- Görüntüleme: 7K
- Cevaplar: 1
50 yıllık gizlilik kararı 1988’de doldu fakat Kenan Evren'in,"Halk bunu zor hazmeder" diyerek 25 yıl daha yasak koydu ve 75 Yıla uzatıldı.25 yıl daha uzatılan Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti 2013 Kasım ayında açıklanacak.(Atatürk, ölümünden iki ay önce bu vasiyeti yazmış ve elli yıl sonra açılmasını istemiş).
Peki bu vasiyette ne varki açıklanması için 75 yıl beklemek durumunda kaldık
Araştırmacı Aytunç Altındal'ın bir raportajindan önemli alıntilar: Bunu ben keşfetmedim. Vahiy yoluyla gelmedi bana. 1960'larda bu çok konuşulan bir konuydu. 1963'te ben bir yazar adayı olarak Doğan Avcıoğlu grubu içinde bu olaylar çok konuşulan olaylardı, biliniyordu. Öyle bir tasavvuru olduğu, Kemal Paşa'nın böyle yeniden bir hilafet kurulabilir yönünde tasavvuru olduğu yönünde konuşmalar oluyordu. 1924'te Türkiye'de hem cumhuriyet hem hilafet var. Atatürk'ün konuşmada saltanata hayır ancak hilafeti korumalıyız diyor. Hilafeti öven yazısı var. Ben bu yazıyı çevirterek 1980'de yayınladım ve dedim ki Kemal Paşa'nın Nutuk'ta da belirtilen hilafet yönünde bir projesi var.
Şunu bir kez daha açığa kavuşturalım. Nutuk’ta Atatürk’ün üstü kapalı olarak beyan ettiği bir vasiyeti var mı, yok mu?
Vasiyet değil, siyasi öngörüleri var. Adam yeni bir devlet kurmuş, Cumhuriyeti getirmiş, bunun ilerisini düşünmemiş olabilir mi? Ayrıca Nutuk’ta üstü örtülü başka anlatımları da var Mustafa Kemal’in. Mesela ‘ Fellah-ı- Vatan’ adlı gizli örgütten bahsediyor. Ama ben ve birkaç yazarın dışında hiç kimse cesaret edip de bu konuda bir yazı yazamamıştır.
Fellah-ı Vatan’ı ilk defa duyuyorum...
Yeni Türkiye’nin asıl kurucularından biri de bu örgüttür. Atatürk “Fellah-ı-Vatan” diyerek Nutuk'ta örgütü aşağılar ama bu gizli örgüt olmasaydı, ne 23 Nisan, ne de bugünkü Türkiye olabilirdi.
Şu işi biraz daha açsanıza...
Mustafa Kemal bu örgütün İslamcı (İttihad-ı İslam) bir teşkilat olduğunu vurgulamak için Nutuk’ta ‘Fellah’ı Vatan’ diyor. Oysa örgütün gerçek adı ‘Felah-ı Vatan’dır, tek 'l' ile ve Felah sözcüğü ezandan alınmıştır. 23 Nisan’da Son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın Ankara da toplanmasını bu örgüte bağlı olan seçilmiş milletvekilleri sağlamıştır. Onlar Ankara'ya gelmeseler Meclis toplanamazdı.
Evren’in vasiyetnameyi yasakladığı zaman devrin Başbakan’ı Özal'ın tavrı neydi?
Özal da bunu Menderes’ten ve “Fellah-ı Vatan” ın gizli arşivinden öğrenmiş diye biliyorum ama yanlış olabilir. Aslolan Mustafa Kemal’in çalışma notlarıdır. Hilafet eğer gerekiyorsa, sırf bu sebepten çağdaş şekliyle kurulur, Nutuk’ta olmuş olmamış hiç önemli değildir; buna Müslümanlar karar verirler.
Halifelik unvanı kaldırıldığında makam da kendiliğinden ortadan kalkmış olmuyor mu?
Başbakan da seçimle geliyor ama onu Başbakan yapan TBMM’nin kararıdır. Başbakan düşürülse bile Başbakanlık makamı aynen kalıyor. Bunlar TBMM ve Cumhuriyet’in kararıdır.
"TBMM HİLAFETİ GERİ GETİREBİLİR"
Yani TBMM isterse hilafeti yeniden getirebilir diyorsunuz...
Halife’yi halife yapan da, ondan bu görevi alan da Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sonuçta Halife gitmiş, hilafet kalmıştır. Bununla ilgili çıkarılan kanunda; ‘Halife hal edilmiştir’ diyor. ‘Hilafet kaldırılmıştır’ demiyor.
Vasiyetten dediğiniz gibi hilafet çıkarsa, laiklik elden gider mi?
