29.Ramazan gecesi(3.6.2019-Pazarı Pazartesiye Bağlayan Gece ):ALLAH rızası için istediğimiz surelerle iki rekat namaz kılalım inş.sahurdan 10-15 dakika önce kalksak çok rahat kılarız inşaALLAH.
mükafatı:ALLAH(cc) şöyle der:''ey kulum!sana müjdeler olsun;oruç ve namazını kabul ettim,günahını affettim ve cennetimi sana nasip ettim
29.Ramazan gecesi yasinimiz: Tüm müslümanların selâmeti niyyetiyle okunur
29.Ramazan günü sünneti:
Ölümü düşünelim
Bugün Arefe günü. Kabir ziyareti sünnettir bizde kabirleri ziyaret edelim bugün inşaallah
Kabristana girerken şu duayı okuyarak kabir ehline selam verelim
(‘Esselâmü Aleyküm yâ ehle’l-kubûr! )
Unutmayalım ki biz onalrı duymasakda onlar bizi duyuyor
Mümkünse abdestli olalım
Ölünün kabrinde şu duayı 3 kez okuyalım (kıyamete kadar azabını kaldırır)
''Allâhümme bihaqqi seyyidinâ Muhammedin ve âli Muhammedin sallallâhu aleyhi ve selleme lâ tüazz]ib hâzel meyyit. ''
Yakınlarımızın kabrine çiçek yada ağaç gibi bitkiler dikelim, o bitki yaşadıkça Allahı zikredecek ve ölüye rahatlık verecektir ihmal etmeyelim
29. teravih namazının fazileti:ALLAHu teala ona bin makbul hac sevabı ihsan eder
* 29’inci hatırlatma:
“İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” hadîs-i şerifini bir an bile hatırımızdan çıkartmayalım. Her günümüzün bir önceki günden daha hayırlı, daha faydalı, daha hikmetli, daha ibadetli, Peygamberimizin sünnetine daha uygun, ilahî rızaya daha yakın meymenetli bir gün olması için gayret ve cehd sarfedelim.
2 Haziran Pazar günü Akşam Namazından sonra imsak vaktine kadar kılabilirsiniz. Niyet ettim Ya Rabbi senin rızan için Ramazan-ı şerif ayının gece Namazını kılmaya demeniz yeterlidir. Yazılan Sureler her iki rekatta da okunacak. Ilk rekatta Subhaneke Duasını okuyalım inşaAllah.
**********************
Kabir ziyaretinin sünnetleri ve adapları nelerdir?
“Kabir ziyaretinin sünnetleri ve adapları nelerdir? Kabir ziyaretinde nelere dikkat etmeliyiz?”
Ölümü ve ahireti hatırlatan kabir ziyareti sünnettir.
Bir gece Peygamber Efendimiz (asm) Hazret-i Âişe Validemizin (ra) yanından sessizce çıkıyor,
Baki kabristanına geliyor ve oradaki kabir ehline duâ ediyor. Döndüğünde Hazret-i Âişe validemize (ra) şöyle buyuruyor:
“Cebrail bana gelip seslendi. Ben de onun çağrısına uydum ve bunu senden gizledim. Ve zaten o, sen elbiseni çıkarmış olduğun halde senin yanına girecek değildi. Ve ben de senin uyuduğunu zannederek seni uyandırmak istemedim. Korkacağından da endişe ettim. Cebrail bana: ‘Rabbin sana
Baki kabristanına gidip onlar için istiğfar etmeni emrediyor’ dedi.”
Ben:
“Yâ Resûlallah! Onlar için ne söyleyeyim?” diye sordum. Buyurdu ki:
“Şöyle de: ‘Esselâmü Aleyküm yâ ehle’l-kubûr! Mü’minler ve Müslüman’lar diyarının ehline selâm olsun! Allah bizden evvel ölenlerle bizden sonra öleceklere rahmet eylesin! Allah bizi ve sizi bağışlasın. Siz bizim öncümüzsünüz. Biz de peşinizden geleceğiz. Ve inşallah sizlere kavuşacağız!”1
Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: “Annemin kabrini ziyaret için Rabbimden izin istedim. Bana izin verdi. Siz de kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabir ziyareti ölümü hatırlatır.”2
Kabir ziyaretinin adabı
1- Kabir ziyaretinin belli bir vakti yoktur. Her vakit kabir ziyareti sünnet olarak yapılabilir.
