İçindekiler
II. Süleyman (Gazi) | |
---|---|
Sıra | 20. |
Hüküm süresi | 1687 - 1691 |
Önceki | IV.Mehmed |
Sonraki | II.Ahmed |
Doğumu | 1642, İstanbul |
Ölümü | 1691, İstanbul |
Babası | I.İbrahim |
Annesi | Saliha Dilaşub Sultan |
Eşleri | - Hatice Kadın - Behzad Kadın - İvaz Kadın - Süğlün Kadın - Şehsuvar Kadın - Zeynep Kadın |
Çocukları | Yok |
Türbesi | Kanuni Sultan Süleyman türbesi, Süleymaniye Camii, İstanbul |
Padişahlıktan önceki yaşamı
Şehzadeliğinde iyi bir tahsil gördü. Kardeşi Sultan IV. Mehmed Han zamanında sarayda hususi hocalardan ders aldı. Hayatının kırk yılını bir dairede hapis geçiren Sultan II. Süleyman, IV. Mehmed'in tahttan indirilmesi üzerine, 8 Kasım 1687'de Osmanlı sultanı oldu. II. Süleyman, Osmanlı tarihinde en uzun süre veliaht olarak bekleyen padişahtır ve tahta geçirileceği zaman buna inanmamış, öldürüleceğini zannederek muhafızlara direnmiştir.Saltanatı dönemindeki önemli olaylar
II. Süleyman tahta çıktıktan sonra askerlere dağıtılacak cülûs bahşişi ile ulufelerin ödenmesi konusu ilk sorunu oluşturdu. Güçlükle de olsa ödemelerin yapılabilmesiyle 22 Aralık'ta normal bir divan toplantısı gerçekleştirildi. Ancak İstanbul'da düzen bir türlü kurulamamış, sadrazamın sefer hazırlıklarına başladığı 22 Ocak 1688'de şehirde yeniden kargaşa başlamış ve sadrazam Siyavuş Paşa zorbalar tarafından azlettirildikten sonra öldürülmüştür. 1 Mart'ta bazı zorbaların Yağlıkçılar Çarşısı'nı yağmalamaya çalışması üzerine halkın da katılımıyla kalabalık bir grup saraya yürüyerek padişahtan zorbaların ortadan kaldırılması sancak-ı şerifi çıkarmasını talep etti. Sancak vak'ası olarak bilinen bu olayda çıkarılan fermanla zorbalar ve onların bu hareketlerine destek veren devlet görevlileri uzak yerlere tayin edildi. Alınan bu önlemler sayesinde II. Süleyman'ın tahta çıkışından itibaren yaklaşık dört ay süren karışıklıklara son verilebildi.Sultan II. Süleyman, tahta çıktığı zaman Osmanlı ordularında Viyana bozgunu ile başlayan çözülme ve toprak kaybı devam ediyordu. Venedik Mora yarımadasını işgal etmiş, Avusturya ise Vişegrad, Uyvar ve Estergon'un ardından 160 yıllık Osmanlı toprağı Budin'e girmişti. Macaristan'daki Osmanlı hâkimiyeti sona ermek üzere idi. Devletin düştüğü mağlubiyetler hazine gelirleri üzerinde olumsuz tesirler yapıyor ve Anadolu'daki eşkıyalık hareketlerini körüklüyordu. Avusturya cephesi serdarı Yeğen Osman Paşa bir asi lideri gibi Rumeli'de yolsuzluk yapıyor, zorla usulsüz vergiler topluyordu. 8 Eylül 1688'de Belgrad da düştü.

Sâliha Dil-Âşûb Valide Sultan'ın defnedildiği yer olan İstanbul Süleymaniye Camii'nin girişi.
Sadrazam Köprülü Fazıl Mustafa Paşa komutasındaki yenilenmiş Osmanlı kuvvetleri, 8 Temmuz 1690'da Gladova ve Orşova'yı geri aldılar. Kanije, 11 Temmuz 1690'da Avusturya'nın eline geçtiyse de, Osmanlı kuvvetleri, 8 Ekim 1690'da Belgrad'ı geri almayı başardılar. Böylece Tuna hattı yeniden kurulmuş oldu.
1691 yılı Haziran başında Macaristan seferine çıkacak orduya moral olması amacıyla ağır hastalığına rağmen yola çıkan padişah, 9 Haziran'da Edirne'ye ulaştı. Burada hastalığı iyice artan padişah, 22 Haziran 1691 Cuma günü vefat etti. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Süleymaniye Camii yanında Kanuni Sultan Süleyman türbesine gömüldü.
Altı eşi bulunan padişahın çocuğu olmamış ya da vefatına kadar yaşamamıştır. Ölümünden sonra yerine II. Ahmed tahta geçmiştir.
Döneminde cereyan eden önemli hadiseler
Anadolu Sekban Ocağı Sekbanbaşısı Ermeni asıllı Yeğen Osman Ağa ile Yeniçeriler tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen bu darbenin hemen ardından birbirlerine karşı husumet besleyen bu iki ocağın aralarında anlaşamamaları üzerine tekrar bazı isyânlar baş gösterdi. Bu dönemde Rumeli Beylerbeyi olan Yeğen Osman Paşa, yeni yönetime karşı ayaklanarak Osmanlı Hükümeti'nin baş düşmanı haline geldiler.
