Biyografi İbni Batuta (1304-1369) - Tarihin En Uzun Hac Yolculuğu yapan gezgin

İbn-i Batuta (1304-1369) Orta Çağın en büyük seyyahı ve Rıhlet-ü İbn Battûta diye bilinen seyahatnamenin yazarıdır. Devrin en önemli seyyahlarından olup dünyayı dolaşmıştır. İbn-i Batuta ismiyle meşhur olan seyyahın asıl adı, Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed b. İbrahim'dir. 1304'te Tanca'da doğmuştur. Berber kabilelerinden Levatalara mensuptur. Yirmi iki yaşına kadar Tanca'da yaşamış, hukuk ve din tahsilini de buranın medrese (üniversite) sinde yapmıştır. İlk defa hacc maksadıyla Hicaz'a doğru yolculuğa çıkmış, İskenderiye'ye kadar uzanan bu seyahatinde uğradığı yerlerde İslâmi mevzuları bilen bir zat olarak halkın ve belde ileri gelenlerinin iltifatlarına mazhar olması, onda devrinin İslam dünyasını tanıma merakını uyandırmış, maceracı ve araştırıcı ruhunu kamçılamış, böylece çeyrek yüzyılı aşan seyahatleri ile Mısır, Suriye, Arap yarımadası, Irak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Doğu Asya, Hindistan Çin, Endülüs ve Sudan gibi ülkeleri görmüş, tanımıştır. Sonra da bu Sebahatlarının neticesinde, on dördüncü yüzyıl İslam dünyası ile Türk âlemini canlı levhalar halinde seyahatnamesinde aksettirmiştir.

İbni Batuta (1304-1369) İbni Batuta (1304-1369)
On dördüncü yüzyılda İbni Batuta isimli gezgin, müslümanların bir zamanlar Kızıldeniz, Arap denizi, Hint okyanusu ve Çin sularındaki denizcilik faaliyetlerinin hakim olduğunu göstermiş, Çini Marco Polo dan 60 yıl sonra ziyaret etmiş, ondan daha fazla yol katetmiş olmasına rağmen İbni Batuta'yi sadece batıdakiler değil müslüman ülkelerdeki ders kitaplarında bile bulamayız.Bu da tarihi ne kadar yanlış yorumladığı mızın ve bilmediğimizin resmidir.

İbni Batuta 28 yıl boyunca aralıksız neredeyse 100 bin kilometre yol kateden, kuzey Afrika'dan Mısır'a, Afrika'dan Anadolu'ya Hindistan'dan Rusya'ya ve hatta Çine yedi iklim dört bucak gezen Tancalı (Fas'ın kuzeyinde bir şehir) müslüman gezgindir.Batılıların onlarca yıl sonra keşfedecekleri yerlerin altını üstüne getirmiş, neredeyse en ince ayrıntısına kadar incelemiş ve bunları olağanüstü bir seyahatname halinde kendisinden sonrakilere miras bırakmıştır.

Ilim Çin'de de olsa gidiniz hadis i şerif İbni Batuta hakkını adeta bu hadisin hakkını vermek için doğmuştur. 1325 yılında hac vazifesini yerine getirmek için yola koyuldu. Döndüğünde kadılık yapmak niyetiyle yola çıkmıştı. Ancak Mekke yolunda eski dünyanın 7 harikasından biri olan İskenderiye fenerinin ziyaret etmişti. Burada İskenderiye'de dindar bir sofuyla bir diyolok yaşamış, aktardığına göre sofu seyahat etmeyi ve yabancı topraklarda dolaşmayı çok sevdiğini görüyorum diyerek Hindistan ve Çin deki mübarek kişilere selamlarını iletmesini istemiştir. Daha sonradan bu uzak diyarlara gitme fikri beynime yerleşti diyerek sözlerine aktarmış İbni Batuta.

Bu diyaloğu İskenderiye'den ayrıldıktan sonra piramitleri ziyaret etmiş, denizde kayıkla yolculuk yapmıştır. Kızıldeniz'den geçip kutsal topraklara ulaşmak üzereyken Mısır o sırada savaştaydı. Savaş halinde olan mahalli idare gemileri yaktırdığı için Kahire'ye dönmek zorunda kalmıştır. Daha sonradan Batuta Suriye'ye kadar gitmiştir. Bu sürede kutsal toprakları gezen Batuta Mekke'ye tekrar yola çıkmıştır. Daha sonradan Medine'ye gelmiş ve oradan Mekke'ye giderek hac vazifesini gerçekleştirmiştir.

Hacı olduktan sonra Fası gündeminden çıkaran gezgin, Irak'ı gözüne kestirdi. Irak'a ulaştığında Moğollar tarafından islam coğrafyasında taş üzerinde taş bırakmamış Bağdat'ı harabe içinde bulmuştur. İbni Batuta burada Cengiz han'ın varislerinden Moğol lider Ebu Said kafilesine katılmış, 10 gün kadar onlarda gezmiştir.

Moğollardan ayrıldıktan sonra 3 yıl Medine de eğitim görmüş, daha sonra okyanus yolculuğuna hazırlanmıştır. Cide limanından kayıklarla Afrika'ya ulaşmış, daha sonra başka bir gemiye binerek Doğu Afrika sahil boyu boyunca Mogadişu, Mombasa Kuva limanlarına uğrayarak Mali gelenekleri ve mutfak alışkanlıkları hakkında anektodlar yazmıştır.

