Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Açık, kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak. "Niçin üstü kapalı konuştuğunu bir türlü anlayamıyordu."
Bir işe önem vermek, o işle yakından ilgilenmek, uğraşmak. "Şu işin üstünde dur biraz, yoksa sonun kötü olacak. "
Artırma ya da eksiltme sırasında onda kalmak.
2. Suçlanmak. "Onlar kaçıp gittiler, kabahat bizim üstümüzde kaldı."
Aradan (şu kadar) zaman geçmek. "Üstünden şu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ borcunu ödemedi."
Başından savmak, bir şeyi ödev olarak kabul etmemek, başkasını ilgilendirdiğini belirtmek. "Bu iş senin, sakın üstünden atayım deme."
Bir giysi bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak.
1. Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak.
2. (Çocuğu) sevme ya da korumada çok ileri gitmek. "Şu çocuğun üstüne bu kadar düşmeyelim, şımardıkça...
Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek. "Vakıf mallarının üstüne oturdu adam, nasıl yaptı, vicdanı nasıl el verdi bilmiyorum."
1. Alınmak, bir hareketin kendisine karşı yapıldığını sanarak kaygılanmak.
2. Bir görevi üstlendiğini kabul etmek. "Her sözü üstüne alma lütfen!"
Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek. "Camı kendi kırdı ama suçu arkadaşının üstüne attı."
1. Yerinde bir fikir beyan etmek.
2. İyice belirtmek. "Üstüne basa basa anlat, baban çok mağdurmuş de!"
O işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, parasını ya da malını almaktan vazgeçmek. "Verecek mi? Sen o paranın üstüne bir bardak soğuk...
Aşırı ölçüde sıkılmak, çok bunalmak.
1. Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak.
2. Bir çocuğu evlât edinmek, kendi nüfusunu kaydettirmek. "Evi üstüne geçirmiş...
Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek.
Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak.
Pek fazla sevgi, özen göstermek, zarar gelmesin diye itinalı davranmak. "Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim."
Bir şeyin kusur, eksiği olduğunu kabul etmemek. "Çocuğunun üstüne hiç toz kondurmuyor."
Bir üzüntüyü, derdi, kusuru artıracak durum oluşturmak.
1. Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak.
2. Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak. "Biliyorum zor...