, korumak, kurtarmak.
4. Hoş görmek, göz yummak.
5...
Sorguya cevap vermek.