- Görüntüleme: 7K
- Cevaplar: 3
Sehiv secdesi hangi durumlarda yapılır?
Namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdesini gerektirir
Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü bu öne almak ve sonraya bırakma işi, vacibi terk etmekten sayılır. Kıyamda "Sübhaneke"den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi, buna bir örnektir. Bu durumda önceki rükû geçerli olmaz. Kıraatten sonra yeni bir rükû yapılır. Böyle dönüp kıraat yapmadan ve ondan sonra rükûa varmadan kılınacak namaz bozulur. Çünkü böyle bir rekâtta rükû gibi tekrarlanmayan rükûnler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.
Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilse sehiv secdesi gerekir
Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekâtın veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade) iade edilir. Ondan sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekâtta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekâtta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terk etmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez.
Fakat bir rekâttaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükû yapılmış bulunsa, bu halde farz olan tertibe riayet için tekrar rükû ve ondan sonra secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.
Namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdesini gerektirir
Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekâtta iki defa rükû veya üç defa secde yapılması gibi.
Birinci ve ikinci rekâtlarda Fatiha'nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rükû, secde ve teşehhüdde Kur'an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekâtlarda Fatiha'nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir surenin de okunması yahut yalnız başka bir sürenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacip terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur'an da meşru olan yerin başkasında okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekâtlar, önceki, rekâtlardan daha fazla uzatılmış ve cemaate da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.
Vacibi yanılarak terk edilmesi, sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde Kunut'u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat'ı okumayı terk etmek gibi.
Vitir namazında rükûdan sonra Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükûdan sonra okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rükû halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Sahih olan rivayet böyledir. Bununla beraber okunsun veya okunmasın, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir.
Kunut tekbirini unutup yapmamak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.
Vacibin yanılarak geciktirilmesi sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir. Birinci veya üçüncü rekâttan sonra biraz oturulması, dördüncü rekâttan sonra beşinci rekât için ayağa kalkılması, sabah namazının ikinci rekâtından sonra üçüncü bir rekâta ve akşam namazının üçüncü rekâtından sonra dördüncü bir rekâta kalkılması gibi...
Birinci oturuşta (Kade'de) teşehhüd miktarından fazla oturulup üçüncü rekâta kalkmanın geciktirilmesi de böyledir.
Vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir. İmamın aşikâre okuması gereken ayetleri gizlice okuması veya gizlice okunacak ayetleri aşikâre okuması gibi. Bu okuma miktarı, namaz sahih olacak kadar okumaktır. Fatiha suresinin ilk ayetlerini okumak bu kısımdandır. Bununla beraber kısa bir ayet okunması da İmamı Azam'a göre bu hükümdendir. İki imama göre ise, bu hükümde değildir.
Aşikâre okumanın en az derecesi, başkasının işiteceği miktardır. Gizlice (hafiyyen) okumanın en aşağı derecesi de, yalnız okuyanın işiteceği miktardır.
Gizli okunacak yerde, Fatiha’nın çoğu yanılarak aşikâre okunsa, geri kalanı yine gizlice okunur. Aksine olarak aşikâre olarak okunacak bir namazda Fatiha'nın bir kısmı gizli okunup ondan sonra aşikâre okunacağı hatırlansa, Fatiha yeni baştan aşikâre okunur. Böylece bir rekâtta hem aşikâre, hem de gizli okumak toplanmış olmaz. Fakat diğer bir görüşe göre, Fatiha yeniden okunmaz, yalnız geri kalan kısım aşikâre okunur.
Tek başına namaz kılanın aşikâre veya gizli okumasından dolayı, tercih edilen görüşe göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak öğle namazı gibi gizli okunacak yerde kasden aşikâre okursa, günah işlemiş olur.
Tek başına namaz kılanın gündüzün kılacağı nafile namazlarda aşikâre okuması mekruhtur.
Sünnet namazlarda ikinci rekâttan sonra Tahiyyat okunmadığı hatırlanırsa sehiv secdesi gerekir
Sünnet namazlarda ikinci rekâtın arkasında oturulup da Tahiyyat okunmadığı üçüncü rekâtta hatırlanırsa bakılır: Eğer bu üçüncü rekât daha secde ile bağlanmamış ise, oturmaya dönülür, eğer secde ile bağlanmışsa, dönülmez. Diğer bir görüşe göre, secde ile bağlansın veya bağlanmasın, artık oturmaya dönülmez. Her iki durumda da sehiv secdeleri yapmak gerekir.
Dört rekâtlı namazlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekâta kalkılırsa sehiv secdesi gerekir
Dört rekâtlı farzlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekâta kalkılacak olsa, henüz beşinci rekât için secde edilmedikçe oturuşa dönülür. Teşehhüdden sonra selam verilip sehiv secdeleri yapılır. Çünkü farz olan son oturuş geciktirilmiştir. Bu geciktirme ise, vacibi terk sayılır. Fakat beşinci rekât için secde yapılmış olursa, bu namaz nafileye dönmüş olur. Artık buna bir rekât daha ilave edilir ve tam altı rekâtlı bir nafile namaz kılınmış olar. Sahih olan görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu mesele İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir. İmam Muhammed'e göre, beşinci rekâtın secdesinden başkaldırılınca, namaz tamamen batıl olmuş olur.
