Şehir Kütahya

Kütahya
kutahya96ca31e71d7ea8ae.jpg kutahya96ca31e71d7ea8ae.jpg
Plaka No43
BölgeEge Bölgesi
Yüzölçümü11.634 km²
Nüfus579.257
Nüfus Yoğunluğu50 kişi/km²
Telefon kodu+274
Rakım958 m
İlçe13
Belediye28
Mahalle222
Köy546
Kütahya, Ege Bölgesi'nde yer alan bir ildir. İl nüfusu: 579.257'dir. Bu nüfusun %77,76'sı şehirlerde yaşamaktadır (2019 sonu). İlin yüzölçümü 11.632 km²'dir, km²'ye 50 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkez ilçede 110’dir.)

4 Şubat 2020 TÜİK verilerine göre merkez ilçeyle beraber 13 İlçe, 28 belediye, bu belediyelerde 222 mahalle ve ayrıca 546 köy vardır.

Kent'in günümüzdeki belli başlı görülmesi gerekli yerleri Kütahya Kalesi, Cumhuriyet Caddesi (Yeni adı Sevgi Yolu) kentin merkezinde bulunan simgesi haline gelmiş çiniden yapılmış olan Vazo ve tarihi Germiyan Sokağı, Saat Kulesi, Zafertepe Anıtı, Tarihi Hükûmet Konağı (şu an Adliye olarak kullanılmaktadır), Frig Vadileridir.

Kütahya adı​

Eski kaynaklara, sikke ve yazıtlara göre Kütahya’nın antik dönemdeki adı “Kotiaeion” (Cotiaeion)'dur. Ünlü Antik Çağ coğrafyacısı Strabon bu adın, “Kotys’in Kenti” anlamına geldiğini belirtmektedir. Kotys, Trakya’da yaşayan Odrisler’den olup, Romalılar’ın MS 38'de Anadolu’ya gönderdiği bir komutanın adıdır. Kütahya Arkeoloji Müzesi’nde bulunan bir sikkede bu ad “Koti” olarak geçmektedir. Kütahya adı, eskisine benzetilerek Türkler tarafından verilmiştir.

Kütahya Tarihi​

Kuruluş tarihi kesin olarak tespit edilememekle beraber, tarihi MÖ 3000 yıllarına uzanmaktadır. Eski kaynaklara göre, Kütahya'nın antik çağlardaki adı Kotiaeon, Cotiaeum ve Koti şeklinde geçmektedir. İl topraklarına yerleşen en eski halk Friglerdir. MÖ 1200'lerde Anadolu'ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğunun topraklarına girdiler ve bir devlet olarak örgütlendiler. MÖ 676'da Kimmerler, Frigya Kralı III. Midas'ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular.

Saat Kulesi Saat Kulesi
Alyattes'in Lidya Kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliği yerini Lidya yönetimi aldı. MÖ 546'da Persler Lidya Ordusunu yenilgiye uğratarak Anadolu'yu istila etti. MÖ 334'te Biga Çayı yakınlarında Persleri yenilgiye uğratan İskender yörede üstünlük kurdu. Büyük İskender'in MÖ 323'te ölümü ile Kütahya ve yöresi komutanlarından Antigonos'a geçti. MÖ 133'te Roma yönetimine girdi. Piskoposluk merkezi haline getirildi.

1071'de Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Alp Arslan'a yenilen Bizans İmparatoru Romanus Diogenes tutsaklık dönüşü Kütahya'ya getirildi ve gözleri kör edildi. 1078'de Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah Kütahya'yı da ele geçirdi. 1097'de Haçlıların saldırısına uğradı. II. Kılıç Arslan kaybedilen topraklarla birlikte Kütahya'yı geri aldı. II. Kılıç Arslan'dan sonra taht kavgaları nedeniyle tekrar Bizans'ın eline geçen şehir, son olarak I. Alâeddin Keykubad zamanında (1233) Selçuklu topraklarına dahil oldu. 1277'de II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kütahya yöresini Germiyanoğlu Süleyman Şah kızı Devlet Hatun'u Osmanlı Sultanı I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezid'a verdi. (1381) Germiyanoğulları Beyliğinin toprakları Devlet Hatun'un çeyizi olarak Osmanlılara verildi. (Kütahya ve çevresi dahil) 1402 Ankara Savaşında, Bayezid'i ağır bir yenilgiye uğratan Timur, Kütahya'yı alarak II. Yakup Bey'e geri verdi. Kütahya daha sonra Osmanlılara geçti ve Sancak Merkezi oldu.