2- Mümkünse abdestli olmak kabir ziyaretinin adabındandır.
3- Kabristana varılınca: “Esselâmü Aleyküm ehle’d-diyâri mine’l-mü’minîne ve’l-müslimîn. Ve innâ inşâallahü le-lâhikûn. Es’elullâhe lenâ ve lekümü’l-âfiye.”3 (Bu kabristanda bulunan Mü’min ve Müslümanlara selâm olsun. Bizler de inşallah sizlere muhakkak katılacağız. Allah’tan bize ve size âfiyet dilerim) diye duâ edilir.
4- Kabristanda Kur’ân-ı Kerim’den bilinen âyet ve sûreler okunur. Çünkü Kur’ân okunan yere rahmet iner. Yasin Sûresini okumak efdaldir. Peygamber Efendimiz, “Ölülerinize Yasin Sûresi okuyun”4 buyurmuştur. Okunan Kur’ân’ın sevabı kabir ehline bağışlanır, kabir ehline ve tüm ehl-i imanın mevtalarına ve ölmüşlerine günahlarının bağışlanması ve varsa azaplarının hafifletilmesi için duâ edilir.
5- Dünya hayatının geçici oluşunu, kabir hayatını, sorguyu, diriliş gününü, hesabı, mahşeri, sırat köprüsünü ve tümüyle âhiret hayatını düşünmek ve ölümden ibret almaya çalışmak gerekir.
6- Kabrin üzerine ağaç veya yeşillik dikmek sünnettir.
Kabir ziyaretinin bid’atleri
Kabir ziyareti sırasında yapılmaması gerekirken, ısrarla ve kutsalmış gibi yapılan ve yer yer bir türlü terk edilemeyen yanlışlıklar da vardır. Bunların şirk tehlikesi taşıyanları da vardır.
Kabir ziyaretinin bidatleri şunlardır:
1- Kabirde yüksek sesle ağlamak, dövünmek, elbisesini, saçını, başını yolmak ve feryad etmek bidattir.
2- Kabrin taşını, duvarını, demirlerini, mermerini kutsal bilmek ve öpmek bidattir.
3- Kabir üzerine mum yakmak ve çaput bağlamak bidattir.
4- Kabirde yatandan dilek dilemek, burada kurban kesmek, burada yemek vermek bidattir.
Allah ölmüşlerimiz için rahmetini, merhametini, lütfunu, bereketini esirgemesin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Müslim, Cenâiz, 35/103
2- Müslim, Cenâiz, 36/108
3- Müslim, Cenâiz, 35/104
4- Müsned: 5/26
***************************
PEYGAMBERİMİZİN KABİR ZİYARETİ İLE İLGİLİ VERDİĞİ HÜKÜM
Peygamber Efendimizin (s.a.v) kabir ziyareti hakkındaki hükmü nedir? Kabir ziyaretinin âdabı nedir? Kabir ziyaretlerinde nasıl davranmalıyız? Peygamber Efendimiz (s.a.v) kabir zyeretlerini nasıl gerçekleştirirdi?
İslâmiyet’in ilk yıllarında Peygamber Efendimiz kabir ziyaretini yasaklamıştı. Bunun önemli bir sebebi vardı. Zira o devirde bazı Câhiliye âdetleri hâlâ yaşamaktaydı. Araplar büyük ve kalabalık bir kabile olduklarını birbirlerine ispat etmek için mezardaki ölülerin sayısıyla övünürlerdi. Ölülerin kahramanlıklarını anarlar, göğüslerini yırtarak ve bağırıp çağırarak onlar için ağlarlardı.
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem bu âdetlerin çirkin ve mânasız olduğunu benimsetene kadar kabir ziyaretini yasakladı. Kadınlar eski âdetleri devam ettirmeye daha arzulu oldukları için, onların kabirleri ziyaret etmesini özellikle yasakladı. Ölülere nasıl davranılması gerektiği konusunda İslâmiyet’in getirdiği emirler iyice benimsenip gönüllere yerleşince, bu yasak da kalktı.
Büreyde
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabirleri ziyaret etmenizi yasaklamıştım. Ama artık ziyaret edebilirsiniz.”
Müslim, Cenâiz 106, Edâhî 37. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 77; Tirmizî, Cenâiz 60; Nesâî, Cenâiz 100
Başka bir rivayete göre şöyle buyurdu:
“Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır”
Tirmizî, Cenâiz 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz 77
Peygamber Efendimiz sık sık Bakî mezarlığına gider, aşağıdaki hadislerde göreceğimiz şekilde ölülere selâm verir, onlara dua ederdi. Biz de zaman zaman kabristana gitmeli, yarın kendilerine komşu olacağımız kimseleri ziyaret etmeliyiz. Bir gün bizim de nâmımız, nişânımız kalmayacak diye düşünmeliyiz. Bugün dünya, câzibesiyle erkekli kadınlı hepimizi büyülemiş, bizi bir ahtapot gibi sarıp kendine bağlamıştır. İşte bu sebeple kabristanda yatanların halini gördüğümüz zaman, belki bağlanan basiretimiz çözülür, katılaşan kalblerimiz yumuşar.
KABİR ZİYARETİ ADABI
Bir kimse kabristana gittiği zaman, aşağıdaki hadislerde görüleceği şekilde, önce kabir halkına selâm vermeli, onlara dua etmeli ve sonunda kendisinin de onlar gibi olacağını düşünmelidir. Kabrini ziyaret ettiği kimse sanki sağ imiş de onunla konuşuyormuş gibi yüzünü ona dönerek yanına yaklaşmalı ve rahatsız değilse ayakta durmalıdır. Sağlığında kendine çok yakın ise, yakınına varmalı, fazla yakın değilse uzakça durmalı, sonra da ona dua etmelidir.
Kabirde yatan kimse ne kadar büyük olursa olsun, ondan asla bir şey istememelidir. Çünkü kendisinden bir şey istenecek olan sadece Allah Teâlâ’dır.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
- İslâmiyet’in ilk yıllarında Peygamber Efendimiz, İslâm öncesi devrin kabristanla ilgili kötü âdetlerini unutturmak için kabir ziyaretini yasakladı. Bu kötü âdetler unutulunca, yasağı kaldırdı.
- Kabir ziyareti kalbleri yumuşattığı, insana âhireti ve ölümü hatırlattığı için zaman zaman kabristana uğramalı, öldükten sonra orada geçecek günleri düşünmelidir.
- Kadınların kabirleri ziyaret etmesinde dinî bir sakınca yoktur.
PEYGAMBERİMİZ KABİR ZİYARETLERİNDE OKUDUĞU DUALAR
Âişe
radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem Âişe’nin yanında kaldığı gecelerin sonuna doğru Bakî mezarlığına giderek şöyle derdi:
“Selâm size, ey mü’minler diyârı! Başınıza geleceği söylenen şeylerle nihâyet karşılaştınız. Şimdilik ileri bir tarihe bırakıldınız. İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız.
Allahım! Bakîü’l-garkad mezarlığında yatanları bağışla!” (Müslim, Cenâiz 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, )
****
Büreyde
radıyallahu anh şöyle dedi:
Hz. Peygamber ashâb-ı kirâma, kabristana gittikleri zaman şöyle demelerini öğretirdi:
“Selâm size, ey bu diyârın mü’min ve müslim halkı! İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız. Allah’ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim.” (Müslim, Cenâiz 104. Ayrıca bk. Nesâî,)
İbni Abbas
radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de bazı kabirlere uğradı. Yüzünü onlara dönerek şöyle buyurdu:
“Selâm size, ey bu kabirlerde yatanlar! Allah bizi de sizi de bağışlasın. Siz bizden önce gittiniz. Biz peşinizden geleceğiz.” (Tirmizî, Cenâiz 59)
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V) KABİR ZİYARETLERİNİ NASIL YAPARDI?
Bu üç hadiste, Peygamber Efendimiz’in kabristana gittiği zaman ölülere nasıl hitap edip selâm verdiğini, kendisini onlara ne kadar yakın hissettiğini görmekteyiz.
Birinci hadiste, Hz. Âişe’nin yanında kaldığı gecelerin sonuna doğru Resûlullah Efendimiz’in, Bakî veya Bakîü’l-garkad adıyla anılan Medine mezarlığına gittiğini gördük. Bakî Mezarlığı o devirde garkad adı verilen böğürtlen çalılarıyla kaplıydı. Bu sebeple oraya “garkad ormanı” anlamına gelmek üzere Bakîü’l-garkad denirdi. Fakat Türkler o diyara duydukları derin sevgi sebebiyle Mekke mezarlığını
Cennetü’l-Muallâ, Medîne mezarlığını da
Cennetü’l-Bakî diye ana gelmişlerdir.
Bir gece yarısı Peygamber Efendimiz Hz. Âişe’nin odasında uyurken Cebrâil
aleyhisselâm Resûl-i Ekrem’i uyandırdı ve getirdiği emri tebliğ etti: Allah Teâlâ onun Bakî Mezarlığı’na gidip ölülere dua etmesini istiyordu.
Allah’ın Resûlü Hz. Âişe’yi uyandırmamaya çalışarak yavaşça kalktı. Onun bu hâli Âişe annemizi kuşkulandırdı. Acaba benim yanımdan kalkıp başka bir hanımına mı gidiyor diye düşündü. Sonra da Resûlullah Efendimiz’in peşine takılarak kabristana kadar onu takip etti. Zaten Cennetü’l-Bakî Efendimiz’in evine çok yakındı. Peygamber
aleyhisselâm’ın iki gözü iki
çeşme ağlayarak ümmetine dua ettiğini görünce çok utandı. Orada biraz durup Peygamberi Zîşân’ın bu coşkulu halini seyretti. Sonra da koşarak eve döndü ve yorganı başına çekerek uyuyormuş gibi yaptı. Onun arkasından hemen eve dönen Efendimiz Hz. Âişe’yi nefes nefese görünce durumu anladı ve ona:
“Allah ve Resûlü’nün sana haksızlık edeceğinden mi korktun?” diye sitem etti ve böylece kendi davranışlarının Allah Teâlâ tarafından kontrol edildiğini belirtmiş oldu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ölülere hitâb ederken:
“Başınıza geleceği söylenen şeylerle nihâyet karşılaştınız” buyuruyor. Bu sözleriyle onlara, dünyada bulundukları sırada âhirete dair kendilerine anlatılan ve başlarına geleceği söylenen gerçeği sonunda bizzat yaşadıklarını hatırlatıyor.
“Şimdilik ileri bir tarihe bırakıldınız” sözüyle de asıl hesabın daha sonra görüleceğini, ileride onları daha zor bir maceranın beklediğini haber veriyor. Şüphesiz bu gerçeği toprağın altına girenler çok iyi öğrenmiş, geride bıraktıklarının yalan olduğunu anlamışlardır.
Burada Hz. Ali’nin o değerli sözlerini hatırlamalıdır. Hz. Ali bir kabristana uğradığı zaman, orada yatanlara şöyle hitâb edermiş:
“Bırakıp gittiğiniz evleri şimdi eller tuttu.
Mallarınız paylaşıldı bitti.
Karılarınızı başkaları nikâh etti.
Bunlar bizim tarafta olup bitenler. Âh! Keşke bir de sizin tarafta olup bitenleri öğrenebilseydik!
Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, onların konuşmalarına izin verilseydi, en hayırlı azık Allah korkusudur, derlerdi” (İbni Abdirabbih,
el-İkdü’l-ferîd, III, 236-237).
Bu pırlanta sözler, ölümü hatırlarına bile getirmeden “hepsi benim olsun” diye dünyaya sarılanların hazin sonunu çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir.
Peygamber Efendimiz’in yukarıdaki üç hadisin ikisinde
“İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız”, birinde ise
“Siz bizden önce gittiniz. Biz peşinizden geleceğiz” buyurması çok anlamlıdır. İnsan ölülere böyle selâm verirken, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit” kabilinden olmak üzere bu sözleri daha çok kendi nefsine hitâben söylemelidir. Zira kabristana bakarak
“İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız” dediğimiz zaman, ölümü düşünmek istemeyen nefsimiz belki sarsılıp kendine gelebilir.
HADİSLERDEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
- Erkek ve kadın herkes kabirleri ziyaret etmelidir.
- Ölülere dua etmek onlara fayda verir. Bu sebeple kabristandaki müslüman ölülere dua etmelidir.
- Kabristandakilere yarınki komşularımız gözüyle bakmalıdır.
- Kabristan sadece gündüz değil, gece de ziyaret edilebilir.
Kaynak: Riyazüs Salihin – Hadis-i Şerif Tercümesi, Erkam Yayınları
***************************
KABİR AZABININ ÖLÜDEN HAFİFLETİLMESİ İÇİN KABRİN ÜZERİNE YAŞ HURMA DALI DİKEBİLİR MİYİZ?
SORU: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in azabın hafifletilmesi için kabirlerinde
azap gören iki kişinin kabrinin üzerine iki
yaş hurma dalı koyduğunu bir hadiste işitmiştim. Fakat bunun hikmetini bilEmemiştim.Kabir azabının ölüden hafifletimesi için Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yaptığı gibi bir davranışta bulunmamız câiz midir?
Cevap metni
CEVAP:
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Birincisi:
Evet zikrettiğiniz hadis doğrudur. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sâbit olduğuna göre, o iki kabre uğramış ve şöyle buyurmuştur:
إِنَّهُمَا لَيُعَذَّبَانِ، وَمَا يُعَذَّبَانِ مِنْ كَبِيرٍ، ثُمَّ قَالَ: بَلَى. أَمَّا أَحَدُهُمَا فَكَانَ يَسْعَى بِالنَّمِيمَةِ، وَأَمَّا الْآخَرُ فَكَانَ لاَ يَسْتَتِرُ مِنْ بَوْلِهِ، قَالَ: ثُمَّ أَخَذَ عُودًا رَطْبًا فَكَسَرَهُ بِاثْنَتَيْنِ، ثُمَّ غَرَزَ كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا عَلَى قَبْرٍ، ثُمَّ قَالَ: لَعَلَّهُ يُخَفَّفُ عَنْهُمَا مَا لَمْ يَيْبَسَا
[ رواه البخاري ومسلم ]
'Şüphesiz ki o ikisi
azap çekiyorlar.Çektikleri azap da büyük bir şey değildir (kolay olan, fakat ondan korunmaları nefislerine zor gelen bir şey idi.) Oysa o şey, büyük günah idi.' Sonra şöyle buyurdu:'Evet! Onlardan birisi, (insanlar arasında) laf getirip-götürürdü.Diğeri ise idrar sıçrantısına karşı korunmazdı. Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- sonra yaş bir dal isteyerek onu ikiye ayırdı. Bir parçasını birinin üzerine dikti, diğerini de öbürünün üzerine dikti ve: 'Bu iki dal, yaş kaldıkça o ikisinden azabın hafifletimesini ümit ederim' buyurdu."
[Buhârî, hadis no: 1387, Müslim, hadis no: 292
]
Bu hadis, kabir azabının hafifleyebileceğine delildir. Fakat bu iki yaş hurma dalının, bu iki kabirde yatan kimselerden azabın hafifletilmesi ile ilgisi nedir?
1. Çünkü iki yaş hurma dalı, kurumadığı sürece Allah Teâlâ'yı tesbih eder. Tesbih ise ölünün üzerindeki kabir azabını hafifletir.
Bazı âlimler, bu sebeplere binâen -uzak bir ihtimal olabilir-, kabirlerde yatanlardan azabın hafifletilmesi için, insanın kabirlere gitmesinin ve kabirlerin yanında tesbihte bulunmasının sünnet olduğu hükmünü çıkarmışlardır.
2. Yine bazı âlimler şöyle demişlerdir: Bu, çok zayıf bir sebeptir. Çünkü iki hurma dalı, ister yaş olsun, isterse kuru olsun, her hâlukârda Allah Teâlâ'yı tesbih eder.
Nitekim Allah Teâlâ, yerde ve gökte olan her şeyin kendisini tesbih ettiğini haber vererek şöyle buyurmuştur:
( تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَكِنْ لا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيماً غَفُوراً) [ سورة الإسراء الآية: ٤٤ ]
"Yedi kat gök, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler.O'na hamd ederek tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır."