Dört rekâtlı farz namazın son oturuşunda selam vermeden ayağa kalkılırsa sehiv secdesi gerekir
Dört rekâtlı, bir farz namazın son oturuşunda selam vermeden yanılarak ayağa kalkılsa, hemen oturuşa dönülüp selam verilir ve sehiv secdesi yapılır. Fakat beşinci rekât için secdeye varılmış olunca, buna bir rekât daha ilave edilir. Bu durumda önceki dört rekât ile farz tamamlanmış olur; Diğer iki rekât da nafile sayılır, İstihsan olarak da sehiv secdeleri yapılır.
Akşam namazında ikinci oturuştan sonra bir dördüncü rekâta, sabah namazında da oturuştan sonra bir üçüncü rekâta kalkılması da bu hükümdedir. Onun için bunlara eklenen ikişer rekât da, nafile olmuş olur. Bu hareketler kasıdlı olarak yapılmadığı için mekruh sayılmaz. Tercih edilen görüş budur.
Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat'ın) aşikâre okunması sehiv secdesini gerektirmez
Dört veya üç rekâtlı farz ve vitir namazlarında birinci oturuştan sonra yanılarak: "Allahümme Salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" denilmesi, İmamı Azam'dan bir rivayete göre de, bu teşehhüdden sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son duruşlarda teşehhüdden sonra Kur'an okunması, dua edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu oturuş dua ve hamd yeridir. Kur'an ise hem duayı hem de hamdi kendisinde toplar.
Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat'ın) aşikâre okunması da sehiv secdelerini gerektirmez.
Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekâtlarında bilerek Fatiha veya diğer bir sure okunmaması bir hata olsa da sehiv secdesi gerektirmez
Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekâtlarında kasden susarak Fatiha veya diğer bir süre okunmaması bir hatadır; fakat sehiv secdelerini gerektirmez. Yanılarak sükuti edilip Fatiha veya başka bir süre okunmaması sehiv secdelerini gerektirir. İmam Ebû Yusuf'a göre, her iki halde de sehiv secdelerini yapmak gerekir.
Namaz içinde bir rükûn yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa sehiv secdesi gerekir
Namaz içinde bir rükûn yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa başlangıç (iftitah) tekbirini aldım mı, almadım mı diye o kadar düşünülse de sonra tekbir alındığı hatırlansa veya alınmamış olması sanılarak tekrar bir tekbir daha alınsa, sehiv secdesi gerekir.
Yine: Üç rekât mı, dört rekât mı kıldığında şüphelenip durulsa veya Fatiha okunduktan sonra hangi surenin okunacağı üzerinde düşünülse, yine sehiv secdeleri gerekir. Çünkü bu durumlarda vacip geciktirilmiş olur.
Bir rüknü veya bir vacibi yerine getirirken meydana gelecek bir dalgınlık ve bir düşünce ise, sehiv secdelerini gerektirmez. Tam bir kalp huzuru ile namaz kılmak, öyle herkese nasip olacak bir fazilet değildir.
Bir kimse kıldığı bir namazın rekâtlarında şüphelense sehiv secdesi gerekir
Bir kimse, kıldığı bir namazın rekâtlarında şüphelense bakılır: Eğer bu şüphe kendisine ömründe ilk kez olmuşsa, o namazı yeniden kılar. Fakat birkaç defa olmuşsa araştırır ve kanaatine göre hüküm verir. Namazı yeniden kılması icab etmez. Araştırmada kalbin şahidliği yeterlidir.
Örnek: Sabah namazını kılarken bir rekât mı kıldım, iki rekât mı? diye şüphelenip de bir rekât kılmış olduğuna kalben hüküm verse, ihtiyaten buna bir rekât daha ilave eder. Bu husustaki tereddütlerinden dolayı da sehiv secdeleri yapar. Aksine olarak iki rekât kılmış olduğuna hüküm verdiği takdirde oturur. Teşehhüdden ve selamdan sonra sehiv secdelerini yapar. Hiç birine karar veremediği takdirde de, az olanı esas alır, çünkü az olanda kesinlik vardır. Bu durumda bir rekât daha kılar; ancak bu takdirde şüphelendiği rekâtın sonunda oturur. Ondan sonra kalkıp o bir rekâtı kılar. Çünkü önce iki rekât kılmış olması ihtimali vardır. Bu takdirde de namazın sonunda sehiv secdelerini yapar.
Dört rekâtlı bir namaza başlamış olan kimse, kıldığı rekâtın birinci rekât mı, ikinci rekât mı? olduğunda şüphe edip bir tarafı seçemezse, kendisini bir rekât kılmış sayar ve her bir rekâtın sonunda ihtiyat olarak bir kere teşehhüd miktarı oturur; bu şekilde dört defa kade yapılmış olur. Çünkü birinci sayılan rekâtın ikinci ve üçüncü sayılan rekâtın dördüncü rekât olması ihtimali vardır.
