Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Bir konu üzerinde pek çok düşünmek, zihin yormak. "Bu makine üzerinde az kafa yormamışsın, öyle karışık ki."
Karşı gelmek, direnmek, boyun eğmemek. "Her önüne gelene kafa tutmakla bir yere varacağını mı sanıyorsun?"
Bir konu üzerinde inceleme yapmadan, rast gele konuşmak. "Derse hiç çalışmadığın belli, öyle kafadan atıyorsun ki…"
Düşüncesiz, delice işler yapan, aklı kıt. "Bırak şu elindeki baltayı, kafadan kontak mısın nesin?"
1. Anlayıp kavrayamamak.
2. Zihin yorgunluğundan ötürü anlayamaz olmak.
3. Olabileceğine inanmamak. "Boşuna nefes tüketme, kafası almaz onun."
Bir konu üzerinde kavrayışı çok iyi olmak.
1. Zihni yorulmak.
2. Gürültülü, patırtılı şeyler dinlemekten rahatsız olmak, yorgunluk duymak. "Kesin artık şu makinenin sesini, kafam kazan...
Çok öfkelenip sinirlenmek. "Kafamı kızdırmadan çekip gidin buradan."
1. O anda kafası çok yorgun olmak.
2. Başka şeyler düşündüğünden, o anda konuşulana hemen intibak edememek. "Kusura bakmayın, ne söylediğinizi...
Çoktandır anlayamadığı bir meseleyi bir olay sebebiyle birden bire kavramak, doğruyu yakalamak.
Bir şeyi yapmaya kararlı olup zamanını beklemek. "Yarın onunla görüşmeyi kafama koydum."
1. Hapse girmek.
2. Aldatılmak, hile yoluyla kendisinden çıkar sağlanmak, oyuna gelmek. "Zavallı kafese girmekten kurtulduğunu sanmıştı."
Tuzağa düşürüp çıkar sağlamak.
Düşüncelerini, duygularını yazıya geçirmek.
Yapılması kararlaştırıldığı halde uygulanmamak, konuşulan, kararlaştırılan yazıda kalmak. "O kadar yol yapımı, sulama kanalı hep kağıt üzerinde...
Temizliğini herkesin bildiği kişi ve iş lekelenemez.
Bir kimsenin sevgisi kazanılmak istendiğinde ona güzel yiyecekler ikram edilmelidir.
İncitmek, küstürecek kadar üzmek, gönlünü kırmak, gücendirmek. "Onu, kalbini kırmadan uyarmaya çalış."
Benzerleri arasında üstün, seçkin, görünür.
Verimsiz, verim alınamayacak, olmayacak bir işle uğraşmak.