Son Germiyan Beyi II. Yakup’un kız kardeşi Devlet Hatun’un Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi neticesinde akrabalık bağı kurulmuş, II.Yakup’un 1429 yılında ölümünden önce vasiyetiyle Osmanlı topraklarına katılmış olan Kütahya, 140 yıl Germiyan Beyliğinin başkenti 400 yıl Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi olmuştur.


1867 yılından itibaren Hüdavendigar vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Kütahya, II. Meşrutiyet’ten sonra bağımsız bir sancak olmuştur.

Kütahya 1867'de Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi iken, II. Meşrutiyetten sonra bağımsız bir sancak oldu. Millî Mücadele yıllarında, Ocak 1921'de Çerkez Ethem düzenli ordu çatışmasına sahne olan Kütahya, 17 Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde TBMM Batı Cephesi ordusunun yenilmesi üzerine Yunanların işgaline uğradı. Büyük Taarruz'a kadar işgal altında kalan Kütahya, 30 Ağustos 1922'de kurtuldu. Kütahya 8 Ekim 1923'te Vilayet durumuna getirilmiştir.

kutahya-genel9d1026c07aede2e5.jpg kutahya-genel9d1026c07aede2e5.jpg


Coğrafya​

Kütahya ili Ege Bölgesi'nin İç Batı Anadolu Bölümü içinde yer alır. Ege Bölgesi'nin bu bölümü, İç Anadolu Bölgesi ile Asıl Ege Bölümü arasında bir eşik durumundadır. İç Anadolu çanağından Ege ovalarına, veya Güney Marmara havzalarından İç Anadolu'ya geçişte bu eşik aşılır. Eşiğin bariz karakteri, ortalama yükseltisi 1200 m. civarındaki yaylalardan ibarettir. Sahanın 3/4'ünden fazlasını 1000–1500 m. yükseltiler arasındaki dalgalı düzlükler teşkil eder. Bu sebepten saha, coğrafya dilinde "Kütahya Yaylaları" diye anılır. Bu yaylalar içinde, kabaca kuzeybatı-güneydoğu istikametinde açılmış çukur sahalar ile eşik üzerinde yükselen bir takım dağ ve tepe dizileri bölgeyi çeşitlendiren diğer yüzey şekilleridir.

Kütahya ili gerek fizikî coğrafya şartları gerek beşerî ve iktisadî coğrafya şartları bakımından Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri arasında bir geçiş teşkil eder. Bu üç bölgeden birine doğrudan doğruya bağlanamayacağı gibi, bunlardan müstakil olarak da düşünülemez. Nitekim, bölge sıcaklık şartları bakımından daha çok İç Anadolu Bölgesi'ne, karasallık derecesi bakımından Asıl Ege bölümüne, yağış rejimi, kuraklık devresinin süresi ve iklim tipi bakımından daha çok Marmara Bölgesi'ne yakınlık gösterir. Bitki örtüsü bakımından diğer üç bölgenin de özelliklerini taşıyan Kütahya ilinde jeomorfolojik karakter olarak, İç Anadolu karakteri hâkimdir. Buna karşılık toprakların dağılşı bakımından İç Anadolu'dan ayrılır ve Ege ile Marmara bölgelerine yakınlık gösterir. İrtifa kuşakları itibarıyla İç Anadolu Bölgesi ile olan münasebeti, İç Anadolu'nun hububat ziraati ve ekstansif hayvancılık karakterinin bu sahaya aksetmesini icap ettirir. Ancak bölgede toprakların işletme bakımından bölünüşü, İç Anadolu'dan farklıdır ve bu bakımdan saha daha çok Ege Bölgesi'ne benzer. Nihayet Kütahya Ovası ve çevresi ziraî nüfus çoğunluğu bakımından Asıl Ege Bölümü'ne, mesken şekilleri itibarıyla daha çok Ege ve Marmara Bölgeleri'ne yaklaşır. Yerleşme coğrafyası bakımından ise sahada İç Anadolu karakteri hâkimdir.

