Üst
Çatışmasızlığa son veren üçgen: HDP-PKK-KCK

Çatışmasızlığa son veren üçgen: HDP-PKK-KCK

BULUT

Super Moderator

Terörün gündemden çıkartılarak sorunların demokratik yollarla çözülmesi için başlatılan reformlar, HDP- PKK ve KCK işbirliği ile bitti.

Terörün gündemden çıkartılarak sorunların demokratik yollarla çözülmesi için başlatılan reformlar, PKK-KCK'nın terör eylemleri ve HDP'nin açıklamaları ile sonuçsuz kaldı. Haziran ayında yapılan genel seçim öncesinde başlayan ve ardından devam eden tartışmaların dozu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, açıklamaları ile yükseltti. Çatışmasızlık süreciPKK-KCK'nın eylemleri ve HDP yöneticilerinin açıklamaları ile askıya alındı.
Qk2-SA-1441806810-6265.webp
Qk2-SA-1441806810-6265.webp

Bölücü terör örgütü PKK'nın Hakkari Dağlıca ve Iğdır'da düzenlediği bombalı saldırılara HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın sessiz kalması eleştirilere neden oldu.

Kandil, HDP ve İmralı arasında 7 Haziran seçimi öncesinde başlayan ve seçimlerden sonra artarak devam eden tartışmalar incelendiğinde, süreçle ilgili Abdullah Öcalan ya da HDP kanadından gelen olumlu açıklamaların terör örgütünün merkezi olan Kandil tarafından açığa düşürüldüğü görülüyor.

PKK terör örgütünün son saldırıları, HDP'nin bağımsız bir aktör olmasına karşı çıkan ve kendisine bağımlı kalmasını isteyen Kandil'in bir taktiği şeklinde yorumlanıyor. Demokratik siyasetin, kendisini ikinci plana atacağı endişesiyle hareket ettiği düşünülen Kandil'in, Çözüm Süreci'ni sahiplenen bir irade beyanında neredeyse hiç bulunmadığına dikkat çekiliyor.

"EMANET OYLARIN FARKINDAYIZ, TEMİNAT VERİYORUZ"​

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 7 Haziran genel seçiminin yapıldığı gün sonuçların netleşmeye başladığı saatlerdeki açıklamasında, "Bizim aldığımız oyların bize emanet edilen oylar olduğu gerçeğini çok iyi biliyoruz ve hiç aklımızdan çıkartmayacağız. Emanet oy veren bütün yurttaşlarımıza bunun teminatını veriyoruz" ifadesini kullandı.

Vl2-St-1441806999-8197.webp
Vl2-St-1441806999-8197.webp


İlk tartışma "emanet oy"dan​


Önder'in bu açıklaması, HDP ile Kandil arasında "emanet oy" tartışmasına neden oldu.

KCK terör örgütü elebaşılarından Mustafa Karasu, katıldığı bir canlı yayında bu açıklamayı eleştirerek, "Emanet oylar falan yoktur.

HDP'liler de bunu yanlış değerlendiriyor. Bazıları HDP'nin barajı aşması için oy vermiş olabilir. Bu emanet değildir. Öyle emanet oylardan falan bahsetmemek gerekir.HDP seçime ilkeleriyle girdi ve HDP'nin ilkeleri oy kazandı" yorumunda bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise Karasu'nun bu değerlendirmesi üzerine, " HDP olarak demokrasiyi, barışı, özgürlüğü savunmaya devam ediyoruz mesajı veriyoruz. Yoksa 'HDP emaneten barajı geçmiştir' diye bir durum yok.HDP çok güçlü bir tabanla barajı aşmıştır ama o yüzde 13'ün içinde 0,1 bile emanet oy varsa biz ona kıymet verdiğimizi, anladığımızı, değer verdiğimizi ifade ettik, böyle anlamak lazım" dedi.