Bir kimse kıldığı rekâtın ikinci rekât mı, üçüncü rekât mı? olduğundan şüphelense, sahih olan görüşü göre, bu rekâtın sonunda oturmaz. Bir tarafı tercih edemezse, bunu ikinci rekât sayar. Geri kalan rekâtları da tamamlar. Akşam namazı ile vitir namazı bu hükmün dışındadır. Bu şüphelenme bu namazlardan birinde olsa, oturmak gerekir. Çünkü şüphelenilen rekâtın üçüncü rekât olması muhtemeldir. Bu halde teşehhüdden sonra bir rekât daha ilave edilir. Çünkü şüphelenilen rekâtın ikinci rekât olması da mümkündür. Bunların sonunda da sehiv secdeleri yapılır.
Dört rekâtlı namazlarda, kılınan rekâtın dördüncü rekât mı, beşinci rekât mı olduğunda ve sabah namazında kılınan rekâtın ikinci rekât mı, üçüncü rekât mı olduğunda, akşam ile vitir namazlarında da kılınan rekâtın üçüncü rekât mı, dördüncü rekât mı, olduğunda şüpheye düşülse, sonunda oturulur ve teşehhüdden sonra kalkılıp bir rekât daha kılınır. Çünkü bu rekâtların üçüncü, dördüncü veya beşinci rekât olması muhtemeldir. O halde ilave edilen birer rekât ile fazla olan miktar nafile olmuş olur. Sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu şüphe, kıyam veya rükû veya rükûdan kıyama geçiş halinde olduğuna göredir.
İlk secde yapıldıktan sonra şüphelenme olursa, ittifakla namaz batıl olur. Çünkü şüphe edilen rekâtın ziyade olup son oturuşun terk edilmiş bulunması muhtemeldir. İlk secde halinde şüphe olursa, yalnız İmam Muhammed'e göre, namaz batıl olmaz.
Dört veya üç rekâtlı namazlarda Fatiha’dan sonra birer sure veya bir miktar ayet okunmazsa sehiv secdesi gerekir
Dört veya üç rekâtlı farz namazların ilk iki rekâtında Fatiha'dan sonra birer sure veya bir miktar ayet eklenmemiş olsa, bu sure veya ayetler üçüncü ve dördüncü rekâtlarda Fatiha'dan sonra ilave edilirse bu namaz cemaatle kılınan bir akşam veya yatsı namazı ise, üçüncü ve dördüncü rekâtlarda hem Fatiha, hem de ilave edilecek sure aşikâre olarak okunur. Çünkü bir kıyamda olan kıraat birdir; bunun bir kısmı gizli olarak, bir kısmı da aşikâre olarak okunamaz. Yalnız surenin aşikâre okunacağını söyleyenler de vardır. İmam Ebû Yusuf'a göre, ikisi de gizlice okunur. Çünkü son rekâtlarda gizlice okumak sünnettir. İmam Ebû Yusuf'dan diğer bir rivayete göre de, artık son rekâtlarda bu süre okunmaz. Çünkü bunun yeri geçmiştir. Bununla beraber her halde de sehiv secdeleri yapılır.
Namazda yanılmaların birkaç tane olması halinde bir sehiv secdesi yeterlidir
Bir namazda yanılmaların birkaç tane olması ile sehiv secdelerinin o kadar yapılması gerekmez. Bir defa bunlar için sehiv secdelerini yapmak yeterlidir. Onun için bir kimse, bir namaz içinde iki ve üç defa yanılsa, bunlar için namazın sonunda yalnız bir defa sehiv secdelerini yapmak kâfidir. Sehiv secdelerindeki bir yanılma da başka sehiv secdelerini gerektirmez.
Sehiv secdeleri kasden veya yanılarak terk edilse, namaza aykırı bir hal olmadıkça, yine bunlar yapılır. Fakat teşehhüdden sonra gülmek, konuşmak gibi, namaza aykırı bir durum meydana gelirse veya kerahet vakti girerse, sehiv secdeleri düşer. Sabah namazında selamın arkasından güneşin doğması veya ikindi namazında yine selamdan sonra güneşin (sarararak kamaştırıcılığının) değişmesi gibi...
İmam sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk etmelidir
Bir imam, sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk eder. Cuma ve bayram namazlarında da, fazla kalabalıktan dolayı bir karışıklığa meydan vermemek için bu sehiv secdeleri terk edilir.
Cemaatle namaz kılarken sehiv secdesi meselesi
• İmam sabah namazında Fatiha suresini sehven gizlice okuyup sonra hatırlasa, ekleyeceği sureyi aşikâre okur, Fatiha'yı iade etmez.
• Cemaat halinde aşikâre Kur'an okunacak bir namaza başlamış olan ve Fatiha'yı gizli okumuş bulunan bir kimseye, başkası gelip uysa, o kimse imam olmayı arzu ederse sureyi aşikâre okur, arzu etmezse, aşikâre okuması gerekmez.
• Farz bir namazda ikinci rekâttan sonra oturulmayıp da üçüncü rekâta yanılarak kalkmaya yeltenenin durumuna bakılır: Eğer kalkışı oturmaya yakın ise, oturur, sehiv secdesi gerekmez. Fakat doğrulması kıyama yakın ise, kalkar ve ondan sonra sehiv secdelerini yapar. Çünkü bu durumda vacip olan birinci oturuş terk edilmiştir.
Bununla beraber bir rivayete göre de, namaz kılan henüz tam kıyama doğrulmamış ise, kadeye (oturuşa) döner, vacibi terk etmez. İmam tam doğrulup kalktıktan sonra kadeye dönerse, namazı bozulur. Çünkü bu takdirde farz olan kıyam bozulmuş ve namazın sırası büsbütün değiştirilmiş olur. Diğer bir görüşe göre, bu durumda namazı bozulmaz, kendisi günah işlemiş olur ve sehiv secdeleri gerekir.
• İmamın yanılması, kendi hakkında asaleten ve cemaat hakkında da uymuş olma bakımından sehiv secdelerini gerektirir. Fakat imama uyan cemaatten birinin yanılması ile ne kendisine ne de imama sehiv secdesi yapmak gerekmez.
• Sehiv secdelerini yapmakta olan bir imama uymak sahihtir. Gerek sehiv secdelerinin herhangi birinde ve gerek teşehhüdünde olsun eşittir. Sehiv secdelerinin ikincisinde imama uyan kimseye birinci secdeyi ve teşehhüdünde uyana her iki secdeyi kaza etmek gerekmez.
• Mesbuk, imamla beraber sehiv secdelerini yapar, imamın yanılması, mesbukun imama uymasından önce de olsa hüküm aynıdır. Çünkü mesbuk imama bağlıdır.
İmam teşehhüdde iken daha selam vermeden önce mesbuk kalkarak kıraat veya rükûda bulunduktan sonra, imam selam verip sehiv secdelerine varacak olsa, mesbuk da hemen bu secdelere uyar ve evvelce yaptığı kıraatla rükûu aradan çıkar, bunları sonradan kalkıp tekrar yerine getirir. Bununla beraber mesbuk bu secdelerde imama uymasa namazı bozulmaz. Namazı bitirince bu sehiv secdelerini kendi başına yapar.
Yine mesbuk secdeye vardıktan sonra, imam sehiv secdelerini yapacak olsa, imamına uymaz, namazını bitirir ve sonra sehiv secdelerini yapar. Eğer bu durumda imama uyacak olursa, namazı bozulur.
• İmam selam verdikten sonra, noksan kalan rekâtlarını tamamlamak için ayağa kalkan bir mesbuk, bu rekâtlarda yanılmış olursa, sehiv secdelerini yapması gerekir. Önceden imamla beraber sehiv secdeleri yapmış olsa bile bu hüküm değişmez. Çünkü mesbuk, noksan kalan rekâtları tamamlarken tek başına namaz kılan gibidir.
• Mesbuk imamla beraber yanılarak selam verse ona sehiv secdeleri yapmak gerekmez. Fakat imamın selamından sonra selam verecek olsa, sehiv secdesini gerektirir. Çünkü birinci halde henüz muktedi, ikinci halde ise, münferid (yalnız başına namaz kılan) olmuştur. Muktediye, kendi yanılmasından dolayı sehiv secdesi lazım gelmez.
• Namazda Fatiha'dan önce başka bir sure bir harf olarak dahi yanılarak okunsa, iade edilerek önce Fatiha, sonra da o sure okunur. Namazın sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu sırada işinde yapılan noksan rükû halinde bile hatırlansa, kıyama dönülerek iadesi gerekir. Böyle bir yanılma çok olmaz. Onun için bunun az mikdarı da bağışlanamaz. Fakat bir namazda okunan bir surenin altında bulunan sure okunmak istenirken üstündeki sure okunsa, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez.
• Bir kimse namazda, Fatiha okuyup okumadığında şüphe etse, bakılır: Eğer henüz başka sure okumamış ise, Fatiha'yı okur. Fakat başka sure okumuş ise, artık Fatiha'yı okumaz. Çünkü surenin Fatiha'dan sonra okunması meydandadır. Bununla beraber namaz kılanın bir görüşü varsa ona göre hareket eder.
• Bir kimse, ilk rekâtlarda birer sure okuyup da Fatiha'yı okumamış bulunduğunu secdeye vardıktan sonra hatırlarsa, son rekâtlarda Fatiha'yı iade etmez. Çünkü son rekâtlarda zaten Fatiha okunacaktır. Bir rekâtta iki Fatiha okunması ise meşru değildir. Yalnız Hasan İbni Zeyyad'a göre, son rekâtlarda Fatiha kaza edilir.