Kütahya ve çevresine bu farklı özellikleri, coğrafî mevkiî vermektedir. Sahip bulunduğu değişik fizikî ve beşerî şartlar, Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri arasında yer alan bu bölgeye ayrı bir coğrafi ünite karakterini kazandırmıştır. İçinde bulunduğu İç Batı Anadolu Bölümü gibi, sahaya şahsiyetini kazandıran bu değişik özelliklerdir. İç Batı Anadolu Bölümü'nün bir parçası olan Kütahya ve çevresi, kendisine bu farklı özellikleri kazandıran coğrafî mevkiî dolayısıyla, aynı zamanda stratejik bir mahiyete haizdir. Zira Kütahya, Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgeleri'ne hâkim durumda olan İç Batı Anadolu eşiği üzerinde yer alır. Bu eşik, diğer üç bölgeden gelen tabiî yolların birleştiği, diğer bir ifadeyle bu bölgelere giden yolların tevzi olunduğu bir yerdir. İç Batı Anadolu eşiği, Anadolu üzerinde kurulacak bir hakimiyette, veya Anadolu'nun müdafaasında tarih boyunca stratejik önemini daima muhafaza etmiştir.

Yüzey şekilleri​

İç Batı Anadolu eşiği üzerinde yer alan bu bölgenin yüzey şekilleri bakımından bariz karakterini, üzerinde bir takım dağ ve tepe dizilerinin yer aldığı muhtelif yükseltilerdeki yaylalar ile bunlar içinde gelişmiş ovalar teşkil eder. Gerek dağ ve tepe dizileri, gerek çukur sahalar, eşiğin umumi gidişine uygun olarak kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzanırlar. Kütahya yaylalarında farklı yükseltilerde iki kademe ayırt edilir. Bunlardan alçak yaylalar 1000-1250 metrelere, yüksek yaylalar ise 1250-1450 metrelere tekabül eder. Eşik üzerindeki başlıca dağ ve tepe dizileri, Kütahya Ovası'nın hemen güneyinde yarı kristalize kalker ve metamorfik şistlerden müteşekkil Yellice Dağı (1764 m.) ve Gümüşdağı (1901 m.); kuzeyinde serpantinlerden meydana gelmiş Yeşildağ (1533 m.); bölgenin batısında kısmen yarı kristalize kalker, mermer ve kısmen de volkanik elemanlardan müteşekkil Türkmen Dağı (1829 m.) güneyinde Murat Dağı (2312), Şaphane Dağı (2121 m.) ve batısında Eğrigöz Dağı (2181 m.) ve bunların uzantılarındaki tepelerdir. Alüvyonlarla kaplı Kütahya, Köprüören, Tavşanlı, Altıntaş, Aslanapa, Gediz, Simav, ve Örencik Ovaları eşiğin alçak kısımlarını teşkil ederler. Gerek dağ ve tepe dizileri gerek çukur sahalar eşik üzerinde az yer tutarlar. Eşik büyük kısmıyla neojen yaylalarından müteşekkildir. Kütahya yaylaları Porsuk Nehri ve tâbileri ile Kocasu tarafından derince parçalanmıştır. Yaylanın yüzeyi ile Porsuk Nehri'nin tabanı arasında 100–150 m.lik seviye farkı vardır.