Sâliha Dil-Âşûb Valide Sultan'ın oğlu II. Süleyman, Rijeka-Trsat Kalesi'ne girerken.
Bu hadiseler vuku bulurken çoğu Anadolu'dan olmak üzere huzursuz olan sekbanların tamamı Yeğen Osman Paşa'nın etrafında toplandılar. Sâliha Dil-Âşûb Valide Sultan'ın oğlu padişahın kendisine Temeşvar Seraskerliği teklifini dahi kabul etmeyen Yeğen Osman Paşa'ya Bosna Sancağı, amcasına da Hersek Sancak Beyliği verildi. Bunlarla da tatmin olmayan Yeğen Osman Paşa'nın askerleri Rumeli, Yunanistan ve Sırbistan'da kendi yönetimlerindeki toprakları yağmalamaya devam ettiler. Kimi kaynaklara göre Yeğen Osman, Osmanlı Hazinesi'nden de daha zengin hale gelmişti. 1688 yılında Yeğen Osman'ın askerleri Sırbistan'da Gračanica Manastırı'nda saklanan Pećka patrijaršija Hazinesi'ni de yağmaladılar. ] Katolik piskopos Pjetër Bogdani'nin yazdığı bir mektuba göre Yeğen Osman, Peć Başpiskoposu ve Sırp Patriği olan Arsenije Čarnojević'i Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndan Sırplar'ı Osmanlılar'a karşı ayaklanmaya teşvik maksadıyla para aldığı gerekçesi ile kafasını kesmekle tehdit etmişti. İşte böyle bir ortamda, yeni padişah Yeğen Osman'ı yola getirebilmek amacıyla onu Belgrad Valiliği'ne atadı. Gelgelelim, bu atama Yeğen Osman'ı Macaristan Serdarı Hasan Paşa'nın emri altına soktuğundan dolayı bir hâyli kızdırdı. Macaristan Serdarı Hasan Paşa'dan emir almayı red ederek Belgrad'a giden Yeğen Osman, Hasan Paşa'nın Vračar Tepesi'ndeki karargahını bastı ve kendisini hapsetti.
1688 tarihinde Kutsal Roma Cermen İmparatoru Leopold Yeğen Osman'a bir mektup göndererek kendisine Osmanlılar'ın tarafını bırakarak Eflak karşılığında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun tarafına geçmesini teklif etti. Yeğen Osman'ın Slavonya ile Bosna-Hersek'in tamamı talep etmesi üzerine bir antlaşma sağlanamadı. Avusturyalılar ile Yeğen Osman arasındaki mücaleleler ilerledikçe, Yeğen de neticede kendi askerlerinin sayıca az olduğunu fark ederek Semendire Sancağı'na doğru geri çekilmeye başladı. Burada iki gece geçirdikten sonra Smederevska Palanka üzerinden Niş'e geçti. Niş'ten Bâb-ı Âli'ye eğer kendisine On gün içerisinde askerî ve mâlî yardım gönderilmezse Belgrad'ın düşeceği haberini yolladı. Bu haber üzerine Bâb-ı Âli kendisine 120 çuval altın göndererek, Rumeli'de yaşayan Müslümanları Semendire Sancağı'ndaki âsiler ile mücadele etmek üzere harekete geçirtti.
Yeğen Osman Paşa'nın sonu
Daha sonra Baş Vezir olmaya kalkışan Yeğen Osman Paşa'nın bu ihtirası Osmanlı Hükümeti'ni her ne kadar kızdırdıysa da, Yeğen Osman'ı daha da güçlendirmekten çekindikleri için ona karşı bir operasyon düzenlemekten çekindiler. Bununla beraber Edirne'de toplanan bir savaş konseyinde Osmanlı Devleti'nin bir vassalı ve Kırım Hanı olan I. Selim Giray Bâb-ı Âli'ye bir çağrı yaparak, Yeğen Osman'ı idama mahkûm etmeye davet etti.Bu hadise meydana gediğinde sadrazam Bekri Mustafa Paşa sekban birliklerini yasa dışı ilân etti. Dağılmayı red eden sekban birliklerini idam cezasına çarptıtmakla tehdit etti. Böylece yeni bir iç savaş başlamış oluyordu. Önce sekbanlar bir üstünlük sağladılarsa da Tekirdağlı Bekri Mustafa Paşa yeniçerlerin yardımıyla âsileri yenmeyi başardı. Tarihçi Nicolae Iorga'ya göre, âsilerle Bekri Mustafa Paşa'nın askerleri arasında vuku bulan çarpışmalarda 6,000 kişi hâyatlarını kaybetti. Bu yeni gelişmeler üzerine Osmanlı Hükûmeti evvelki kararından ani bir dönüş yaparak, Yeğen Osman Paşa'nın yakalanıp infaz edilmesini kararlaştırdı. Yeğen Osman, 1689 yılının Mart ayının sonlarında yakalanarak idam edildi.
Mimari çalışmalar
Memleket içerisinde imar faaliyetleri ile de ilgilenen II. Süleyman, Fener kulesi ile İzmir'de bir cami inşa ettirmiştir.Eşleri
- Hatice Kadın
- Behzad Kadın
- İvaz Kadın
- Süğlün Kadın
- Şehsuvar Kadın
- Zeynep Kadın
- Önceki Konu
- Sonraki Konu