Super Moderator
"Batı"nın Gülen Yüzü!
Ilımlı İslam, soğuk savaşın bitmesiyle küresel düzlemde batı medeniyetinin kendisine baş tehlike olarak belirlediği İslam’ı Batılılaştırma, akıllarınca ehlileştirme projesidir.
Daha önce yazılarımızda bahsettiğimiz gibi 21. Yüzyılda İslam’ın siyasi ve kültürel olarak oynayabileceği rol, kendisine sürekli düşmanlar oluşturacaktı!
Batı için kâbusa dönüşen bu rol gayr-i ahlaki ve gayr-i hukuki bahaneler üreterek batıya bozgunculuk oyunlarının aktörlerini sahneye çıkarmasına aklınca mazeret oluşturdu.
Batı, uykularından kan ter içinde uyanıp -birçok kişinin ön gördüğü- bu kehanetin gerçekleşmemesi için planlar yapıyordu.
Tarih boyunca din ile küfür arasındaki savaşın din ile dinsizlik arasında olmadığını dünya tarihine baktığımızda çok açık görebiliriz.
O halde ne ile neyin arasında gidip gelir bu İman ile küfür...
Dinler tarihinden de biliyoruz ki bu savaş; toplumun uyanışını, bilgilenmesini, uyanmasını, itiraz etmesini engelleyen uyuşturucu (haşhaşiler/Fetö gibi) işlevi gören din ile insanları dosdoğru yola çağıran din arasında gerçekleşmiştir.
Batının planı özetle şuydu; eğer dünyaya İslam/din gerekiyorsa onun da sınırlarını biz belirleriz.
Daha önce de defaatle bahsetmeye çalıştığım gibi işte, insanın kendini hüküm koyucu/Tanrı sanması böyle bir çukura sokuyor.
Batı'nın mantığıdır yapmak istediği projelerde fikirsel zemini hazırlayıp uygulamak istediği yerlerde içeriden işlerini taşeron grup, cemaat vs. yapılara uygulatır.
Truva atı misali içimize soktuğu kullanışlı aptallarla işlerini usul usul yürütür.
Ilımlı İslam projesi de işte bunlardan biriydi.
Bize Batı'ya İslam’ı sevdirme, kültürümüzü yayma, hizmet, himmet diye okutulan mavalların altındaki gerçek buydu.
Müslüman bir toplum olarak İslam’ın bütün şartlarını yerine getiremesek de nüfusun çoğunluğu Cuma namazlarını asla ihmal etmiyor.
Her Cuma namazında imamın hutbesinde okuduğu bir ayet halk tarafından da en iyi bilinen ayetlerden bir tanesidir;
"İnneddîne Indallâhil İslam" Allah katında Tek Din İslam’dır"
Bunlar kendilerini tanımlarken “hizmet” kavramı içerisinde bir cemaat bütünlüğü olarak tanımlıyorlardı.
Ama aslolan inanışları ise yukarıda da belirttiğim gibi kendilerini hüküm koyucu olarak belirlemiş olmalarıydı ve bu ayeti;
"İnneddîne Indallâhil Hizmet!" Allah katında Tek Din Hizmettir!" şeklinde kendilerinin tek din sahibi olduklarını iddia ederek inanıyorlardı!
Ilımlı İslam projesi, Müslüman dünyada çok hızlı talipler buldu.
Kötü ve sert çocuklara karşı mutedil, ılımlı, "hakiki" Müslümanlar...
Batının Gülen yüzü! Endonezya'dan Fas'a kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin de desteğiyle kabul gördüler.
Siyasetçilerin, yöneticilerin, birçok âlimin hayal kırıklığı yaşadığını artık hepimiz biliyoruz.
O yüzden bugün, "sen şu kadar destek verdin, ben bu kadar" diye birbirimizi suçlamanın hiçbir mantığı yok.
Zaman, birbirimizi suçlama değil yaşanılanlardan ders çıkarma zamanıdır.
Bu yaşadığımız darbe sürecinin mikro planda uygulayıcıları Fetö mensubu olsalar da makro planda planlayıcıları "İslam olacaksa onun da alanını biz belirleriz" diyenlerdir.
Bu tanrılık vehmine kapılmaktır, bu apaçık şirktir.
Bu örgütün başındaki kişi zaten Batının desteği ve kendi avaneleri yüzünden tanrılık vehmine kapılan zat olarak tarihe adını paslı harflerle kazımıştır.
Bu dinler tarihinde hep süregeldiği gibi "dine karşı din"in savaşıdır.
