Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş, dayanıksız, narin kimse. "Senin gibi muhallebi çocuklarıyla iş yapamam ben."
Bir işte kime yetki verilmişse güç ondadır.
Karşılık vermek.
Bir kimse, başkalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
1. Yaramazlığı, hırçınlığı, uyumsuzluğu bırakıp yola gelmek.
2. Razı olmak. "Askerde onun da mum gibi olacağına eminim."
Güzelin yoluna baş koyanların ortaya çıkması için o güzelin görünmesi gerekir.
Olabildiğince, yapabildiği kadar. "Zararınızı mümkün mertebe karşılama yoluna gideceğimizden emin olun lütfen."
Çok istek ve özlemle aramak. "O anneyi siz mumla arayacak ama bir daha bulamayacaksınız."
Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak. "İnşallah muradına erersin kızım."
Bir şeyin yazılmasından çok kısa bir süre sonra.
Bir kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından kısa bir süre sonra bozmak.
Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuş kimse. "Maval okumayı bırakın, biz de mürekkep yalamışlardan sayılırız."
Yardım ve iyiliğin sınırı yoktur.
(mürüvvet: Cömertlik, iyilikseverlik , endaze: Ölçü)
1. Özellikle evladının evlendiğini, çoluk çocuk sahibi olduğunu görmek.
2. Çocuklarının sevinçli günlerini görerek mutluluk duymak. "Acaba...
Cömert olmayan, iyilik yapmaktan hoşlanmayan biri, içinde yaşadığı toplum için bir değer taşımaz.
Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak. "Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun."
Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak. "İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim."
Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.
Tanınmak, ünü her yerde duyulmak.
Kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez.