Üst
YÂSÎN Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali

YÂSÎN Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali

Celik

Emekli Admin

Yasin Suresi Kur'an'ın 36. suresidir. 83 ayet, 733 kelime ve 2988 harften oluşur

Mekke döneminde indirilmiştir. Adını ilk ayeti olan “Ya-Sin" harflerinden alır.
,,


YÂSÎN Suresi (Sure No: 36)​



Bismillâhirrahmânirrahîm

  • 36/YÂSÎN-1: Yâ sîn.

    1. Yâ Sîn.


  • 36/YÂSÎN-2: Vel kur’ânil hakîm(hakîmi).

    2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.


  • 36/YÂSÎN-3: İnneke leminel murselîn(murselîne).

    2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.


  • 36/YÂSÎN-4: Alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).

    2,3,4. (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.


  • 36/YÂSÎN-5: Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi).

    5,6. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.


  • 36/YÂSÎN-6: Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne).

    5,6. Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.


  • 36/YÂSÎN-7: Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).

    7. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.


  • 36/YÂSÎN-8: İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).

    8. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.


  • 36/YÂSÎN-9: Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

    9. Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.


  • 36/YÂSÎN-10: Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

    10. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.


  • 36/YÂSÎN-11: İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin).

    11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.


  • 36/YÂSÎN-12: İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).

    12. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.


  • 36/YÂSÎN-13: Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn(murselûne).

    13. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.


  • 36/YÂSÎN-14: İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

    14. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler.


  • 36/YÂSÎN-15: Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).

    15. Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."


  • 36/YÂSÎN-16: Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).

    16. (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor."


  • 36/YÂSÎN-17: Ve mâ aleynâ illel belâgul mubîn(mubînu).

    17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."


  • 36/YÂSÎN-18: Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).

    18. Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur."


  • 36/YÂSÎN-19: Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).

    19. Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler.


  • 36/YÂSÎN-20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne).

    20. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun."


  • 36/YÂSÎN-21: İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne).

    21. “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir."


  • 36/YÂSÎN-22: Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne).

    22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz."


  • 36/YÂSÎN-23: E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûn(yunkızûni).

    23. “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."


  • 36/YÂSÎN-24: İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin).

    24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum."


  • 36/YÂSÎN-25: İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûn(fesmeûni).

    25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!"


  • 36/YÂSÎN-26: Kîled hulil cenneh(cennete), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne).

    26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!" denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi.


  • 36/YÂSÎN-27: Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne).

    26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!" denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi.


  • 36/YÂSÎN-28: Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn(munzilîne).

    28. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.


  • 36/YÂSÎN-29: İn kânet illâ sayhaten vâhıdetenfe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).

    29. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.


  • 36/YÂSÎN-30: Yâ hasreten alel ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

    30. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.


  • 36/YÂSÎN-31: E lem yerev kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).

    31. Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?


  • 36/YÂSÎN-32: Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

    32. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.


  • 36/YÂSÎN-33: Ve âyetun lehumul ardul meyteh(meytetu), ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne).

    33. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.


  • 36/YÂSÎN-34: Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni).

    34,35. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?


  • 36/YÂSÎN-35: Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

    34,35. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?


  • 36/YÂSÎN-36: Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

    36. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.


  • 36/YÂSÎN-37: Ve âyetun lehumul leyl(leylu), neslehu minhun nehâre fe izâ hum muzlimûn(muzlimûne).

    37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.


  • 36/YÂSÎN-38: Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

    38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir.


  • 36/YÂSÎN-39: Vel kamere kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi).

    39. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.


  • 36/YÂSÎN-40: Leş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamere ve lel leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).

    40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.


  • 36/YÂSÎN-41: Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni).

    41. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.


  • 36/YÂSÎN-42: Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn(yerkebûne).

    42. Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.


  • 36/YÂSÎN-43: Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne).

    43. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.


  • 36/YÂSÎN-44: İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin).

    44. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.


  • 36/YÂSÎN-45: Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne).

    45. Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde yüz çevirirler.


  • 36/YÂSÎN-46: Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne).

    46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.


  • 36/YÂSÎN-47: Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ rezakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’ameh(at’amehu), in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

    47. Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler.


  • 36/YÂSÎN-48: Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

    48. “Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar.


  • 36/YÂSÎN-49: Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).

    49. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.


  • 36/YÂSÎN-50: Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne).

    50. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.


  • 36/YÂSÎN-51: Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).

    51. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.


  • 36/YÂSÎN-52: Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânuve sadakal murselûn(murselûne).

    52. Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler."


  • 36/YÂSÎN-53: İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

    53. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.


  • 36/YÂSÎN-54: Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

    54. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.


  • 36/YÂSÎN-55: İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).

    55. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.


  • 36/YÂSÎN-56: Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn(muttekiûne).

    56. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.


  • 36/YÂSÎN-57: Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne).

    57. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.


  • 36/YÂSÎN-58: Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).

    58. Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm" (vardır).


  • 36/YÂSÎN-59: Vemtâzûl yevme eyyuhel mucrimûn(mucrimûne).

    59. (Allah, şöyle der: ) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!"


  • 36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).

    60,61. “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?"


  • 36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).

    60,61. “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?"


  • 36/YÂSÎN-62: Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne).

    62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?"


  • 36/YÂSÎN-63: Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).

    63. “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir."


  • 36/YÂSÎN-64: Islevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).

    64. “İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!"


  • 36/YÂSÎN-65: El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

    65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.


  • 36/YÂSÎN-66: Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn(yubsırûne).

    66. Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!


  • 36/YÂSÎN-67: Ve lev neşâu le mesahnâhum alâ mekânetihim fe mâstetâû mudiyyen ve lâ yerciûn(yerciûne).

    67. Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.


  • 36/YÂSÎN-68: Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk(halkı), e fe lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

    68. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?


  • 36/YÂSÎN-69: Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî leh(lehu), in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun).

    69. Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.


  • 36/YÂSÎN-70: Li yunzire men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alel kâfirîn(kâfirîne).

    70. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.


  • 36/YÂSÎN-71: E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne).

    71. Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.


  • 36/YÂSÎN-72: Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye’kulûn(ye’kulûne).

    72. Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.


  • 36/YÂSÎN-73: Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşârib(meşâribu), e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

    73. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?


  • 36/YÂSÎN-74: Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn(yunsarûne).

    74. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.


  • 36/YÂSÎN-75: Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn(muhdarûne).

    75. Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.


  • 36/YÂSÎN-76: Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

    76. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.


  • 36/YÂSÎN-77: E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn(mubînun).

    77. İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.


  • 36/YÂSÎN-78: Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah(halkahu), kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm(remîmun).

    78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?"


  • 36/YÂSÎN-79: Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh(merretin), ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).

    79. De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir."


  • 36/YÂSÎN-80: Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdarinâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).

    80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.


  • 36/YÂSÎN-81: E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).

    81. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.


  • 36/YÂSÎN-82: İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

    82. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!" demektir. O da hemen oluverir.


  • 36/YÂSÎN-83: Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).

    83. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.




Diyanet İşleri Meali (Yeni)

image.webp
image.webp
 
Merhaba, bir sorum olacaktı mp3 te tilavet eden hocanın adı nedir acaba bilginiz var mı?
 
Geri
Üst