İçindekiler
Zenta Muharebesi Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya orduları arasında, 11 Eylül 1697 tarihinde Tisa Irmağı kıyısındaki Zenta’da yapılan ve Osmanlıların yenilgisiyle sonuçlanan muharebedir. Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın son önemli çarpışması olan bu savaşın ardından 1699 yılında Karlofça Antlaşması imzalandı.
13 Nisan 1697'de Edirne Sarayı'ndaki Arz Odası'nın önüne tuğlar dikildi. 18 Nisan'da Sultan II. Mustafa 100.000 kişilik bir kuvvetle üçüncü seferine çıktı. Yol üzerinde Avusturyalıların Bihke Kalesi önünde bozguna uğradığı ve Hersek'te Venediklilerin çekildiği haberleri ordunun moralini yükseltti.
11 Ağustos'ta Belgrad'a ulaşan padişah komutanlarını alarak 12 Ağustos'ta bir harp meclisi topladı. Mecliste iki görüş ortaya çıktı; ya Sava üzerinden Varadin'e geçilecek ya da Tisa'dan karşıya geçilecekti. Amcazade Hüseyin Paşa "Üç keredir sefer yapıp düşmandan bir karış toprak almadan evinize dönüyorsunuz. Eğer yeterince teçhizatınız varsa Varadin'i muharasa ediniz." diye görüş belirtti. Ama bu görüş kabul görmedi.
Daha sonra Temeşvar muhafızı Cafer Paşa ordugâha geldi ve meclise katıldı. Cafer Paşa da Titel Kalesi'nin bulunduğu yerden Zenta yönünde gidilmesi ve Macar topraklarında büyük çaplı operasyon gerçekleştirildikten sonra, en son Varadin'e geçilmesi yönünde görüş belirtti. Amcazade Hüseyin Paşa ve Anadolu Beylerbeyi Mısırlızade İbrahim Paşa bu planı tehlikeli buldularsa da Cafer Paşa'nın II. Mustafa ile önceden beri var olan yakın ilişkileri nedeniyle Zenta yönünde gidilmesine karar verildi.
Karar alındıktan sonra Osmanlı ordusu Tuna'yı geçti ve 110 parçalık donanma da Tisa Nehri'ne hareket etti. Avusturya ordusu ise Titel Kalesi önünde 7-8 bin kişilik kuvvet bırakarak çekilmişti. Osmanlı ordusu kaleyi aldı ve yıktı.
Avusturya ordusu komutanı Prens Eugene casusları vasıtasıyla Osmanlı ordusunun planını öğrenmiş, Osmanlı ordusu ilerlerken de Varadin'e çekilmişti. Sadrazam Elmas Mehmed Paşa, Avusturyalılar buraya daha yeni yerleşirken uygun durumda hemen saldırma teklifinde bulundu ama teklif kabul edilmedi. Osmanlılar'ın Tisza yönünde ilerlediğini duyan Eugene hızla Tisza'ya yöneldi, bu sırada henüz Osmanlı ordusunun büyük kısmı köprüden geçmemişti. Eugen'in geldiği haberi alınınca geçiş hızlandı ama bu yeterli olmadı, kurulan köprü aşırı yük almış ve dayanıksızlaşmış, yer yer de parçalanmıştı.
Sonunda çarpışma 11 Eylül 1697 günü öğleden sonra başladı, nehri geçemeyen Osmanlı ordusu mevzi almaya karar verdi, bu ise Avusturya topçusunun karşı kıyıları hiçbir karşılık almadan bombalamasına yol açtı. Sonunda Osmanlı ordusu otuz bin kayıp vererek geri çekildi. Avusturyalılar da çok kayba uğradığından, Sultanın yanındaki Osmanlı kuvvetlerine taarruz edemediler. Sultan İkinci Mustafa ordunun geri kalan kısmını toparlayarak Temeşvar'a doğru yöneldi. Ordu kayıplara rağmen planlandığı üzere Temeşvar'a ulaştı, ancak herhangi bir kaleyi kuşatacak durumda değildi.
