Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Düşünmeden, hiçbir şeyi anlamadan, ne denildiğini kavramadan dinlemek. "Beni koyun dinler gibi dinleyip çekip gittiler."
Kimi insan, başkaları hakkında abartarak konuşmaya bayılır.
(yetirmek: Ulaştırmak.)
İstenilen nitelikteki şey bulunamadığında onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur.
Aradaki anlaşmazlığı zora başvurarak, üstün olan güce dayandırarak çözümlemek, sona erdirmek. "Onunla kozunu paylaşmaya can atıyordu."
Birinin davasını ondan daha çok savunur olmak.
İhtiyaç sahibi birine sığınacak yer vermek, onu korumak. "Muhtaçlara kucak açmak insanlık görevidir."
Çok şaşmak, hayrete düşmek, donakalmak, hiçbir şey söyleyemez hale gelmek. "Ne o dostum, küçük dilini mi yuttun?"
Onurunu kırmak, birilerinin yanında itibarını sarsmak ve değerini düşürmek. "Dikkatli ol, bir pot kırıp da kendini küçük düşürme sakın."
Önemsememek, değer vermemek. "Hasmınızı sakın küçük görmeyin çocuklar!"
Yapayalnız, tek başına.
İnsan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır.
1. Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse).
2. Uyuşuk, miskin, rahatına düşkün, tembel.
Heyecan ve korkudan yüzünün rengi atmak, solmak. "Katili karşısında görünce yüzü kül kesildi."
Tam bir doğruluk içinde gönülden bağlanmak, bağlılığın gerektirdiği fedakarlığı yapmaya hazır olmak.
1. Bir şey bütünüyle yanmak.
2. Varını yoğunu yitirmek, elinde bulunanlar yok olmak.
3. Büyük bir felakete uğrayıp çok üzülmek.
Oyuna gelmemek, tuzağa düşmemek, kurnazca yapılan bir hileye aldanmamak. "Bana kül yutturamazsınız diyemem ama yeterince dikkatli olduğumu...
Olup bitenleri çabuk haber alan, hemen her şeyden haberi olan. "Ne kulağı delik adamdır o, ne öğreneceksen ona sor."
Söylenecek sözü, gelecek haberi dikkatlice (beklemek). "Kulağınız kirişte olsun, ne duyarsanız iletin hemen."
Bir söz, bir haber başkasına söylenirken kendisi de şöyle böyle duymak. "Senin şehre gideceğin kulağıma çalındı, ne diyorsun?"
Rahatını bozan bir haber işitmek, sıkışık bir duruma düşmek.