Kaynak: Büyük İslam İlmihali – Ömer Nasuhi Bilmen
Namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdesini gerektirir
Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü bu öne almak ve sonraya bırakma işi, vacibi terk etmekten sayılır. Kıyamda "Sübhaneke"den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi, buna bir örnektir. Bu durumda önceki rükû geçerli olmaz. Kıraatten sonra yeni bir rükû yapılır. Böyle dönüp kıraat yapmadan ve ondan sonra rükûa varmadan kılınacak namaz bozulur. Çünkü böyle bir rekâtta rükû gibi tekrarlanmayan rükûnler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.
Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilse sehiv secdesi gerekir
Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekâtın veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade) iade edilir. Ondan sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekâtta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekâtta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terk etmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez.
Fakat bir rekâttaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükû yapılmış bulunsa, bu halde farz olan tertibe riayet için tekrar rükû ve ondan sonra secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.
Namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdesini gerektirir
Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekâtta iki defa rükû veya üç defa secde yapılması gibi.
Birinci ve ikinci rekâtlarda Fatiha'nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rükû, secde ve teşehhüdde Kur'an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekâtlarda Fatiha'nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir surenin de okunması yahut yalnız başka bir sürenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacip terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur'an da meşru olan yerin başkasında okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekâtlar, önceki, rekâtlardan daha fazla uzatılmış ve cemaate da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.
Vacibi yanılarak terk edilmesi, sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde Kunut'u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat'ı okumayı terk etmek gibi.
Vitir namazında rükûdan sonra Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükûdan sonra okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rükû halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Sahih olan rivayet böyledir. Bununla beraber okunsun veya okunmasın, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir.
Kunut tekbirini unutup yapmamak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.
Vacibin yanılarak geciktirilmesi sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir. Birinci veya üçüncü rekâttan sonra biraz oturulması, dördüncü rekâttan sonra beşinci rekât için ayağa kalkılması, sabah namazının ikinci rekâtından sonra üçüncü bir rekâta ve akşam namazının üçüncü rekâtından sonra dördüncü bir rekâta kalkılması gibi...
Birinci oturuşta (Kade'de) teşehhüd miktarından fazla oturulup üçüncü rekâta kalkmanın geciktirilmesi de böyledir.
Vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir
Bir vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir. İmamın aşikâre okuması gereken ayetleri gizlice okuması veya gizlice okunacak ayetleri aşikâre okuması gibi. Bu okuma miktarı, namaz sahih olacak kadar okumaktır. Fatiha suresinin ilk ayetlerini okumak bu kısımdandır. Bununla beraber kısa bir ayet okunması da İmamı Azam'a göre bu hükümdendir. İki imama göre ise, bu hükümde değildir.
Aşikâre okumanın en az derecesi, başkasının işiteceği miktardır. Gizlice (hafiyyen) okumanın en aşağı derecesi de, yalnız okuyanın işiteceği miktardır.
Gizli okunacak yerde, Fatiha’nın çoğu yanılarak aşikâre okunsa, geri kalanı yine gizlice okunur. Aksine olarak aşikâre olarak okunacak bir namazda Fatiha'nın bir kısmı gizli okunup ondan sonra aşikâre okunacağı hatırlansa, Fatiha yeni baştan aşikâre okunur. Böylece bir rekâtta hem aşikâre, hem de gizli okumak toplanmış olmaz. Fakat diğer bir görüşe göre, Fatiha yeniden okunmaz, yalnız geri kalan kısım aşikâre okunur.
Tek başına namaz kılanın aşikâre veya gizli okumasından dolayı, tercih edilen görüşe göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak öğle namazı gibi gizli okunacak yerde kasden aşikâre okursa, günah işlemiş olur.
Tek başına namaz kılanın gündüzün kılacağı nafile namazlarda aşikâre okuması mekruhtur.
Sünnet namazlarda ikinci rekâttan sonra Tahiyyat okunmadığı hatırlanırsa sehiv secdesi gerekir
Sünnet namazlarda ikinci rekâtın arkasında oturulup da Tahiyyat okunmadığı üçüncü rekâtta hatırlanırsa bakılır: Eğer bu üçüncü rekât daha secde ile bağlanmamış ise, oturmaya dönülür, eğer secde ile bağlanmışsa, dönülmez. Diğer bir görüşe göre, secde ile bağlansın veya bağlanmasın, artık oturmaya dönülmez. Her iki durumda da sehiv secdeleri yapmak gerekir.
Dört rekâtlı namazlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekâta kalkılırsa sehiv secdesi gerekir
Dört rekâtlı farzlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekâta kalkılacak olsa, henüz beşinci rekât için secde edilmedikçe oturuşa dönülür. Teşehhüdden sonra selam verilip sehiv secdeleri yapılır. Çünkü farz olan son oturuş geciktirilmiştir. Bu geciktirme ise, vacibi terk sayılır. Fakat beşinci rekât için secde yapılmış olursa, bu namaz nafileye dönmüş olur. Artık buna bir rekât daha ilave edilir ve tam altı rekâtlı bir nafile namaz kılınmış olar. Sahih olan görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu mesele İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir. İmam Muhammed'e göre, beşinci rekâtın secdesinden başkaldırılınca, namaz tamamen batıl olmuş olur.
