İstanbul Milyon Taşı (Sıfır Taşı), antik dönemde Dünyanın merkezi Roma’nın da sıfır noktası olarak kabul edilmekteydi.
Ayasofya’dan Beyazıt’a giden yolun sağında, tam köşede yer alan ve bugün neredeyse doğru düzgün fark edilmeyen bu taş, “tüm yollar Roma’ya çıkar” sözünün de kaynağıdır. İstanbul’un kuruluşu esnasında şehrin efsanevi kurucusu Megaralı Kral Byzas tarafından dikildiği yolunda söylentiler olsa da; tarihçiler taşın, Konstantinopolis’i başkent yapan Büyük Konstantin’in, “dünya merkezi alameti” olarak diktiğinde hemfikirdirler (MS 4.yy).
Nasıl ki Antik Roma’da Milliarium Aureum vardıysa, İstanbul’da da Sıfır Taşı olmalıydı. Dünyanın herhangi bir noktasına olan uzaklık Milyon Taşı’ndan ölçülüyordu. Örneğin Romalıların Bakırköy’e Hebdomon (Grekçe “yedi”) adını vermelerinin sebebi, Milyon Taşı’na 7 mil uzaklıkta olmasıymış.
Milyon Taşı aslında ilk yapıldığında Tetrapylon şeklindeydi. Yani 4 sütun üzerinde kubbeli bir yapı. Ne yazık ki zaman içerisinde zarar görmüş. Özellikle de 16.yy’da birtakım hasarlar aldığına inanılmaktadır (su kemerleri genişletilirken). Sütunların üzerlerindeki kabartmalarda ne olduğunu merak etmemek elde değil doğrusu.
Osmanlı Devleti zamanında da burası bir alametifarika kabul edildi ve korundu. Bildiğim kadarıyla gelip geçenlerin burada yol hesaplaması yapmalarına olanak sağlanmış. Galiba haritalar da burada satılıyormuş.
Söz konusu Romalılar ve İstanbul olunca efsane de eksik olmuyor. Milyon Taşı efsanelerinden birisi de şudur: Romalıların inancına göre Milyon Taşı’ndan öteye tek bir düşman askeri dahi geçemeyecekmiş. O sınırı aşan herkes, bir melek tarafından orada öldürülecekmiş…
Aslında bu efsanenin temeli galiba mitolojiye dayanıyor. Şöyle ki: Milyon Anıtı’nın aslında Tetrapylon olarak inşa edildiğini belirtmiştim. Bazı tarihçilere göre bu yapı aslında bir tapınaktı. Yunan mitolojisinde Tike, Roma mitolojisinde ise Fortuna olarak adlandırılan Şans Tanrıçası için inşa edilmiş bir tapınak. Antik Yunan dilinde “talih” anlamına gelen bu Tanrıça, şehirlerin kaderine de yön veriyordu. Fakat ne 1204 yılında Katolik Latinler İstanbul’u istila ederken ne de 1453 yılının Mayıs ayında Fatih Sultan Mehmet Han’ın askerleri Milyon Taşı’nın ötesine geçerken efsane vuku bulmadı ve İstanbul her iki tarihte de düştü…
Ayasofya’dan Beyazıt’a giden yolun sağında, tam köşede yer alan ve bugün neredeyse doğru düzgün fark edilmeyen bu taş, “tüm yollar Roma’ya çıkar” sözünün de kaynağıdır. İstanbul’un kuruluşu esnasında şehrin efsanevi kurucusu Megaralı Kral Byzas tarafından dikildiği yolunda söylentiler olsa da; tarihçiler taşın, Konstantinopolis’i başkent yapan Büyük Konstantin’in, “dünya merkezi alameti” olarak diktiğinde hemfikirdirler (MS 4.yy).
Nasıl ki Antik Roma’da Milliarium Aureum vardıysa, İstanbul’da da Sıfır Taşı olmalıydı. Dünyanın herhangi bir noktasına olan uzaklık Milyon Taşı’ndan ölçülüyordu. Örneğin Romalıların Bakırköy’e Hebdomon (Grekçe “yedi”) adını vermelerinin sebebi, Milyon Taşı’na 7 mil uzaklıkta olmasıymış.
Milyon Taşı aslında ilk yapıldığında Tetrapylon şeklindeydi. Yani 4 sütun üzerinde kubbeli bir yapı. Ne yazık ki zaman içerisinde zarar görmüş. Özellikle de 16.yy’da birtakım hasarlar aldığına inanılmaktadır (su kemerleri genişletilirken). Sütunların üzerlerindeki kabartmalarda ne olduğunu merak etmemek elde değil doğrusu.
Osmanlı Devleti zamanında da burası bir alametifarika kabul edildi ve korundu. Bildiğim kadarıyla gelip geçenlerin burada yol hesaplaması yapmalarına olanak sağlanmış. Galiba haritalar da burada satılıyormuş.
Milyon Taşı Efsanesi
Söz konusu Romalılar ve İstanbul olunca efsane de eksik olmuyor. Milyon Taşı efsanelerinden birisi de şudur: Romalıların inancına göre Milyon Taşı’ndan öteye tek bir düşman askeri dahi geçemeyecekmiş. O sınırı aşan herkes, bir melek tarafından orada öldürülecekmiş…
Aslında bu efsanenin temeli galiba mitolojiye dayanıyor. Şöyle ki: Milyon Anıtı’nın aslında Tetrapylon olarak inşa edildiğini belirtmiştim. Bazı tarihçilere göre bu yapı aslında bir tapınaktı. Yunan mitolojisinde Tike, Roma mitolojisinde ise Fortuna olarak adlandırılan Şans Tanrıçası için inşa edilmiş bir tapınak. Antik Yunan dilinde “talih” anlamına gelen bu Tanrıça, şehirlerin kaderine de yön veriyordu. Fakat ne 1204 yılında Katolik Latinler İstanbul’u istila ederken ne de 1453 yılının Mayıs ayında Fatih Sultan Mehmet Han’ın askerleri Milyon Taşı’nın ötesine geçerken efsane vuku bulmadı ve İstanbul her iki tarihte de düştü…