Kütahya Ovası deniz seviyesinden ortalama olarak 930 m. yükseklitktedir. Kuzeybatı ucu ile güneydoğu ucu arasındaki uzunluğu 25 km.dir. Bu istikamette ova, yer yer daralır ve genişler. Ovanın en fazla genişlediği yer Kütahya şehrinin kurulduğu yayla kenarı ile Porsuk Nehri'nin ovayı terk ettiği yer arasındadır. Burada ovanın genişliği 5,5 km. kadardır. İkizhöyük-Siner mahalleleri arasında genişlik 1 km.ye iner. Güneydoğuya doğru ova yeniden genişler ve Alayunt ile Ağaçköy arasında 3 km.yi bulur. 93 km2'lik bir saha kaplayan ova, bir taban seviyesi ovası olup eski ve yeni alüvyonlardan meydana gelmiştir. Eski alüvyonlar daha çok ovanın kuzeybatı ucunda bulunurlar. Felent Çayı eski alüvyonları parçalamış ve kenarlarında yüksekliği yer yer 50m. yi bulan taraçalar halinde kalmasına sebep olmuştur. Ovanın büyük kısmı ise yeni alüvyonlarla kaplıdır. Daha çok kum ve çakıllardan meydana gelen yeni alüvyonlar kenarda 5 m. orta kısımlarda ise 40 m. kalınlığa sahiptir. Kütahya Ovası'nın suları Porsuk ve tâbileri tarafından akıtılır. Porsuk'un kuzeybatıdan gelen kolu olan Felent Çayı, ovanın batı tarısını kabaca doğu-batı istikametinde kateder. Fenet Çayı, Enne ve Civli mahalleleri arasonda dar bir boğaz arasında akmakta ve Civli'den itibaren vadisini genişleterek ovaya girmektedir. Ovanın doğu yarısını ise Porsuk kuzeybatı-güneydoğu istikametinde kateder. Porsuk ovaya güneydoğudan dar bir boğaz içinde girer ve kuzeyde yine dar bir boğazla terk eder.

Kütahya Ovası batısındaki Yoncalı çukurluğundan hafif tepelik bir eşik ile ayrılır. Yoncalı çukurluğunun orta kısmında kuzey-güney yönünde uzanan kırık hattı boyunca yer yer sıcak çamur ve sıcak su kaynakları mevcuttur. Yoncalı ılıcası burada kurulmuştur. Yoncalı çukurluğu dar bir eşikle Köprüören çukurluğuna bağlanır. Deniz seviyesinden 1000 m. yüksekliğindeki Köprüören çukurluğu Felent Çayı'nca katedilir; bu çukurluğun kuzeyinde Kükürt, Ağızören ve Gümüşgölcük çukurları sıralanır. Köprüören alçak sahasından daha batıdaki Tavşanlı Ovası'na, volkanik tüflerin teşkil ettiği bir eşik aşılarak geçilir. Köprüören ve Kütahya Ovaları'ndan daha alçakta bulunan Tavşanlı Ovası'nın deniz seviyesinden yüksekliği 840 m. civarındadır.

Kütahya Ovası'nın güney kenarı, kuzey kenara oranla daha dik oluşu ile dikkati çeker. Ovadan kuzeydeki yaylalara tatlı bir eğimle geçildiği halde, güney kenarın bir kırık hattına tekabül etmesi sebebiyle, bu geçiş dik meyilledir. Ova tabanı ile yayla yüzeyi arasındaki fark güneyde 400–500 m. kuzeyde ise 200–250 m.dir. Kütahya Ovası'nın güney çerçevesi, kuzeye oranla dağların daha geniş yer kaplaması ile dikkati çeker. Güney çerçeveye dağlık vasfını kazandıran Gümüşdağ ve Yellice Dağı, Demirciören-Kütahya kırık hattı sebebiyle ovadan, arada dar bir yayl düzlüğü bırakarak, birden yükselirler ve kabaca kuzeybatı-güneydoğu istikametinde uzanırlar. Bu iki dağ kütlesi, Kütahya şehrinin güneybatısına tekabül eden esimde, eski Kütahya-Gediz yolunun geçtiği bir boyun noktası ile birbirinden ayrılırlar.