1332 yılında Mekkeye geri dönen gezgin, alimlere karşı çok cömert olduğunu duyduğu Delhi sultanı Muhammed Tuğluk'un yaşadığı Hindistan'a gitmeye karar verdi.Lazkiye'ye giden bir kervana katıldı ve kuzeye doğru Türklerin topraklarına gitmekte olan bir Ceneviz gemisine bindi. 10 gün sonra Alanya'ya ulaştı.Anadolu'yu at sırtında geçti. Ardından Sinop' a kadar Türk rehber eşliğinde geldi. Burada bindiği Yunan teknesi ile Karadeniz'i geçerek Altınordu'da devletini ulaştı yani Kırım'a. İbni Batuta burada bir kervana katıldı. Özellikte kervan yolculuğu sırasında Türk ve Moğol kadınlarına gösterilen saygıdan çok etkilenmişti.

Kafkaslarda Özbekhan kafilesine katıldı. Atların çektiği vagonları ile seyahat etti. Özbek han'ın kafilesi olan bu kafile adeta şehir gibi ilerliyordu çok kalabalıktı. Özbek hanın üçüncü eşini Bizans imparatorunun kızı olan prensesti. Hamile olduğundan dolayı çocuğu Konstantinopolis'te yani İstanbul'da doğurmak istediği için yola koyulunca İbni Batuta da onlarla beraber İstanbul'a gitti ve İstanbul'dan çok etkilendi.

İstanbul'da prenses, İbni Batuta'yı kral olan babasıyla tanıştırdı. İstanbul'da İbni Batuta iyi karşılandı. Ardından saraydan ve İstanbul'dan ayrılan Batuta Rus kışının derinliklerinde tekrar Hindistan yoluna düştü. Aral denizi'nin güneyinde yer alan Harezm çölü geçmek için burada Semerkant'a yola düştü. Bir sonraki durağı Afganistan'ın Belh şehri olmuştu. Burada şiddetli kışın sona ermesini bekledi. Daha sonra Türk devleti Gaznelilerin başkenti Gazne'de yine harabe olan şehirde, Moğollar yüzünden harab olan şehirde karşılaştı. Moğollar onun döneminde neredeyse tüm şehirleri yakmış ve yıkmıştı. Ardından tehlikelerle dolu bir yürüyüşte İndus'a ulaştı. Bunun sonunda Delhi'ye ulaşan kaşif, Muhammed Tuğluk huzuruna sonunda çıkacaktı. Delhi'nin kendine özgü renkleriyle gezgin sarayda yaklaşık 10 yıl kaldı ve kadılık görevinde bulundu. Sultan tarafından Çin'e büyük Moğol hanına büyükelçi olarak atandı. Sultan onu hizmetlerinden dolayı ödüllendirmişti.

Çin'e giden yollar tehlikedeydi. Çin'e gitmek için 22 temmuz 1342 de yola düşmüştü. Daha yola çıktıkları bir hafta içinde haydutlar tarafından saldırıya uğradı ve eşyaları çalındı. İbni Batuta bir yolunu bulup haydutların elinden kurtuldu. Bugünlerde ot ve böğürtlen yemek ve bulduğu yerde uyumak zorunda kaldı. Bir hafta sonra kendisine yemek ve su veren bir müslüman sayesinde sultanın kortejiyle tekrar buluşmayı başardı.

Limandan deniz yolu ile Çin'e gitmek istedi fakat çıkan fırtına nedeniyle ortalık karıştı ve gemisi onu almadan Çin'e doğru yola çıktı. Tekrar beş parasız ve bir başına kalan Batuta Muhammed Tuğluğa olan hizmetinin sona erdiği sonucuna vararak kendisine yeni bir yön çizdi. Maldiv Adaları'na gitti. Aldığı eğitim sayesinde kadılık yapmaya başladı. Daha sonradan Bengal ve Sumatra üzerinden nihayet Çin'e ulaştı. Çin'de büyülenmişti. Çok büyük şehirler gördü Faslı gezgin. Daha sonradan aynı şekilde macera dolu bir yolculuk ile Hint okyanusu üzerinden İran'a, oradan Bağdat'a ulaşmış ve Suriye üzerinden memleketi Fas'a dönmüştür.

İbni Batuta yol haritası İbni Batuta yol haritası
Dönmesine dönmüş ama içindeki seyahat ateşi sönmemişti. Bir kez daha yola düşen gezgin Cebelitarık üzerinden İspanya Endülüs'ün müslüman şehirlerini dolaşmış, daha sonra Atlas okyanus sahillerine ve Marakeş'i ziyaret etmiştir. Nihayet müslümanların bulunduğu Sudan'ı gezip görmek amacıyla Sahrayıkebir'e yönelmiş, Sudan'a Nijerya boyundan ulaşmış, Timbuktu uğradıktan sonra 1353 yılının sonuna doğru Fas'a döndü.

Görüldüğü üzere İbni Batuta coğrafi açıdan Sudan'da Nijerya bölgesini geçerek Avrupalılar'dan yıllar önce bu toprakları gezmiş ve hakkında yazmıştır. Yine Maldivler ve Sumatra'ya dair verdiği bilgiler sonradan batılı kaşiflerce doğrulanmıştır.

Ibni Batuta Fas, Cezayir, Tunus, Trablusgarp, Mısır, Filistin, Suriye ve Hicaz, Yemen, Irak, Iran, Mozambik'e kadar Hindistan Çin ve Afrika'nın balta girmemiş ormanları dahil o zaman ki dünyanın neredeyse tamamını gezmiş ve hakkında yaşadığı bir çok şeyi yazarak kendisinden sonrakilere eşsiz bir kaynak bırakmıştır.
 
Geri