Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Pintinin yemeye kıyamayarak biriktirdiği malı, sağlığında gücünün yetmediği kişiler, öldükten sonra da mirasçıları bol bol yerler.
"Gerçek olduğundan eminim, bu konuda yemin de edebilirim" anlamında kullanılır.
Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ...
Kişi, elde ettiği yeni ve güzel bir şeyi örselememek için büyük özen gösterir.
Başarılı olmak için yaptığın işi iyi bilmek yetmez hırslı olmak da gerekir.
1. Yenmeyecek nitelikte (yiyecekler için).
2. Aşırı, çok pahalı.
3. Çok ağır, kabul edilmez (söz).
4. Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda...
1. Bir şey yapanların arasında bulunmak.
2. Adına ayrılan yerde bulunmak "Şiir komisyonunda sen de yer aldın mı?"
Ufak tefek olduğu gibi kurnaz, fitneci, çok bilmiş kimse.
"Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı, bütün kapılar kapalı, yardım imkânları ortadan kalktı, kime baş vurdumsa elim boş döndüm" anlamında...
1. İz bırakmak.
2. İyice yerleşmek. "Bu sözler kulağına iyice yer eder umarım."
1. Bir yeri kaplamak.
2. Birine bir yer ayırmak. "Salonda yer tutmak yasaktır!"
1. Önemini belirtmek.
2. Kendi yerini bir başkasına vermek.
3. İmkân tanımak. "Bu fikre de yer vermeliyiz."
1. Çok utanmak.
2. Yitirilen şey bir türlü bulunamamak. "Yer yarılıp içine girdi sanki, önceki gün şurada duruyordu."
Bir olay toplumda telâş, heyecan, gürültü, patırtı, kargaşa oluşturmak. "Bu kaleyi de zaptedersek yer yerinden oynayacak, bizi kimse tutamayacak...
Alçak gönüllü olanları kimse hor görmez, herkes onları korur.
Çok hırpalamak, acınacak duruma düşürmek, zor durumlarda bırakmak. "Bütün milletin içinde yerden yere çaldı delikanlıyı."
Bugün beğenmediğiniz, kendisinde yetenek bulmadığınız çocuğun zamanla bilgisi, görgüsü artar, toplumda önemli bir yeri olur.
Uslu, uysal, sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren, kötülük yapan kimse. "Desene yere bakan yürek yakan cinstenmiş o da."
Çok önem vermek, nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek.
Serseri, ne iş yaptığı, nerde kaldığı, nereli olduğu bilinmeyen. "Yeri yurdu belirsiz bu adama yüz verme demedim mi?"