Yellice Dağı'nın kuzey mailesinde, ova ile dağ arasında dar bir sahada görülen yayla sathı, güney mailede daha geniş sahalar kaplar. Dağın güney eteklerinden başlayan yaylalar Aslanapa Ovası'na nkadar devam eder. Porsuk ve kolları tarafından oldukça derin bir şekilde parçalanmış olan bu yaylalar üzerinde kalkerlerden meydana gelmiş münferit tepeler yer alır.

Akarsular​

Kütahya ve çevresi akarsu havzaları bakımından Marmara, Karadeniz ve Ege'ye bağlıdır. Bölgede dışa akışı olmayan yer yoktur. Sahanın suları Kirmasti, Kocasu (Adırnaz) ve Simav ve Emet suları Marmara Bölgesi'ne (Simav Çayı Sındırgı Çaygören Barajı'na, Emet Çayı Mustafakemalpaşa Çayı vasıtasıyla Uluabat Gölü'ne dökülür), Porsuk Çayı Sakarya Nehri vasıtasıyla Karadeniz'e, Gediz Nehri de Ege Denizi'ne dökülür. Akarsular içinde en büyük pay Porsuk Çayı'na aittir. Porsuk çayı ve kolları bu bölgenin yaklaşık olarak üçte ikisinin sularını boşaltır.

Bölgedeki akarasular umumiyetle kısa boylu akarsulardır. Bölgeye girdiği nokta ile terk ettiği nokta arasında yaklaşık 70 km. uzunluğa sahip olan Porsuk Çayı ve Kocasu haricinde, sahanın en uzun akarsuyu Felent Çayı'dır.

Kütahya Ulu Camii Kütahya Ulu Camii
Akarsularda akımın en yüksek olduğu ay Mart, en az olduğu ay da Ağustos'tur. Bölgede akım üzerinde etkin olan yağışlardan çok sıcaklıktır. Zira akımın azamiye ulaştığı Mart ayı, bölgede yağışların Aralık ayından Nisan'a kadar devamlı bir alçalma gösterdiği devre içinde kalır. Mart ayında akımı artıran yağışlardan ziyade, sıcaklığın artmasına bağlı olarak karların erimesidir. Ağustostaki akımın düşüklüğü ise, Ağustos'un en sıcak ay olması dolayısıyla, buharlaşmanın fazlalığı ve en kurak ay olması ile ilgilidir. Akarsuların beslenmesinde yer altı suyu da rol oynar.

Toprak çeşitleri​

Kütahya ve çevresi, kahverengi orman toprakları, kireçsiz kahverengi orman toprakları, kahverengi topraklar, kestane rengi topraklar, rendzina toprakları ve alüvyal topraklar gibi çeşitli toprak tiplerine sahiptir. Bunlar içinde en yaygın olanı, bölge topraklarının üçte ikisini teşkil eden kahverengi orman topraklarıdır. Bu toprak tipi daha ziyade serin ve orta derecede nemli olan orman sahalarının topraklarıdır. Bölge, büyük kısmıyla böyle bir iklimin karakterlerini taşır.

