Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Para çekicidir ve geri çevrilemez.
Parasını esirgemeyen, cömert kimseyi herkes el üstünde tutar.
Değeri olmayan bir işe ya da mala para vermek.
Bir malı verip yerine para almak. "Gidin, şu dolapları paraya çevirin de gelin."
Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak.
1. Çok para kazanmak.
2. Bol para harcamak.
3. Elde olan parayı az bulmak.
Parasını veren kimse, istediği şeyi elde eder.
Elindeki parayı çarçur etmeyip tutmasını bilmek, herkesin yapamayacağı zor bir iştir.
Çok şaşırmak, hayrete düşmek.
Bir konuyu her fırsatta, her yerde ele alıp konuşmak, o konu ile uğraşmak.
Birine her istediğini yaptırmak, onu kukla gibi kullanmak. "Beni parmağında oynatamayacaksın artık. "
Hiç tepki göstermemek, kayıtsız kalmak. "Beni dövdüler ama o parmağını bile oynatmadı."
1. Bir nokta üzerine dikkati ya da ilgiyi çekmek.
2. İmza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak.
1. Parmakları kullanmak suretiyle yapılan hesap.
2. Hece vezni. "Bizim bakkal hâlâ parmak hesabı yapıyor."
Büyük şaşkınlık duymak, hayrete düşmek. "Yaptığım tatlıyı görünce parmaklarını ısıracaklar."
1. Olumlu oy vermek için el kaldırmak.
2. Bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını kaldırıp diğerlerini yumarak el kaldırmak . "Parmak...
1. Bir şey az bulunmak.
2. Seçkin, ünlü olmak. "O, çevresinde parmakla gösterilen bir adamdı."
Bir yemeğin çok lezzetli olduğunu anlatmak için kullanılır. "Böreği değil, parmaklarımızı yedik âdeta."
Verilen emek karşılığını, emek veren değil, bir başkası almak. "Biz durmadan çalışalım parsayı da başkası toplasın olmaz öyle şey!"
1. Biriyle çekiştiği bir konuda yenilmek.
2. Elde etmeye çalıştığı bir kazancı bir başkasına kaptırmak.