Dört rekâtlı farz namazın son oturuşunda selam vermeden ayağa kalkılırsa sehiv secdesi gerekir
Dört rekâtlı, bir farz namazın son oturuşunda selam vermeden yanılarak ayağa kalkılsa, hemen oturuşa dönülüp selam verilir ve sehiv secdesi yapılır. Fakat beşinci rekât için secdeye varılmış olunca, buna bir rekât daha ilave edilir. Bu durumda önceki dört rekât ile farz tamamlanmış olur; Diğer iki rekât da nafile sayılır, İstihsan olarak da sehiv secdeleri yapılır.
Akşam namazında ikinci oturuştan sonra bir dördüncü rekâta, sabah namazında da oturuştan sonra bir üçüncü rekâta kalkılması da bu hükümdedir. Onun için bunlara eklenen ikişer rekât da, nafile olmuş olur. Bu hareketler kasıdlı olarak yapılmadığı için mekruh sayılmaz. Tercih edilen görüş budur.
Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat'ın) aşikâre okunması sehiv secdesini gerektirmez
Dört veya üç rekâtlı farz ve vitir namazlarında birinci oturuştan sonra yanılarak: "Allahümme Salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" denilmesi, İmamı Azam'dan bir rivayete göre de, bu teşehhüdden sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son duruşlarda teşehhüdden sonra Kur'an okunması, dua edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu oturuş dua ve hamd yeridir. Kur'an ise hem duayı hem de hamdi kendisinde toplar.
Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat'ın) aşikâre okunması da sehiv secdelerini gerektirmez.
Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekâtlarında bilerek Fatiha veya diğer bir sure okunmaması bir hata olsa da sehiv secdesi gerektirmez
Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekâtlarında kasden susarak Fatiha veya diğer bir süre okunmaması bir hatadır; fakat sehiv secdelerini gerektirmez. Yanılarak sükuti edilip Fatiha veya başka bir süre okunmaması sehiv secdelerini gerektirir. İmam Ebû Yusuf'a göre, her iki halde de sehiv secdelerini yapmak gerekir.
Namaz içinde bir rükûn yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa sehiv secdesi gerekir
Namaz içinde bir rükûn yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa başlangıç (iftitah) tekbirini aldım mı, almadım mı diye o kadar düşünülse de sonra tekbir alındığı hatırlansa veya alınmamış olması sanılarak tekrar bir tekbir daha alınsa, sehiv secdesi gerekir.
Yine: Üç rekât mı, dört rekât mı kıldığında şüphelenip durulsa veya Fatiha okunduktan sonra hangi surenin okunacağı üzerinde düşünülse, yine sehiv secdeleri gerekir. Çünkü bu durumlarda vacip geciktirilmiş olur.
Bir rüknü veya bir vacibi yerine getirirken meydana gelecek bir dalgınlık ve bir düşünce ise, sehiv secdelerini gerektirmez. Tam bir kalp huzuru ile namaz kılmak, öyle herkese nasip olacak bir fazilet değildir.
Bir kimse kıldığı bir namazın rekâtlarında şüphelense sehiv secdesi gerekir
Bir kimse, kıldığı bir namazın rekâtlarında şüphelense bakılır: Eğer bu şüphe kendisine ömründe ilk kez olmuşsa, o namazı yeniden kılar. Fakat birkaç defa olmuşsa araştırır ve kanaatine göre hüküm verir. Namazı yeniden kılması icab etmez. Araştırmada kalbin şahidliği yeterlidir.
Örnek: Sabah namazını kılarken bir rekât mı kıldım, iki rekât mı? diye şüphelenip de bir rekât kılmış olduğuna kalben hüküm verse, ihtiyaten buna bir rekât daha ilave eder. Bu husustaki tereddütlerinden dolayı da sehiv secdeleri yapar. Aksine olarak iki rekât kılmış olduğuna hüküm verdiği takdirde oturur. Teşehhüdden ve selamdan sonra sehiv secdelerini yapar. Hiç birine karar veremediği takdirde de, az olanı esas alır, çünkü az olanda kesinlik vardır. Bu durumda bir rekât daha kılar; ancak bu takdirde şüphelendiği rekâtın sonunda oturur. Ondan sonra kalkıp o bir rekâtı kılar. Çünkü önce iki rekât kılmış olması ihtimali vardır. Bu takdirde de namazın sonunda sehiv secdelerini yapar.
Dört rekâtlı bir namaza başlamış olan kimse, kıldığı rekâtın birinci rekât mı, ikinci rekât mı? olduğunda şüphe edip bir tarafı seçemezse, kendisini bir rekât kılmış sayar ve her bir rekâtın sonunda ihtiyat olarak bir kere teşehhüd miktarı oturur; bu şekilde dört defa kade yapılmış olur. Çünkü birinci sayılan rekâtın ikinci ve üçüncü sayılan rekâtın dördüncü rekât olması ihtimali vardır.