Bitki örtüsü​

Kütahya ili bitki örtüsü bakımında Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri'nin özelliklerini taşır. Bölgenin hâkim bitki topluluğu kuru ormanlar olmasına rağmen, Marmara yoluyla Karadeniz'in nemli tesirine açık kesimlerinde, bilhassa dağlık kesimlerin uzey mailelerinde ve vadi içlerinde yarı nemli bir bitki topluluğu; Ege ve Marmara yoluyla Akdeniz tesirinin sokulduğu kesimlerinde ve bu yerlerin bilhassa mahfuz vadi yamaçlarında Akdeniz birki örtüsünün bazı elemanları yer alır. Nihayet bölgenin hâkim bitki topluluğu olan kuru ormanları, İç Anadolu'nun step sahası dışında kalan yerlerinin kuru ormanları ile büyük bir benzerlik gösterir. Kütahya ili bitki örtüsünün bu çeşitliliği, birinci derecede iklimle ilgilidir. Zira bölge Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde hüküm süren iklimlerin birbiri içine girdiği bir sahaya tekabül eder. Bununla beraber bazı kesimlerin bitki örtüsünü, birinci derecede toprak şartları tayin etmiştir. Örneğin orman örtüsünden mahrum olan Köprüören kuzeyindeki alçak yaylalar sahası, iklimden ziyade toprak şartlarının yarattığı bir step görünüşündedir.

Kütahya ilinin bitki ötüsünü, yarı nemli ormanlar sahası, kuru ormanlar sahası, Akdeniz maki elemanlarının sokulduğu kesimler ve toprak şartlarının yarattığı step sahası olarak gruplandırmak mümkündür. Bitki örtüsünü kuru ormanların teşkil ettiği yerler, dağlık kütlelerin 1500–1600 m. den yüksekteki kısımları haricinde, bölgenin bitki örtüsüyle kaplı yerlerinin hemen tamamında yaygındırlar. Buraları büyük kısmıyla Kütahya'nın yüksek yaylalar kesimine tekabül eder. Kuru ormanların hâkim ağaç cinslerini karaçam, meşe türleri (saçlı meşe, mazı meşesi, Lübnan Meşesi) ve ardıç türleri meydana getirir.

Yıllık yağış tutarı 600–800 mm.ler, Temmuz sıcaklıkları 17-19 derece arasında değişen yüksek yaylalar sahasında hüküm süren iklim şartlarına iyi intibak etmiş olan karaçam, kuru ormanların en yaygın elemanıdır. Kış sıcaklıkları, bu ağaç türünün yetişemeyeceği düşük değerlere erişemez. Bu sahaların hâkim toprak tipini de kahverengi orman toprakları teşkil eder.

Karaçam ormanları, bilhassa Yellice ve Gümüşdağı kütlelerini çevreleyen yüksek yaylalar üzerinde kesintisiz olarak devam ederler ve doğudaki yaylaları kaplayan aynı mahiyetteki ormanlarla birleşirler. Bölgenin kuzeyindeki Yeşildağ kütlesi ve eteğindeki yaylalar ve tepelik sahalar da karaçam ormanları ile kaplıdır. Bu ormanların alt katını ardıç çalılıkları teşkil eder. Doğudaki yüksek yaylalarda karaçam ormanları, araya sapsız meşelerin girmesiyle karışık orman karakterini kazanır.

Köprüören ve Kütahya ovaları ile Yeşildağ kütlesi güneyindeki tepelik saha arasında kalan yaylalar, bugün bitki örtüsünden tamamen mahrumdur. Ancak sahaya bu görünümü kazandıran iklim şartları değildir. Köy yoğunluğunun fazla olduğu bu sahada, bitki örtüsünün geniş ölçüde ortadan kaldırılmış olduğu muhakkaktır. Bununla beraber buranın step görünümünü kazanmasında zemini kaplayan kahverengi toprakların rolü de büyüktür.

Kütahya ilçeleri​

kutahya-ilceler7ce417daf7b270ed.jpg kutahya-ilceler7ce417daf7b270ed.jpg
Kütahya'nın merkez ilçe dahil 13 ilçesi vardır.
  • Altıntaş
  • Aslanapa
  • Çavdarhisar
  • Domaniç
  • Dumlupınar
  • Emet
  • Gediz
  • Hisarcık
  • Kütahya
  • Pazarlar
  • Şaphane
  • Simav
  • Tavşanlı

İklim​

Kütahya ve çevresinin iklimi Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgeleri arasında bir geçiş tipidir. İklim bakımından her üç bölgenin de özelliklerini taşır. Sıcaklık şartları daha çok İç Anadolu'yu andırmakla beraber, İç Anadolu Bölgesi'nde hâkim olan step ikliminin dışında kalır ve Ege ile Marmara Bölgesi gibi, kurak iklimlerle nemli iklimler arasındaki geçiş iklimi tipine girer.

