Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
1. Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak.
2. Bir çocuğu evlât edinmek, kendi nüfusunu kaydettirmek. "Evi üstüne geçirmiş...
Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek.
Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak.
Pek fazla sevgi, özen göstermek, zarar gelmesin diye itinalı davranmak. "Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim."
Bir şeyin kusur, eksiği olduğunu kabul etmemek. "Çocuğunun üstüne hiç toz kondurmuyor."
Bir üzüntüyü, derdi, kusuru artıracak durum oluşturmak.
1. Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak.
2. Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak. "Biliyorum zor...
1. Bir şeyi yapmasını zorlayarak istemek.
2. Bir kadın, evli bir erkekle evlenmek. "Demek tükürdü sana, üstüne varma, zorlama demedim mi sana?"
1. Kendi işlediği bir suçu başkasına yüklemek.
2. Kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkasına yüklemek. "Evin geçim yükünü annenin...
Yıldırmak, korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak, ya da saldırmak. "Öfkeyle delikanlının üstüne yürüdü."
Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak. "Çok mahcup olmuştu, utancından yere geçmek üzereydi."
Taraflar birbirine ne denli yakın da olsalar bir alışverişte açıkça konuşup anlaşmaları gerekir, ayıp olur kaygısıyla başta değinilmeyen konular...
Horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak, küçümsemek. "Dokunma bana, beni hep üvey evlât gibi tuttun, ne zaman yaklaştıysam sana köşe bucak...
Bir çocuk ne denli sevilse, ilgi görse de öz annesindeki şefkati üvey annesinde bulamaz, üvey anne öz annenin yerini dolduramaz.
(kemha: bir tür...
Öz evladı bir gün öksüz kalırsa başkalarının ona kötü davranmasını istemeyen, üvey evladına kötü davranmamalıdır, kızına ileride gelin olarak...
Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak. "Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım."
Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak. "Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim."
Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak. "İki gündür yoldaydık, hemen hemen hiç uyumamıştık, uyku gözlerimizden akıyordu."
1. Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan.
2. İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak. "Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!"
1. Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak.
2. Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak. "Uykusu kaçmış, yatakta bir o...