Biyografi VI. Mehmet Vahidettin

VI.Mehmed ( Sultan Vahdeddin )
sultan-vahdeddin_c6268aa2ed3d3341.jpg
Sıra36.
Hüküm süresi1918 - 1922
ÖncekiV.Mehmed
SonrakiSaltanat kaldırıldı
Doğumu1861, İstanbul
Ölümü1926, San Remo-İtalya
BabasıAbdulmecid
AnnesiGülüstü Hanım
Kadınefendileri- Emine Nazik-Edâ Baş Kadınefendi - Seniye İnşirah Kadınefendi - Şadiye Müveddet Kadınefendi - Nevvare Başhanımefendi - Nimet Nevzad Hanımefendi
Çocukları- Mehmed Ertuğrul Efendi - Fenire Sultan - Fatma Ulviye Sultan - Rukiye Sabiha Sultan
TürbesiSultan Selim Camii
VI. Mehmed, Sultan Vahidüddin ya da Sultan Vahdettin (14 Ocak 1861, İstanbul - 16 Mayıs 1926, San Remo), Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. ve son sultanı ve 115. İslam halifesidir. Sultan Vahdettin'den sonra padişahlık kaldırılmış, fakat İslam Halifeliği saltanatı Abdülmecid tarafından devam ettirilmiştir. Türbesi Türkiye'de olmayan tek Osmanlı padişahıdır.

Şehzadeliği​

Sultan Abdülmecid'in sekizinci oğlu ve kendisinden önce tahta geçen V. Murad, II. Abdülhamid ve V. Mehmed'in küçük kardeşidir. Çok küçük yaşta anne ve babasını kaybetti. Sultan Abdülmecid'in ikballerinden Şayeste Hanımefendi tarafından büyütüldü. Tahta geçiş sıralamasında çok aşağılarda olduğu için gözden uzak bir yaşam sürdü. Gençlik yıllarında gizlice medrese derslerini takip etmiş, bu özelliği ile tahta çıktıktan sonra kendisine arz edilen şer'i konulara müdahale edebilecek derecede yetkinleşmiştir. Hat, musiki ve edebiyat sanatlarıyla ileri seviyede uğraşmıştır.

İlk evliliğini bu dönemde, ablası Cemile Sultan'ın sarayında görüp beğendiği Emine Nazikeda Hanım ile yapmıştır. Cemile Sultan, çok sevdiği Nazikeda üzerine başka bir eş almaması şartı ile Vahdettin'in talebini kabul edeceğini bildirdiğinde ablasının şartını kabul etmesine rağmen, bu evlilikten dünyaya Sabiha Sultan ve Fatma Ulviye Sultan geldikten sonra doktorların tıbben bir daha doğum yapamayacağı bildirilmesi üzerine eşinin de rızasını alarak başka evlilikler yaptı. 1912'de tek oğlu Mehmed Ertuğrul dünyaya geldi.

Ağabeyi II. Abdülhamid'in uzun padişahlığı sırasında, Çengelköy'de mimar Alexandre Vallaury'ye yaptırdığı köşkünde münzevi bir hayat yaşadı. Diğer şehzadeler hakkında padişaha jurnal yazmakla suçlandı.

V. Mehmed tahta geçtiğinde, Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzeddin Efendi veliaht oldu. Yusuf İzzettin'in 1 Şubat 1916'da bir yurt dışı seyahatine çıkacağı gün henüz aydınlatılamayan bir şekilde intiharı üzerine Vahidettin veliahtlık makamına yükseldi. 1917 Aralık ayında yaveri Mustafa Kemal Paşa eşliğinde beş haftalık Almanya seyahatine çıktı. 3 Temmuz 1918'de Sultan Reşat'ın ölümü üzerine 57 yaşında tahta çıktı.
Tahta çıkışından kısa bir süre sonra şöyle dediği anlatılır:
"Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz."

Padişahlığı​

Sultan Vahdeddin Yıldız Camii'nden çıkarken 1918 yazında ordu ve donanmaya bir Hatt-ı Hümâyun göndererek Başkomutanlığı üzerine aldığını bildirdi. Devlet yönetiminde aktif bir rol alacağının işaretlerini vermişti ancak iki büyük sorunla karşı karşıya idi: bir yandan, bir felakete dönüşen I. Dünya Savaşı'nı en az hasarla sona erdirmek; öbür yandan, 1913'ten beri imparatorluğa egemen olan İttihat ve Terakki rejimine karşı bir siyasi alternatif oluşturmak. Tahta geçer geçmez, İttihat ve Terakki önderliğine muhalefetiyle tanınan Mustafa Kemal Paşa'yı Suriye Cephesi komutanlığına atadı.

