Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Pek çok.
Dolaşmak, dolaşıp gelmek. "Evin etrafında iki tur atıp yanıma gelsin."
Türk ihtiyarlığında bile genç gibi kılıç kullanır.
(karımak: İhtiyarlamak)
Bir türküye ezgi uydurmak. "Sevdiği kıza yanık bir türkü yakmış diyorlar."
Birinin hoşuna gidecek davranış ortaya koymak, söz söylemek, onun tarafını tutmak. "Ömrümce onun bunun türküsünü çağırıp durdum, yeter artık!"
Hiç beklenmedik bir kazanç sağlama imkanını ele geçirmek.
Çok sağlıklı, sağlam, rahatı yerinde. "Merak etme, turp gibi o."
Çok yorgun, bitkin düşmek. "Üç gündür çalışıyoruz, turşu gibi oldum, hiç hâlim kalmadı."
1. Çok yorulmak.
2. İyice ezilmek, parçalanmak. "Armutların turşusu çıkmış, yenecek hâlleri kalmamış."
Bir şeyi kullanmak, harcamak gerekirken kıyamamak durumunda söylenir. "Kullanmadığı sandalyeyi vermiyor, turşusunu kuracak sanki."
Güç bir durumda çözümün zor olduğunu anlatmak için kullanılır.
Dayandığı, güvendiği şey önemini kaybederek işe yaramaz hâle gelmek, fayda temin edemez olmak.
Her girişiminden başarıyla çıkmak, her işi becermek. "O tuttuğunu koparır bir delikanlıdır, güvenin ona."
Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, böyle bir suç işlemesi düşünülmeyen kimselerle dürüstlük yarışı içinde olabilir.
Güveneceği, dayanacağı kimse bulunmamak. "Küçüktüm, tutunacak dalım yoktu, tek başımaydım."
Bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak, çok üzülmek.
Kötü bir işi, ortaya konan bir söz ya da davranışla daha da kötüleştirmek.
Korku, heyecan, endişe veya üşümekten vücuttaki tüyler, kıllar kabarmak, dikilmek. "Hava buz gibiydi, tüylerim diken diken olmuştu."
Önceleri kötü olan kılık kıyafetini düzeltmek, iyi yaşama kavuşmuş gibi güzel giyinir olmak.
Kırılıp parçalanmak, çok küçük parçalara ayrılmak, paramparça olmak. "Masadan düşen vazo tuzla buz oldu."