Eugene'nin Osmanlı ordusunu hazırlıksız yakalaması için tekrar dengesinin bozulduğu bir anı beklemesi gerekti, Temeşvar'da bulunan Osmanlı kuvvetlerinin karşısına çıkmaya çalışmak yerine zafer kazandığını Avusturya'ya bildirdi. Prens Eugene, Belgrad'a saldırabilecek olmasına rağmen ordudaki para ve erzak sıkıntısı yüzünden birliklerini Erdel civarındaki kış karargahlarına gönderdi.
Savaş, Kutsal İttifak Savaşları içinde son önemli muharebedir. Kaybettiği topraklarını geri almasının zor olacağını fark eden Osmanlı Devleti, Karlofça Antlaşması'nı imzalamayı tercih etmiştir.
Hazırlıklar
1695 ve 1696 yıllarında Avusturya'ya karşı iki sefere çıkan Sultan II. Mustafa, bu ülkeye üçüncü bir seferle büyük bir darbe indirmek istiyordu. 1697 yılına gelindiğinde Avusturya uzun süredir yürütmekte bulunduğu ve Fransa'ya karşı savaştığı 9 Yıl Savaşları'nı bitirmiş ve Osmanlı Devleti'ne barış teklifi götürmüştü. Bu sırada ölen Jan III. Sobieski'nin yerine Lehistan tahtına Saksonya elektörü Frederick geçmişti, onun yerine, yani Avusturya ordusunun başına, Fransız asıllı başarılı komutan Savoylu Eugene getirilmişti. II. Mustafa da barış teklifini reddetmiş, Avusturya'ya üçüncü sefer için hazırlıkları başlatmıştı.13 Nisan 1697'de Edirne Sarayı'ndaki Arz Odası'nın önüne tuğlar dikildi. 18 Nisan'da Sultan II. Mustafa 100.000 kişilik bir kuvvetle üçüncü seferine çıktı. Yol üzerinde Avusturyalıların Bihke Kalesi önünde bozguna uğradığı ve Hersek'te Venediklilerin çekildiği haberleri ordunun moralini yükseltti.
11 Ağustos'ta Belgrad'a ulaşan padişah komutanlarını alarak 12 Ağustos'ta bir harp meclisi topladı. Mecliste iki görüş ortaya çıktı; ya Sava üzerinden Varadin'e geçilecek ya da Tisa'dan karşıya geçilecekti. Amcazade Hüseyin Paşa "Üç keredir sefer yapıp düşmandan bir karış toprak almadan evinize dönüyorsunuz. Eğer yeterince teçhizatınız varsa Varadin'i muharasa ediniz." diye görüş belirtti. Ama bu görüş kabul görmedi.
Daha sonra Temeşvar muhafızı Cafer Paşa ordugâha geldi ve meclise katıldı. Cafer Paşa da Titel Kalesi'nin bulunduğu yerden Zenta yönünde gidilmesi ve Macar topraklarında büyük çaplı operasyon gerçekleştirildikten sonra, en son Varadin'e geçilmesi yönünde görüş belirtti. Amcazade Hüseyin Paşa ve Anadolu Beylerbeyi Mısırlızade İbrahim Paşa bu planı tehlikeli buldularsa da Cafer Paşa'nın II. Mustafa ile önceden beri var olan yakın ilişkileri nedeniyle Zenta yönünde gidilmesine karar verildi.
Karar alındıktan sonra Osmanlı ordusu Tuna'yı geçti ve 110 parçalık donanma da Tisa Nehri'ne hareket etti. Avusturya ordusu ise Titel Kalesi önünde 7-8 bin kişilik kuvvet bırakarak çekilmişti. Osmanlı ordusu kaleyi aldı ve yıktı.
