Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Kendisini yetiştiren kimsenin malına hıyanet eden, el uzatan kimse cezasını bulur.
Bir şeyin en önemli, en çarpıcı yeri. "İnsan sağlığı, eğitim ve kültür konularının en can alıcı noktası, ekonomidir."
Çok istemek, çok arzulamak. "Babası ile parka gitmek için can atıyor."
İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır. "Can baş üstüne efendim, kasabaya varınca onu hemen göreceğim."
İnsan yiyeceğine önem vererek güçlenebilir veya yemeden yaşamak mümkün değildir.
Ölmek. "Beni korkutamazsın, bir can borcum var, onu da öder kurtulurum."
İnsan, canının değerini bilmeli, onu yıpratmamalıdır.
Gerekli gereksiz sürekli konuşmak, yüksek sesle devamlı gevezelik etmek. "Başımda ne çan çan edip duruyorsun, kes artık şu sesini."
Bir kişi için kendi canı, başkasının canından daha tatlıdır.
İnsan tek başına yaşayamaz, konuşup görüşmek için arkadaş arar.
Ölmek üzere bulunmak. "Yanına vardığımızda hayvan can çekişiyordu."
Bir işte çeşitli sıkıntı ve üzüntülerle karşılaşıp olağanüstü gayret harcamaktansa o işten vazgeçmek daha iyidir.
İnsanı alışkanlıklarından, huylarından vazgeçirmek mümkün değildir.
İnsanın kendisi herkesten önce gelir.
Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru, bir şeyin yaşaması için en önemli araç. "Babam evin can damarıdır."
Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak. "Adamın en sonunda can damarına bastılar, zararı...
Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak, dayanıklılığı yitirmek. "Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül...
Öldürmeyi bile düşünen, aşırı kin ve düşmanlık besleyen, dost olmayan. "Can düşmanları etrafında cirit atıyorlardı."
1. Yürek.
2. En duyarlı bölge. "Onları can evlerinden vurmaya yemin etti."
En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak, bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak. "Onları can evinden vurmalıyız ki bir daha...