Bir kimse kıldığı rekâtın ikinci rekât mı, üçüncü rekât mı? olduğundan şüphelense, sahih olan görüşü göre, bu rekâtın sonunda oturmaz. Bir tarafı tercih edemezse, bunu ikinci rekât sayar. Geri kalan rekâtları da tamamlar. Akşam namazı ile vitir namazı bu hükmün dışındadır. Bu şüphelenme bu namazlardan birinde olsa, oturmak gerekir. Çünkü şüphelenilen rekâtın üçüncü rekât olması muhtemeldir. Bu halde teşehhüdden sonra bir rekât daha ilave edilir. Çünkü şüphelenilen rekâtın ikinci rekât olması da mümkündür. Bunların sonunda da sehiv secdeleri yapılır.
Dört rekâtlı namazlarda, kılınan rekâtın dördüncü rekât mı, beşinci rekât mı olduğunda ve sabah namazında kılınan rekâtın ikinci rekât mı, üçüncü rekât mı olduğunda, akşam ile vitir namazlarında da kılınan rekâtın üçüncü rekât mı, dördüncü rekât mı, olduğunda şüpheye düşülse, sonunda oturulur ve teşehhüdden sonra kalkılıp bir rekât daha kılınır. Çünkü bu rekâtların üçüncü, dördüncü veya beşinci rekât olması muhtemeldir. O halde ilave edilen birer rekât ile fazla olan miktar nafile olmuş olur. Sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu şüphe, kıyam veya rükû veya rükûdan kıyama geçiş halinde olduğuna göredir.
İlk secde yapıldıktan sonra şüphelenme olursa, ittifakla namaz batıl olur. Çünkü şüphe edilen rekâtın ziyade olup son oturuşun terk edilmiş bulunması muhtemeldir. İlk secde halinde şüphe olursa, yalnız İmam Muhammed'e göre, namaz batıl olmaz.
Dört veya üç rekâtlı namazlarda Fatiha’dan sonra birer sure veya bir miktar ayet okunmazsa sehiv secdesi gerekir
Dört veya üç rekâtlı farz namazların ilk iki rekâtında Fatiha'dan sonra birer sure veya bir miktar ayet eklenmemiş olsa, bu sure veya ayetler üçüncü ve dördüncü rekâtlarda Fatiha'dan sonra ilave edilirse bu namaz cemaatle kılınan bir akşam veya yatsı namazı ise, üçüncü ve dördüncü rekâtlarda hem Fatiha, hem de ilave edilecek sure aşikâre olarak okunur. Çünkü bir kıyamda olan kıraat birdir; bunun bir kısmı gizli olarak, bir kısmı da aşikâre olarak okunamaz. Yalnız surenin aşikâre okunacağını söyleyenler de vardır. İmam Ebû Yusuf'a göre, ikisi de gizlice okunur. Çünkü son rekâtlarda gizlice okumak sünnettir. İmam Ebû Yusuf'dan diğer bir rivayete göre de, artık son rekâtlarda bu süre okunmaz. Çünkü bunun yeri geçmiştir. Bununla beraber her halde de sehiv secdeleri yapılır.
Namazda yanılmaların birkaç tane olması halinde bir sehiv secdesi yeterlidir
Bir namazda yanılmaların birkaç tane olması ile sehiv secdelerinin o kadar yapılması gerekmez. Bir defa bunlar için sehiv secdelerini yapmak yeterlidir. Onun için bir kimse, bir namaz içinde iki ve üç defa yanılsa, bunlar için namazın sonunda yalnız bir defa sehiv secdelerini yapmak kâfidir. Sehiv secdelerindeki bir yanılma da başka sehiv secdelerini gerektirmez.
Sehiv secdeleri kasden veya yanılarak terk edilse, namaza aykırı bir hal olmadıkça, yine bunlar yapılır. Fakat teşehhüdden sonra gülmek, konuşmak gibi, namaza aykırı bir durum meydana gelirse veya kerahet vakti girerse, sehiv secdeleri düşer. Sabah namazında selamın arkasından güneşin doğması veya ikindi namazında yine selamdan sonra güneşin (sarararak kamaştırıcılığının) değişmesi gibi...
İmam sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk etmelidir
Bir imam, sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk eder. Cuma ve bayram namazlarında da, fazla kalabalıktan dolayı bir karışıklığa meydan vermemek için bu sehiv secdeleri terk edilir.
Cemaatle namaz kılarken sehiv secdesi meselesi
• İmam sabah namazında Fatiha suresini sehven gizlice okuyup sonra hatırlasa, ekleyeceği sureyi aşikâre okur, Fatiha'yı iade etmez.
• Cemaat halinde aşikâre Kur'an okunacak bir namaza başlamış olan ve Fatiha'yı gizli okumuş bulunan bir kimseye, başkası gelip uysa, o kimse imam olmayı arzu ederse sureyi aşikâre okur, arzu etmezse, aşikâre okuması gerekmez.