Koalisyon konusunda fikir ayrılığı​

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 16 Haziran tarihinde koalisyon konusunda yapığı açıklamada, HDP'ye herhangi bir siyasi partiden resmi bir talep ve teklif gelmediğini, süreç bakımından gelebilecek tüm görüşme taleplerine kapılarının açık olacağını dile getirmişti.

Yüksekdağ'ın bu açıklamasına ise Kandil'deki örgütün elebaşılarından Duran Kalkan sert tepki göstermiş, katıldığı bir televizyon programında, "Yeni güçler; HDP de mevcut güçleri yönetmeye giremez. Girerse 'düzen partisi' olur. Türkiye’yi bu yasa, anayasa ile kim yönetir, hükümet olursa o düzenin partisi olur. CHP ve MHP de yeniden yapacak durumda değiller. Hükümet arayışını mevcut düzeni sürdürmek amacıyla düşünmemek gerekir. Türkiye halkının yeniden demokratikleşmesi olarak ele almak lazım" ifadesini kullanmıştı.

"Çatışmasızlık" nasıl sona erdi?​

Çözüm Süreci ile başlayan "çatışmasızlık dönemi", yerel seçimlerden sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölge illerinde terör örgütü yandaşlarının artan eylemleri nedeniyle sekteye uğradı. Sürece zarar veren bu eylemler, "çatışmasızlığın" nasıl sona erdiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.

HDP ile farklı bir pozisyonda duran PKK ve KCK, şiddet ve terör eylemlerini tırmandırarak, Çözüm Süreci'nin dondurulmasına neden oldu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın çağrısı üzerine 6-7 Ekim 2014'te çıkan Kobani olaylarında 50'yi aşkın kişinin ölmesi, TBMM'den 2014'te çıkarılan tezkere sonrasında bölücü terör örgütü PKK'nın yöneticilerinden Cemil Bayık'ın, "Meclisten geçen tezekere savaş ilanıdır" demesi ve çektikleri bütün birlikleri geri gönderdiklerini açıklaması, terör olaylarıyla birlikte yeniden ölümlerin ve şehit haberlerinin gelmesine neden oldu.

7 Haziran'daki Milletvekili Genel Seçiminden sonra her kesimden HDP'ye, "PKK'ya güçlü bir şekilde silah bırakma çağrısı yap" baskısı geldi. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 11 Haziran'da PKK'ya söz konusu çağrıyı yapacak kişinin Abdullah Öcalan olduğunu bildirdi.

Demirtaş'ın bu açıklamasına ilk tepki bir gün sonra KCK'dan geldi. Örgüte yakın ANF internet sitesinde yer alan açıklamada, "HDP, PKK'nın yasal partisi değildir. Dolayısıyla böyle bir çağrıyı HDP yapamayacağı gibi mevcut İmralı koşullarında bulunan önder Apo'nun da böyle bir çağrıyı yapması mümkün değildir" görüşlerine yer verildi.

Terör örgütü PKK'nın yöneticilerinden Murat Karayılan 29 Haziran'da "Eğer onlar Rojava'ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz, o zaman Türkiye'nin tümü bir savaş sahasına dönüşür" çıkışını yaptı. HDP'den ise 3 Temmuz'da "Rojava ve Suriye ekseninde gelişen bölgesel savaş tehditleri, içeride çatışmasızlığı ortadan kaldırmaya yönelik operasyonel süreçler, çözüm süreci açısından dikkate alınması gereken çok ciddi uyarı sinyalleri olarak değerlendirilmelidir" açıklaması geldi.

KCK ateşkesi bitirdiğini açıkladı​

KCK'dan 11 Temmuz'da yapılan açıklamada, "ateşkesin" bittiği, bölgedeki baraj ve baraj yapımında kullanılan araçların, PKK'nın hedefinde olacağını vurgulandı.