Bazı düşüncelerin tam aksine hilafet sayesinde Türkiye’de sekülerleşme güçlenir. Ben Fransız-Jacoben Laisizmi’nin değil, Anglo-Saxon Sekülarizmi’nin öncelikle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kısacası devlet laisizmi dediğim Fransız modeli Laisizmi değil, daha civic (yurttaşlarla ilgili) olan diğer modelin geçerli olduğuna inanıyorum.
Hilafetin tekrar gelmesi için bir referandum gerekli mi?
Referanduma falan gerek yok, partilerin anlaşması yeterlidir. Bu esasta tüm İslam aleminin konusudur. Onların alacakları kararlara bakılarak başka yollar da bulunur.
"ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ KİMLER GÖRDÜ?"
Atatürk’ün vasiyetini kimler gördü bugüne kadar?
Evren, Özal, Menderes, Bayar gibi üst düzey politikacılar ya okumuş ya da görmüşlerdir. Ancak Ecevit'in 2005'den sonra haberi oldu sanıyorum. Ben bir dönem Sayın Ecevitler’in danışmanlarından biriydim. Aramızda bazı ilginç konuşmalar geçmişti. Onlara özellikle ekümenizm ve devlet laisizmi konularındaki görüşlerimi iletmiştim.
Atatürk, bugün İslam devletlerinin böylesine sayısının artacağını o zamandan öngörmüştü değil mi?
Aynen öngörmüştü. Bu da onun ne denli bilgili bir stratejist olduğunun kanıtıdır. İslam alemi yeniden kendine bir çeki düzen vermeli. Bakın bugün BM’de Müslüman ülkelerin esamesi bile okunmuyor.
Birleşmiş milletlerde çok sayıda Müslüman ülke yok mu ki?
Tam 71 ülke var ama bunların tamamı havagazı. Tek bir karar bile çıkartamıyorlar. Düşünsene, tüm Arap alemi, onca parasına rağmen minicik bir bağımsız Filistin Devleti'ni bile kurduramadı. İşte bu yüzden sadece son 3 ay içinde dünyanın çeşitli ülkelerinde en az 400.000 Müslüman Hilafet çağrısı yaptı. Bu sayı birkaç ay sonra milyonlara ulaşacak.
MENDERES VASİYETİ NERDEN BİLİYORDU?
Atatürk, ölümünden iki ay önce bu vasiyeti yazmış, elli yıl sonra açılmasını istemiş. 1988 yılında açılacak olan vasiyetnameyi 1958’de Adnan Menderes nereden biliyordu?
Menderes güçlü bir liderdi. Ve CHP’nin içinden geliyordu. Celal Bayar’dan veya eski istihbaratçı olan Refik Koraltan’dan dinlemiş olabilir.
Türk halkı olarak bizim haberimiz yok ama İngiliz istihbaratçılar Atatürk’ün vasiyetini biliyor. Sizce kim sızdırmış olabilir bu bilgileri?
Türk halkı denen amorf yapı, zaten bir çok tarihi olayın iç yüzünü bilmez. Ben “1980’lerde CIA, Ankara’dan İran ve Irak’daki darbeleri düzenledi ve Başkan Roosevelt’in oğlu Kermit Roosevelt Türkiye’den bu gizli işleri yönetiyordu” diye yazdığım zaman; Türk halkı ‘Olmaz öyle şey’ dedi ama o zamanlar MİT’deki maaşların bile CIA tarafından ödendiğini bilmiyorlardı.
Yine vasiyete dönersek.... Bu vasiyette, önceleri Misak-ı Milli sınırları içinde görülen Musul ve Kerkük’le ilgili bir bölüm de olabilir mi?
Elbette vardır. Musul ve Kerkük’ün Misak-ı Milli içinde olduğunu tüm tarihçiler kabul ediyor. Bu hilafet meselesi özellikle İsrail’in işine gelmiyor. Daha geçen hafta İsrailli bir Askeri Yetkili, “Mısır’da Mursi’nin devrilmesinin nedeni Hilafet meselesini geri getirmektir” dedi.
Araştırmacı Aytunç Altındal Kimdir: Hapishanelerde işkence görüp bir böbreğini kaybetmesine neden olan solcu geçmişi, yıllarca yurtdışında kaçak olarak yaşaması, İsviçre'de ve Moskova'da kurduğu Modüs Vivendi adlı devasa yayınevleri ve sanat galerisiyle, yazdığı birbirinden çarpıcı kitapları kadar, hakkında yapılan çeşitli spekülasyonlarla da anıldı adı. Kimi onun için komplo teorileri uzmanı dedi, kimi KGB ve CIA ile bağlantılı olduğunu iddia etti. Ama gerçek olan bir şey var ki bugün uluslararası alanda kabul görmüş bir yazar ve araştırmacı.