Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
1. Birdenbire ölmek.
2. Büyük ölçüde üzülmek. "Bu acı haberi verip de yüreğine indirmek mi istiyorsun?"
Yüreği yanmak, belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak, çok üzülmek. "Kim ki başkasının uğradığı felâket onun yüreğine od düşürür, işte adam...
Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak, ferahlamak. "Demek mahkemeye başvurmaktan vazgeçmiş, yüreğime su serpildi doğrusu, yoksa...
İçten, samimi olarak sevgi ve saygı duymak.
Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak.
Ayrıntıya girmeden, bir bütün sayıya yaklaşık olarak tamamlanabilen hesap. "Aldığımız mallar yuvarlak hesap yüz bin lira tuttu."
Sürekli olarak iş değiştiren bir kimse başarı kazanamaz.
Eldeki imkânlar içinde hayat sürmek. "Yuvarlanıp gidiyoruz işte."
Ev ve aile düzenini bozmak, dağıtmak, alt üst etmek. "Hiç sebepsiz yuvasını bozdu nankör adam."
Birinin hakkından gelmek, hakettiği ceza ya da cevabı vermek. "Onun yuvasını yapmak ancak bana düşer."
1. Birinin eşinden ayrılmasına yol açmak.
2. Bir kimse eşinden ayrılarak aile düzenini bozmak, yok etmek. "Zorla kadıncağızın yuvasını yıktılar...
Evin kadını anlayışlı, idareci ve tutumlu olursa ancak o zaman evde dirlik düzenlik sağlanır.
Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak.
Zorlanarak, utanmayı ve sıkılmayı göze alarak, yalvararak bir kimseden ricada bulunmak.
Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan.
Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak. "İyice yüz göz olduk, beni artık...
1. Utanılacak bir durum.
2. Ailesi, çevresi için utanç verici bir iş yapmak. "Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek, anladınız mı?"
Çok utandırıcı hareket veya durum.
Bir şey olmak üzere bulunmak. "Hava kararmaya yüz tuttu."
Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak. "İşleri yüz üstü bırakıp gitti."