Bu açıklamanın ardından Demirtaş, KCK'nın tümüyle bir ateşkesin bitmesi durumundan söz etmediğini, açıklamayı, "ateşkesi ihlal eden askeri baraj, askeri yol yapımlarının durması gerektiği, durmazsa buna karşı misilleme eylemleri yapacakları şeklinde" okuduğunu aktardı. Demirtaş, aynı açıklamasında, aklı başında her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının, Çözüm Süreci'ne destek vermesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Demirtaş'ın bu açıklamasından bir gün sonra ise KCK yöneticileri, yeni sürecin, "devrimci halk savaşı" olduğunu duyurdu ve şehirlerde serhildan (ayaklanma) çağrısı yaptı.

Suruç'taki saldırı​

Suruç'ta, 20 Temmuz'da DAEŞ tarafından düzenlenen saldırıda 32 kişi hayatını kaybetti.

Bu terör saldırısının ardından Demirtaş, "Halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir" diyerek yeni bir tartışma başlattı.

Demirtaş, partisinin 21 Temmuz'da düzenlenen MYK toplantısı sonrasında ise Çözüm Süreci, Türkiye'nin Rojava bölgesiyle ilişkilerinin ne olacağı ve DAEŞ tehdidi konularının görüşülmesi konusunda TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırdı.

KCK terör örgütü Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat ise Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan 22 Temmuz tarihli yazısında "HDP’den bazı kişilerin AKP’nin oyununa gelerek silah bıraktırma adresi olarak Apo'yu göstermeleri büyük bir yanlıştır" ifadesini kullanarak Demirtaş'ı eleştirmişti.

Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar'ın 22 Temmuz'da evlerinde şehit edilmesi üzerine PKK'ya bütün siyasi partiler tarafından birlikte tepki gösterilmesi yönünde çağrılar yapıldı.

Saldırılarını devam ettiren PKK teröristleri , Adana’da Ethem Türkben isimli vatandaşı, hamile eşi ve 3 çocuğunun gözleri önünde DAEŞ protestoları sırasında öldürdü.

PKK tarafından 23 Temmuz'da Diyarbakır'da trafik polislerine saldırı düzenlendi. Aynı gün Kilis'in Elbeyli ilçesinde bulunan Dağ Hudut Karakolu'na Suriye tarafındaki DAEŞ militanları tarafından ateş açıldı. Saldırıda Astsubay Yalçın Nane şehit oldu.

Türkiye, tüm bu terör olaylarının ardından 24 Temmuz'da Suriye ve Kuzey Irak'a eş zamanlı operasyon başlattı. Olaylarda çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi. Terör örgütü PKK'nın güvenlik güçlerine silahlı saldırılar düzenlemesi üzerine gerçekleştirilen operasyonlarda aralarında Selahattin Demirtaş'ın kardeşi Nurettin Demirtaş'ın da bulunduğu pek çok teröristin yaralandığı tespit edildi.

Demirtaş, kardeşinin yaralanmasına ilişkin teyit ettikleri bir bilginin olmadığını ifade etti. Kardeşinin Kandil'de değil, DAEŞ'e karşı direniş ordusunun içinde olduğunu aktaran Demirtaş, "Kendisi oralarda IŞİD'e karşı bedelli askerlik yapmıyor, halkının onuru için direniyor. Ölebilir de yaralanabilir de. Bunlar böylesine bir barbar ordu karşısında son derece normaldir. Herhalde böyle bir şey karşısında boyun bükebilecek halimiz de yok" değerlendirmesinde bulunmuştu.

STK'lara "barış" mesajı verdiler​

Artan terör olayları ve bu olaylar karşısında tepkisini "cılız" bir şekilde sürdürdüğünü iddia edenler, HDP'nin teröre destek verdiğini ve kapatılması gerektiğini ifade ettiler. Bunun üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 26 Temmuz'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıda bulundu.

