Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Çok azarlanmak. "Çabuk olun, annemden papara yemek istemiyorum."
1. Bir insanı hep aynı hileyle kandıramazsın.
2. İnsan zaman zaman değişiklik ister.
3. Her zaman aynı fırsat ele geçmez.
Çok zengin, parası bol olan.
Parayı çok seven, paraya düşkün.
1. Banka veya benzeri bir yere yatırılmış parayı geri almak.
2. Bir kimseden çeşitli yollarla para sızdırmak.
Bir şey için çok para harcamak. "Düğün için az para dökmedi."
1. İşe yaramamak, etkili olmamak.
2. Değeri pahasına satılamamak. "Bu malların para edeceğini sanmıyorum."
Kimin ne kadar parası bulunduğunu, kimin ne kadar Tanrı’ya yakın olduğunu kimse bilemez.
Kişi, kendisinden para isteyen kimseden artık uzak durmak ister.
1. Çok para kazanmak.
2. Devletin çok para basması. "Bizim büfe âdeta para kesiyor."
Elde para bulunursa onunla yeni paralar kazanılır.
Her işin karşılığı anında ödenmelidir.
Kandırarak, zorlayarak birinden para almak. "Kabadayılar esnaftan az para sızdırmadılar."
1. Parasını idareli harcayıp kalanını biriktirmek.
2. Satın alınan şeyin karşılığını para olarak hesaplamak. "Aldığımız eşyaların hepsi kaç para...
Para kazanıp biriktirmek. "Gurbete para yapmaya gitti."
İşini yaptırmak için birilerine kanunsuz, hak etmedikleri parayı vermek, rüşvet vermek. "O binayı yaptırmak için belediyeye az para yedirmediler."
1. Çok para harcamak.
2. Rüşvet yemek, görevini kötüye kullanıp bir iş yapmak için birinden para almak. "İnsanlar artık açıktan para yiyorlar."
Tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir.
Yapmak istediğin işi yapabildinse bu uğurda harcadığın paralara acıma. Çünkü para, istediğin şeyi yapmak içindir.
Çok alışveris yapan, bol bahşiş veren kisi, parasından yararlananlardan büyük saygı görür.