• Farz bir namazda ikinci rekâttan sonra oturulmayıp da üçüncü rekâta yanılarak kalkmaya yeltenenin durumuna bakılır: Eğer kalkışı oturmaya yakın ise, oturur, sehiv secdesi gerekmez. Fakat doğrulması kıyama yakın ise, kalkar ve ondan sonra sehiv secdelerini yapar. Çünkü bu durumda vacip olan birinci oturuş terk edilmiştir.
Bununla beraber bir rivayete göre de, namaz kılan henüz tam kıyama doğrulmamış ise, kadeye (oturuşa) döner, vacibi terk etmez. İmam tam doğrulup kalktıktan sonra kadeye dönerse, namazı bozulur. Çünkü bu takdirde farz olan kıyam bozulmuş ve namazın sırası büsbütün değiştirilmiş olur. Diğer bir görüşe göre, bu durumda namazı bozulmaz, kendisi günah işlemiş olur ve sehiv secdeleri gerekir.
• İmamın yanılması, kendi hakkında asaleten ve cemaat hakkında da uymuş olma bakımından sehiv secdelerini gerektirir. Fakat imama uyan cemaatten birinin yanılması ile ne kendisine ne de imama sehiv secdesi yapmak gerekmez.
• Sehiv secdelerini yapmakta olan bir imama uymak sahihtir. Gerek sehiv secdelerinin herhangi birinde ve gerek teşehhüdünde olsun eşittir. Sehiv secdelerinin ikincisinde imama uyan kimseye birinci secdeyi ve teşehhüdünde uyana her iki secdeyi kaza etmek gerekmez.
• Mesbuk, imamla beraber sehiv secdelerini yapar, imamın yanılması, mesbukun imama uymasından önce de olsa hüküm aynıdır. Çünkü mesbuk imama bağlıdır.
İmam teşehhüdde iken daha selam vermeden önce mesbuk kalkarak kıraat veya rükûda bulunduktan sonra, imam selam verip sehiv secdelerine varacak olsa, mesbuk da hemen bu secdelere uyar ve evvelce yaptığı kıraatla rükûu aradan çıkar, bunları sonradan kalkıp tekrar yerine getirir. Bununla beraber mesbuk bu secdelerde imama uymasa namazı bozulmaz. Namazı bitirince bu sehiv secdelerini kendi başına yapar.
Yine mesbuk secdeye vardıktan sonra, imam sehiv secdelerini yapacak olsa, imamına uymaz, namazını bitirir ve sonra sehiv secdelerini yapar. Eğer bu durumda imama uyacak olursa, namazı bozulur.
• İmam selam verdikten sonra, noksan kalan rekâtlarını tamamlamak için ayağa kalkan bir mesbuk, bu rekâtlarda yanılmış olursa, sehiv secdelerini yapması gerekir. Önceden imamla beraber sehiv secdeleri yapmış olsa bile bu hüküm değişmez. Çünkü mesbuk, noksan kalan rekâtları tamamlarken tek başına namaz kılan gibidir.
• Mesbuk imamla beraber yanılarak selam verse ona sehiv secdeleri yapmak gerekmez. Fakat imamın selamından sonra selam verecek olsa, sehiv secdesini gerektirir. Çünkü birinci halde henüz muktedi, ikinci halde ise, münferid (yalnız başına namaz kılan) olmuştur. Muktediye, kendi yanılmasından dolayı sehiv secdesi lazım gelmez.
• Namazda Fatiha'dan önce başka bir sure bir harf olarak dahi yanılarak okunsa, iade edilerek önce Fatiha, sonra da o sure okunur. Namazın sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu sırada işinde yapılan noksan rükû halinde bile hatırlansa, kıyama dönülerek iadesi gerekir. Böyle bir yanılma çok olmaz. Onun için bunun az mikdarı da bağışlanamaz. Fakat bir namazda okunan bir surenin altında bulunan sure okunmak istenirken üstündeki sure okunsa, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez.
• Bir kimse namazda, Fatiha okuyup okumadığında şüphe etse, bakılır: Eğer henüz başka sure okumamış ise, Fatiha'yı okur. Fakat başka sure okumuş ise, artık Fatiha'yı okumaz. Çünkü surenin Fatiha'dan sonra okunması meydandadır. Bununla beraber namaz kılanın bir görüşü varsa ona göre hareket eder.
• Bir kimse, ilk rekâtlarda birer sure okuyup da Fatiha'yı okumamış bulunduğunu secdeye vardıktan sonra hatırlarsa, son rekâtlarda Fatiha'yı iade etmez. Çünkü son rekâtlarda zaten Fatiha okunacaktır. Bir rekâtta iki Fatiha okunması ise meşru değildir. Yalnız Hasan İbni Zeyyad'a göre, son rekâtlarda Fatiha kaza edilir.
Kaynak: Büyük İslam İlmihali – Ömer Nasuhi Bilmen