8 Ekim 1918'de savaşın kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Talat Paşa başkanlığındaki İttihat ve Terakki kabinesi istifa etti. Yerine Ahmet İzzet Paşa başkanlığında bir kabine kuruldu ve bu kabine savaşı bitiren Mondros Mütarekesi'ni 30 Ekim 1918'de imzalandı. Ahmet İzzet Paşa'nın "artçı" kabinesinin de sadece 25 gün süren iktidardan sonra istifası üzerine Padişah diplomat Ahmet Tevfik Paşa'yı 13 Kasım'da sadrazamlığa getirdi.

Kurtuluş Savaşı 9 Eylül 1922'de İzmir'in Kurtuluşu ve 13 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi ile sona erdi. Bu sırada İstanbul henüz İtilaf Devletleri'nin askeri işgali altındaydı. 6 Ekim'de TBMM ordusunu temsilen Refet Bele komutasındaki bir askeri birlik İstanbul'a girdi. Bu günlerde basın organları Vahdettin'in aleyhinde geniş çaplı ve kamuoyunda etki yapan yayınlarda bulundular. Padişah Vahidettin'in Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında ölüm fermanı imzalamasının ve Millî Mücadele karşıtı tavırlarının, son padişahın vatan haini olduğunu açıkça göstermekte olduğunu düşünen halk arasında bazı gruplarca hakaret ve tehdit içeren gösteriler yapıldı.

Vahdettin'in 11 Nisan 1920 tarihli kararname ile başlayan girişimleri, "isyan" kavramının da ötesinde iç savaş girişimi olarak kabul edilmiştir.

Milli Mücadele Dönemi​

Anadolu ile İstanbul arasındaki ilişkiler neredeyse kopma noktasına geldi. İngilizler de hükümetin Kuva-yi Milliye ile anlaşmasını istedi; diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa Sivas’tan gönderdiği mektupta milli bir hükümetin kurulmasını istedi. Bunun üzerine sultan hükümeti istifa ettirerek 1919 yılında Ali Rıza Paşa’yı sadarete getirildi ve bu yeni hükümete Kuva-yi Milliye’ye karşı olanlar alınmadı. Anadolu ve İstanbul arasında 20 gündür kapalı olan telgraf hattı yeniden açıldı.

Osmanlı askerlerinin Topkapı Sarayı ve Ayasofya çevrsinden uzaklaştırmak isteyen müttefikler, padişahı da Yıldız Sarayı’nda göz hapsine aldılar. Padişahın çıkardığı bir fermanla Mustafa Kemal Paşa’nın madalyaları geri verildi, Felah-ı Vatan adı ile bir grup kurulde ve meclis Misak-ı Milli’yi kabul etti.

Diğer taraftan İtilaf Devleti’nin Londra Konferansında almış oldukları karar doğrultusunda 1920 yılında İstanbul işgal edildi, tüm resmi kurumlar ele geçirildi, milliyetçi liderler Malta’ya sürüldü. Ancak bu işgalin amacı şöyle açıklandı; idare Türklere bırakılacaktı zaten amaç saltanatın gücünü arttırmaktı. Anadolu’nun saltanatın merkezi olan İstanbul’a uyması gerektiği ve uymayanların ağır cezalara çarptırılacağı bildirildi. Kısacası işgalciler padişaha tam destek verdi. Sultan Vahdeddin ise Anadolu ile İstanbul’un arasının açılmasından büyük bir endişe duyuyordu.

1920 yılında Ankara’da Büyük Millet Meclisi kuruldu ve milletin yegane temsilcisi olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Bu sırada Ankara’ya gelen Fevzi Çakmak Paşa mecliste yaptığı konuşmada padişahın içinde bulunduğu durumu anlattı ve Anadolu’daki hareketin esir padişahı kurtarmak olduğunu söyledi. Aynı yıl Sevr Antlaşması imzalandı ancak bu antlaşma mecliste büyük yankı uyandırdı. Bu anlaşmayı imzalayanlarla Damd Ferit Paşa Ankara İstiklal Mahkemesince idama mahkum edildi.

1921 yılında Yunanlılar’a karşı ilk zafer İnönü’de kazanıldı, antlaşma şartlarını belirlemek için İstanbul hükümetini Londra Konferansına davet eden müttefikler Ankara hükümetinin de bulunmasını şart koştu. Ankara ise buna tepki gösterdi çünkü İstanbul hükümetini tanımadıklarını duyurmuşlardı. Bu da padişaha bir baş kaldırı sayıldığından Sultan Vahdeddin Mustafa Kemal Paşa’yı asi ilan etti.