Ilımlı İslam, soğuk savaşın bitmesiyle küresel düzlemde batı medeniyetinin kendisine baş tehlike olarak belirlediği İslam’ı Batılılaştırma, akıllarınca ehlileştirme projesidir.
Daha önce yazılarımızda bahsettiğimiz gibi 21. Yüzyılda İslam’ın siyasi ve kültürel olarak oynayabileceği rol, kendisine sürekli düşmanlar oluşturacaktı!
Batı için kâbusa dönüşen bu rol gayr-i ahlaki ve gayr-i hukuki bahaneler üreterek batıya bozgunculuk oyunlarının aktörlerini sahneye çıkarmasına aklınca mazeret oluşturdu.
Batı, uykularından kan ter içinde uyanıp -birçok kişinin ön gördüğü- bu kehanetin gerçekleşmemesi için planlar yapıyordu.
Tarih boyunca din ile küfür arasındaki savaşın din ile dinsizlik arasında olmadığını dünya tarihine baktığımızda çok açık görebiliriz.
O halde ne ile neyin arasında gidip gelir bu İman ile küfür...
Dinler tarihinden de biliyoruz ki bu savaş; toplumun uyanışını, bilgilenmesini, uyanmasını, itiraz etmesini engelleyen uyuşturucu (haşhaşiler/Fetö gibi) işlevi gören din ile insanları dosdoğru yola çağıran din arasında gerçekleşmiştir.
Batının planı özetle şuydu; eğer dünyaya İslam/din gerekiyorsa onun da sınırlarını biz belirleriz.
Daha önce de defaatle bahsetmeye çalıştığım gibi işte, insanın kendini hüküm koyucu/Tanrı sanması böyle bir çukura sokuyor.
Batı'nın mantığıdır yapmak istediği projelerde fikirsel zemini hazırlayıp uygulamak istediği yerlerde içeriden işlerini taşeron grup, cemaat vs. yapılara uygulatır.
Truva atı misali içimize soktuğu kullanışlı aptallarla işlerini usul usul yürütür.
Ilımlı İslam projesi de işte bunlardan biriydi.
Bize Batı'ya İslam’ı sevdirme, kültürümüzü yayma, hizmet, himmet diye okutulan mavalların altındaki gerçek buydu.
Müslüman bir toplum olarak İslam’ın bütün şartlarını yerine getiremesek de nüfusun çoğunluğu Cuma namazlarını asla ihmal etmiyor.
Her Cuma namazında imamın hutbesinde okuduğu bir ayet halk tarafından da en iyi bilinen ayetlerden bir tanesidir;
"İnneddîne Indallâhil İslam" Allah katında Tek Din İslam’dır"
Bunlar kendilerini tanımlarken “hizmet” kavramı içerisinde bir cemaat bütünlüğü olarak tanımlıyorlardı.
Ama aslolan inanışları ise yukarıda da belirttiğim gibi kendilerini hüküm koyucu olarak belirlemiş olmalarıydı ve bu ayeti;
"İnneddîne Indallâhil Hizmet!" Allah katında Tek Din Hizmettir!" şeklinde kendilerinin tek din sahibi olduklarını iddia ederek inanıyorlardı!
Ilımlı İslam projesi, Müslüman dünyada çok hızlı talipler buldu.
Kötü ve sert çocuklara karşı mutedil, ılımlı, "hakiki" Müslümanlar...
Batının Gülen yüzü! Endonezya'dan Fas'a kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin de desteğiyle kabul gördüler.
Siyasetçilerin, yöneticilerin, birçok âlimin hayal kırıklığı yaşadığını artık hepimiz biliyoruz.
O yüzden bugün, "sen şu kadar destek verdin, ben bu kadar" diye birbirimizi suçlamanın hiçbir mantığı yok.
Zaman, birbirimizi suçlama değil yaşanılanlardan ders çıkarma zamanıdır.
Bu yaşadığımız darbe sürecinin mikro planda uygulayıcıları Fetö mensubu olsalar da makro planda planlayıcıları "İslam olacaksa onun da alanını biz belirleriz" diyenlerdir.
Bu tanrılık vehmine kapılmaktır, bu apaçık şirktir.
Bu örgütün başındaki kişi zaten Batının desteği ve kendi avaneleri yüzünden tanrılık vehmine kapılan zat olarak tarihe adını paslı harflerle kazımıştır.
Bu dinler tarihinde hep süregeldiği gibi "dine karşı din"in savaşıdır.