[ İsrâ Sûresi: 44
]
Nitekim kuru olmalarına rağmen taşlar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in önünde Allah Teâlâ'yı tesbih etmişlerdir. O halde buradaki sebep nedir?
Buradaki sebep şudur: Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu iki yaş hurma dalı kurumadığı sürece, o ikisinden kabir azabını hafifletmesini Allah -azze ve celle-'den ümit etmiştir. Yani kabir azabının hafifletilmesinin süresi, pek uzun değildir. Bunun sebebi ise, o ikisinin dünyada yapmış oldukları şeyden şiddetle sakındırmak içindir. Çünkü o ikisinin dünyada yaptıkları, büyük günahlardan idi.
Nitekim yukarıda Buhârî ve Müslim'in rivâyet ettiği hadiste, Paygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sözü bunu göstermektedir:
"Oysa o şey, büyük günah idi."
Onlardan birisi, idrar sıçrantısına karşı korunmazdı.İnsan, idrar sıçrantısından korunmadığı takdirde, abdestsiz olarak namaz kılmış gibi olur.Diğeri ise, insanlar arasında laf getirip-götürür, Allah'ın kullarının arasını bozar, onların arasında düşmanlık ve kin tohumlarının yayılmasına sebep olurdu. -Bu durumdan Allah'a sığınırız-. Dolayısıyla bu iş, çok tehlikelidir.
Bu, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kabir azabı gören iki kimseye -ümmetini bundan şiddetle sakındırmak için- O'nun geçici bir şefaatı olduğuna delâlet eden hadisin anlamına daha yakındır. Yoksa Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sürekli olan şefaatinden cimrilik ettğinden dolayı değildir.
İkincisi: Bazı âlimler -Allah onları affetsin-, şöyle demişlerdir: Kabir azabının ölünün üzerinden hafifletilmesi için, insanın yaş bir hurma dalını veya ağacı veyahut buna benzer bir şeyi kabrin üzerine dikmesi, sünnettir. Fakat hadisten çıkarılan bu hüküm, haktan çok uzaktır ve bu davranış, şu sebeplerden dolayı câiz değildir:
1. Kabirde yatan ölünün durumu, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gösterildiği gibi, bize gösterilmemiştir. Kabirlerinde azap gören iki adamın durumunu, Allah Teâlâ vahiy yolyla Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e göstermiştir.
2. Şayet biz de böyle yapar ve ölünün kabrinin üzerine yaş dal veya ağaç dikersek, ölüye kötülük etmiş oluruz. Çünkü ölünün azap gördüğünü zannederek onun hakkında kötü zanda bulunmuş oluruz. Onun azap gördüğünü nereden biliyoruz. Belki nimetler içerisinde yaşıyordur. Belki Allah Teâlâ bu ölüye lütufta bulunarak ölmeden önce onu bağışlamıştır. Çünkü rahmetinin sebepleri pek çoktur. Dolayısıyla kullarının Rabbi olan Allah Teâlâ onu bağışlamış olabilir ki o zaman da bu kimse azabı hak etmiş olmaz.
3. Kabir azabının ölünün üzerinden hafifletilmesi için, insanın yaş bir hurma dalını veya ağacı veyahut buna benzer bir şeyi kabrin üzerine dikmesi sünnettir diye çıkarılan hüküm, ilk müslümanların izlediği yola aykırıdır.İnsanlar içerisinde Allah'ın dînini en iyi bilen kimseler olmalarına rağmen, ilk müslümanların sünnetinde böyle bir davranış yoktur.
4. Allah Teâlâ bize bundan daha hayırlı bir yolu göstermiştir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ölüyü defnettikten sonra kabrinin başında durur ve onun için şöyle duâ ederdi:
اِسْتَغْفِرُوا لِأَخِيكُمْ، وَسَلُوا لَهُ بِالتَّثْبِيتِ، فَإِنَّهُ الْآنَ يُسْأَلُ [ رواه الترمذي ]
"Kardeşiniz için Allah Teâlâ'dan bağışlanma isteyin ve (kabirdeki sorgu sırasında cevap verirken) onun için sebat dileyin. Çünkü o, şu an sorguya çekilmektedir."
[Tirmizî
]
Mecmû'u Fetâvâ Muhammed b. Salih el-Useymîn, cilt: 2, sayfa: 30'dan alıntı yapılmıştır.