Saltanatın Kaldırılması​

1922 yılında padişahın Ankara hükümetini tanımaması ve İstanbul hükümetinin Lozan Konferansı’na katılma kararı alması üzerine meclis saltanatı kaldırdı. Hilafet makamının Osmanlı hanedanına ait olduğu görüşü kabul edilince halifenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tayin edileceği ilan edildi.

Saltanat kaldırıldı ancak padişahın hal’ine dair bir tebliğ de bulunulmadı. Ancak meclis padişahın yargılanmasını istiyor, gazeteler ise padişahı ihanet ile suçluyordu. Saltanatın kaldırılmasından sonra ilk Cuma selamlığında okunan hutbede padişahın adı geçirilmedi, gazetelerde yazan yazılar nedeni ile de hayatının tehlikede olduğunu düşünerek memleketten gitme kararı aldı zaten İngilizler de gerekli hazırlıkları yapmıştı. İngilizlerden istediği bu yardım için bizzat kaleme aldığı mektupta şöyle diyordu; “İstanbul’daki işgal orduları başkumandanı General Harington cenaplarına. İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devlet-i fahîmesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahall-i âhara naklimi talep ederim efendim (16 Kasım 1922).” Mektubunu Müslümanların halifesi Mehmet Vahdeddin diye imzalayarak padişah sıfatını kullanmadı.

Türkiye'den ayrılışı ve sürgün yılları​

Kurtuluş Savaşı zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmeti 1 Kasım 1922'de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve saltanatın kaldırıldığını iki maddelik bir kanun ile ilan etti. Vahdettin'in adı hutbelerden kaldırıldı. 4 Kasım'da son sadrazam Ahmed Tevfik Paşa istifa etti. 5 Kasım'da Refet Paşa, Babıali'deki bakanlıklara gönderdiği bir genelgeyle işlerine son verildiğini tebliğ etti. 17 Kasım sabahı Vahdettin, küçük oğlu Mehmed Ertuğrul ve hareminin mensuplarıyla birlikte Dolmabahçe Sarayı'ndan bir kayığa binerek Boğaziçi'nde demirlemiş olan HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile Malta'ya gitti.

İngilizler Vahdettin'in İngiltere'ye gelmesini kabul etmediği için devrik padişah bir süre Malta'da kaldı. Oradan Hicaz kralı Melik Hüseyin'in daveti üzerine Mekke'ye ve oradan da İtalya'daki San Remo şehrine giderek bu şehirde ikamet etti. 20 Nisan 1923'e dek Hicaz'da kaldı. İngiltere'nin baskısı üzerine buradan ayrıldı.

VI. Mehmed İstanbul'dan ayrılmadan önce, devletin bekâsı için Şeyhülislam Nuri Efendi'nin öncülüğünde son sadrazam Ahmed Tevfik Paşa ile dua ederken, 17 Kasım 1922VI. Mehmed İstanbul'dan ayrılırken Bir süre İtalya'nın Cenova kentinde yaşadı. 11 Haziran 1923'te San Remo kasabasında kiralanan bir villaya taşındı. Bu dönemde başlangıç bölümünü kendi el yazısıyla yazdığı, kalan bölümlerini yakınlarına dikte ettirdiği anılarını kayda geçirmiştir. Vahdettin 16 Mayıs 1926'da San Remo'da vefat etti. Cenazesi Şam'a getirilerek Sultan Selim Camii kabristanına defnedildi.

Ailesi​

Eşleri​

  1. Emine Nazik-Edâ Baş Kadınefendi
  2. Seniye İnşirah Kadınefendi
  3. Şadiye Müveddet Kadınefendi
  4. Nevvare Başhanımefendi
  5. Nimet Nevzad Hanımefendi

Erkek çocukları​

  1. Mehmed Ertuğrul Efendi, (5 Ekim 1912, İstanbul - 2 Temmuz 1944, Kahire), Osmanlı Padişahı VI. Mehmed'in tek oğludur. Kahire'deki Hidiv Tevfik Türbesi'ne 1944 yılında defnedilmiştir.

Kız çocukları​

  1. Fenire Sultan
  2. Fatma Ulviye Sultan
  3. Rukiye Sabiha Sultan
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Ebul Vefa Hazretleri Fatih Sultan Mehmet'i Neden Dergâhına Kabul Etmedi?
  • Ugur
  • Ugur,
  • Kişisel Gelişim Hikayeleri
  • 0    2K
Fatih Sultan Mehmet Han'ın " İstemem " şiiri
  • BULUT
  • BULUT,
  • Şiirler
  • 0    27K
İstemem - Fatih Sultan Mehmet
  • BULUT
  • BULUT,
  • Şiirler
  • 1    1K
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa Kimdir?
  • Ugur
  • Ugur,
  • Biyografiler
  • 0    308
Geri