HDP Eş Genel Başkanları Sehalattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, 29 Temmuz'da MYK üyeleri ve bazı milletvekillerin bulunduğu bir heyetle, HDP'nin bileşeni olarak gördükleri STK'lar ile diğer sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek, Suruç'ta yaşananları değerlendirdi. Aynı zamanda eş genel başkanlar, "barış" söylemlerini ziyaretlerinde paylaştı.

Suruç katliamı nedeniyle başsağlığı dilemek için 1 Ağustos'ta SDP'yi ziyaret eden Demirtaş, her zaman barışı savunduklarını, "savaşın" suçlu ve sorumlularının, "Çözüm Süreci bitsin" diye uğraşan çevreler olduğunu iddia etti.

Demirtaş, söz konusu çatışmaların en başında, "Son terörist kalıncaya kadar, Kandil'i dümdüz edinceye kadar operasyonlar devam edecek" diyen AK Parti'nin sorumlu olduğunu öne sürdü.

Demirtaş, 5 Ağustos'ta ise medya kurumlarının Ankara temsilcileri ile kahvaltı programını iptal ederek, "ani" şekilde Brüksel'e gitti. Demirtaş'ın bu program değişikliği, akıllara pek çok soru işareti getirdi. Demirtaş burada KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar ve Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal ile bir araya geldi.

Aynı tarihlerde HDP, Kandil'in bombalanmasının ardından Zargeli köyünde sivillerin hatta hamile kadınların öldüğünü iddia ederek bölgeye bir inceleme heyeti gönderdi.

Özerklik ilanları​

Doğu'da bazı yerleşim yerlerinde sözde özerklik ilan edilmesi üzerine, Demirtaş, 18 Ağustos'ta partisinin MYK toplantısı öncesinde yaptığı konuşmada, "Demokratik özerklik elbette Türkiye'de tartışılması gereken demokratik bir sistemdir. Bir yönetim modelidir. Nasıl birileri başkanlık sistemini tartıştırmak istiyorsa partimizin de önerdiği model Türkiye'nin her yeri için güçlendirilmiş, yerinden yönetim modelleridir. Bunun dışındaki hiçbir yol ve yönteme partimizin sıcak bakması mümkün değil. Biz, elbetteki halk inisiyatiflerini, halkın kendini yönetme hakkını sonuna kadar savunuyoruz ama dediğim gibi herkes tuzaklara karşı dikkatli olmalıdır" ifadesini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 20 Ağustos'ta ise İsveç'e giderek İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström ile görüştü. Demirtaş, 27 Ağustos'ta ise Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer ile Viyana'da bir araya geldi, 28 Ağustos'ta HDP'nin düzenlediği mitinge katıldı.

Demirtaş'ın bu süreçteki diğer bir yurt dışı ziyareti 29 Ağustos'ta Hollanda'ya oldu. Demirtaş Lahey kentinde HDP'nin düzenlediği programda konuştu.

Almanya’nın Düsseldorf kentinde 5 Eylül'de yapılan 23’ncü Uluslararası Kürt Kültür Festivali’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, "Kürt halkını yenecek silah daha icat olmamıştır. Böylesi bir ortamda barış mücadeleniz önemli ve kutsaldır. Her ne kadar fiziken uzakta olsanız da ruh ve düşüncene olarak ülkenizdesiniz. Bugünkü duruşunuz da bunun ispatıdır" dedi.

Demirtaş, Almanya Berlin'de 5 Eylül'de yaptığı konuşmada, "Halk karşısında bütün ordular çaresizdir. İşte Tayyip Erdoğan'ın sarayının ordusu ve polisi de. Yenildiler, yine yenilecekler" ifadesini kullandı.

"Benim amacım da şehit olmak" diyen Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın sözleri üzerine Demirtaş, 8 Eylül'de "Buyursun Dağlıca'da bir gece nöbet tutsun. Ankara'da işkembeden sallamak kolay" diye konuştu.

Demirtaş'ın bu sözlerinin ardından önce Dağlıca'da 16 asker, daha sonra Iğdır'da 13 polis şehit oldu.
 
Geri
Üst