Ekonomi​

Türkiye'nin büyük kesiminde olduğu gibi Kütahya'da da geçimini sağladığı nüfus oranı bakımından tarım başta gelir. Kırsal nüfusun çoğunlukta olması da bunu gösterir.

Tarım​

Kütahya'da tarımın ilk göze çarpan karakteri, ekim alanları içinde tahıla ayrılan sahaların fazla yer tutmasıdır. Ekim alanlarının çok büyük bölümü tahıl ekimine ayrılmıştır. Tahıl türleri arasında buğday birinci, arpa ikinci sırayı alır. Diğer tahıl ürünleri fazla önem taşımaz.

Baklagiller üretiminde Kütahya ili söz sahibi değildir. En fazla fasulye (merkez ilçede) ve nohut (Emet ilçesinde) ekilir.

Endüstri bitkileri arasında en çok şeker pancarı ekilir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan Uşak Şeker Fabrikası'nın o yıllarda Kütahya il sınırları içerisinde olması bu tarımı teşvik etmiştir. Daha sonra Kütahya'da da şeker fabrikasının kurulmasıyla pancar ekimi daha da hızlanmıştır. Şeker pancarından sonra en fazla ekilen endüstri bitkileri afyon kapsülü ile ayçiçeği ve kenevirdir. Fakat bunlar şeker pancarını çok geriden izlerler.

Kuru sebzelerden en fazla patates ekimine önem verilir. Tahıl üretiminde önde gelen Merkez ve Altıntaş ilçeleri bağcılık bakımından geri durumda, buna karşılık Emet, Gediz ve Simav ilçeleri ileri durumdadır. Meyve ağaçları sayısı ve üretimi bakımından elma başta gelir. İkinci sırada yer alan vişne, ilin ün yaptığı ürünler arasındadır. Ceviz ve kestane ağaçlarının çokluğu da kendini gösterir. Çilek yetiştiriciliği de gelişmiştir.

Yer altı kaynakları​

Kütahya'da yaygın olan madenlerin başında linyit kömürü gelir. İlin kuzeyinde bulunan linyitlerin işletilmesi Kütahya-Balıkesir demir yolunun yapılması ile kolaylaşmıştır. İşletilen yataklardan biri Değirmisaz havzası olup aynı adlı istasyona 2,5 km uzaklıkta kalitesi iyi fakat rezervi az bir yakıttır. İkinci ve önemli yataklar Tavşanlı kuzeyinde Tunçbilek mevkiinde bulunur ki, işletmeye açıldıktan sonra 1943'te 15 km'lik bir demir yolu ile ana hatlar bağlanarak taşıma işleri kolaylaştırılmıştır. Bu yataklar Tunçbilek termik santralini besler. Seyitömer linyitleri biraz daha aşağı kaliteli olup ekskavatörle çıkartılabilir durumdadır.

Bor yatakları Emet ilçesinde bulunur. Şap (alunit) yatakları Gediz-Şaphane ilçelerinde bulunur.

Krom Türkiye'de ilk olarak Kütahya'nın kuzeybatısıyla Uludağ arasındaki yörede bulunmuş ve 1960'a doğru işletilmeye başlanmıştır. Daha sonraları buradaki ocaklar cevherin tükenmesi sonucunda terk edilmiştir. Günümüzde en önemli krom yatakları Tavşanlı ilçesinde bulunur.

