Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Düşmanca, kötü niyetle bakmak.
1. Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay. "Usta, iki yandan çarklı yap!"
2. Bir omuzu düşük olarak yürüyen.
3. Çarkı yanda olan gemi.
Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak. "Sen karışma, çekil aralarından, yangına...
Hüzünlü, çok dertli, içindeki acıyı dile getiren ses.
Kişinin yüreğini yakan acı, az zaman sonra küllenir, yerini yeni ve neşeli duygulara bırakır.
Kendisinden öç alınmamak, yaptığı kötülük sert karşılık görmemek, cezasız kalmak. "Adamın yaptığı yanına kâr kaldı, nasıl adalet bu?"
Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak, cezasını sert karşılıklarla vermek. "Bunu, onun yanına bırakmayacağım."
Çok öfkeli, kızgın ve kibirlidir.
Hiç ilgisi yok, en ufak benzerliği bile yok. "Sen kardeşini bir görsen, bu onun yanından bile geçmemiş."
1. Elde etmek için güçlü bir istek duymak, elde edemediği için de büyük üzüntü içinde olmak.
2. Kuvvetli bir aşkla sevmek. "Bakan olmak isteğiyle...
Sızlanıp şikâyet etmek, derdini döküp durmak. "Çoluk çocuk açtı, kimse yardım elini de uzatmıyordu, birine de yanıp yakılmayı bir türlü kendine...
Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol, dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak, dolayısıyla aldanmış olmak.
Düzgün işler arasında yapılan bir yanlış, bazen tekdüzeliği giderir ve o işe süs, renk katar.
Ortaya çıkan bir yanlışlık çok geç de olsa düzeltilebilir.
İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak. "Meğer biz yanlış kapı çalmışız."
Önce verimli iken kazaya uğramış olan şeyden, artık gelir, verim beklenmez.
Değerli kimse boşta kalmaz, kendisine iş verilir.
Bütün kötülükleri yapmak, eziyet etmek.
Bir dostun verdiği armağan küçük ve değersiz olsa bile verilen kişinin hatırlandığını göstermesi bakımından çok değerlidir.
Bir felaket meydana geldiği anda büyük bir tepki ve panik yaratır, daha sonra durumun eski ağırlığı kalmaz.