Avusturya ordusu komutanı Prens Eugene casusları vasıtasıyla Osmanlı ordusunun planını öğrenmiş, Osmanlı ordusu ilerlerken de Varadin'e çekilmişti. Sadrazam Elmas Mehmed Paşa, Avusturyalılar buraya daha yeni yerleşirken uygun durumda hemen saldırma teklifinde bulundu ama teklif kabul edilmedi. Osmanlılar'ın Tisza yönünde ilerlediğini duyan Eugene hızla Tisza'ya yöneldi, bu sırada henüz Osmanlı ordusunun büyük kısmı köprüden geçmemişti. Eugen'in geldiği haberi alınınca geçiş hızlandı ama bu yeterli olmadı, kurulan köprü aşırı yük almış ve dayanıksızlaşmış, yer yer de parçalanmıştı.
Savaş
Osmanlılar'ın Tisza yönünde ilerlediğini duyan Eugene hızla Tisza'ya yöneldi, bu sırada Osmanlı ordusunun büyük kısmı köprüden geçmemişti. Eugen geldiğinde nehrin karşısına sadece 7.000 Osmanlı askeri geçebilmişti, bunlar çoğunlukla geçişi kolaylaştırmak için karşıya geçen rütbeli askerler ve paşalardı, yanlarında ise saray halkı, hazine, otağ-ı hümayun, silahdarlar ve bolca cephane vardı. Eugen yaklaşırken üzerine Anadolu Beylerbeyi Mısırlızade İbrahim Paşa ve Diyarbakır Beylerbeyi Kavukçu İbrahim Paşa'nın kuvvetleri üzerine gönderildi ama bir sonuç alınamadı.Sonunda çarpışma 11 Eylül 1697 günü öğleden sonra başladı, nehri geçemeyen Osmanlı ordusu mevzi almaya karar verdi, bu ise Avusturya topçusunun karşı kıyıları hiçbir karşılık almadan bombalamasına yol açtı. Sonunda Osmanlı ordusu otuz bin kayıp vererek geri çekildi. Avusturyalılar da çok kayba uğradığından, Sultanın yanındaki Osmanlı kuvvetlerine taarruz edemediler. Sultan İkinci Mustafa ordunun geri kalan kısmını toparlayarak Temeşvar'a doğru yöneldi. Ordu kayıplara rağmen planlandığı üzere Temeşvar'a ulaştı, ancak herhangi bir kaleyi kuşatacak durumda değildi.
Sonuçlar
Osmanlı ordusu rütbeli askerlerini kaybetmişti, başta Sadrazam Elmas Mehmed Paşa olmak üzere birçok Osmanlı paşası ölmüş; sadrazamın göğsünde taşıdığı mühür, sultanın çadırıyla birlikte birçok ordu çadırı, 87 top, 15 bin sığır, 7 bin at, birkaç bin deve ve toplam 3 milyon gulden tutarında hazine Avusturya ordusunun eline geçmişti. Ordusunun bozgununa çaresizlik içinde seyirci olan padişah II. Mustafa, önce Temeşvar'a, oradan da İstanbul'a doğru geri çekildi. Muharebeden önce tavsiyesi dinlenmemiş olan Amcazade Hüseyin Paşa ise sadrazamlığa getirildi.Eugene'nin Osmanlı ordusunu hazırlıksız yakalaması için tekrar dengesinin bozulduğu bir anı beklemesi gerekti, Temeşvar'da bulunan Osmanlı kuvvetlerinin karşısına çıkmaya çalışmak yerine zafer kazandığını Avusturya'ya bildirdi. Prens Eugene, Belgrad'a saldırabilecek olmasına rağmen ordudaki para ve erzak sıkıntısı yüzünden birliklerini Erdel civarındaki kış karargahlarına gönderdi.
Savaş, Kutsal İttifak Savaşları içinde son önemli muharebedir. Kaybettiği topraklarını geri almasının zor olacağını fark eden Osmanlı Devleti, Karlofça Antlaşması'nı imzalamayı tercih etmiştir.