Antimon yatakları Gediz-Hisarcık arası ile Simav-Tavşanlı arasında; Bakır-Kurşun-Çinko Simav, Emet, Merkez ve Domaniç'te; çimento ham maddeleri Tavşanlı sahasında; Demir Emet ve Simav'da; Diatomit Merkez ilçede; Feldspat Simav'da; Fluorit Tavşanlı'da; Gümüş Merkez ilçeye bağlı Gümüşköy'de; Jips (alçı taşı) Gediz-Çavdarhisar arasında; Kalsit merkez ilçede; Kaolin merkez ilçe, Altıntaş, Gediz, Emet, Hisarcık ve Tavşanlı'da; Kum-Çakıl Simav'da; Kükürt Simav'da; Manganez merkez ilçe, Emet ve Tavşanlı'da; Manyezit merkez ilçe ve Tavşanlı'da; Talk merkez ilçe ve Tavşanlı'da bulunur.

İlin yer altı zenginlikleri bakımından sıcak su kaynakları da Kütahya turizminde büyük rol oynamaktadır. Bu sıcak su kaynaklarından bazılarının çam ormanları içinde yer alışı bu turistik önemi daha da artırmaktadır. İlin büyük merkezlerine yakın olmaları nedeniyle Harlek ve Yoncalı Kaplıcaları daha fazla önem taşır.

Simav ilçesinde Eynal, Çitgöl ve Naşa alanlarında suyun çok yüksek sıcaklıklarda çıkması bu suyun kaplıca, kaplıca tesisi-sera-ilçe ısıtılması ve endüstriyel alanlarda kullanımına imkan vermiştir. Gediz ve Murat Dağı'ndaki sular da yüksek sıcaklıklarda olup kaplıca ve kaplıca tesislerinin ısıtılmasında kullanılır. Bunların haricinde Emet, Dereli, Tavşanlı Göbel, Hisarcık ve Şaphane'de de termal turizm ve ısıtma amaçlı kullanılan su kaynakları vardır.

Eğitim​

Kütahya'da bulunan Dumlupınar Üniversitesi fiziki yapı ve büyüklüğü bakımından Türkiye'nin en önde gelen üniversitelerinden biridir.

Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya il merkezinde: Evliya Çelebi ve Germiyan Kampüsü olmak üzere iki kampüse, 10 ilçede de ayrı bina ve kampüs alanlarına sahiptir.

Evliya Çelebi Kampüsü, 7500 dekarın üzerinde(7.887.684 m²) bir alana sahiptir.


Kütahya Kalesi (Hisar)​

Kütahya Kalesi’nde Döner Gazino olarak bilinen restoran 45 dakikada 360 derece döner. Kütahya Kalesi’nde Döner Gazino olarak bilinen restoran 45 dakikada 360 derece döner.
Halk arasında Hisar olarak bilinen Kütahya Kalesi M.S. 8. yüzyılda inşa edilmiş bir Bizans eseridir. Kütahyalı seyyah, ilim adamı, yazar ve halk bilimci Evliya Çelebi’nin Seyahatname'sinde de adından söz ettiği Kütahya Kalesi 72 burcuyla Türkiye’nin 3. büyük kalesidir.

Tarihi kale, Bizans İmparatorluğunun ömrünü tamamlamasının ardından sırasıyla Selçuklu, Germiyanoğlu ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından kullanılmış; yapılan ilave ve onarımlarla günümüze ulaşmış ve bugün o heybetli duruşuyla hala zamana meydan okumaktadır.

Kütahya Gelenekleri​

Kâbe Kâbe geleneği​

Kütahya'da gerçekleştirilen folklorik bir olaydır. Kaynağını Osmanlı Devleti'nde Surre Alayı'nın Kütahya'dan geçerken çocukların bu alaydan şeker, çikolata, para vs. istemesinden alan olay günümüzde de Ramazan aylarında yörede gerçekleştirilmektedir.

Küpecik geleneği​

Küpecik, Kütahya'da Ramazan aylarında gerçekleştirilen folklorik bir olaydır. Kütahya’da uzun bir zamandan beri devam edegeln bir oyundur ve çocuklar tarafından Ramazan ayında oynanır. Çocuklar Küpecik tekerlemesini okuyup evleri gezerek para, şeker ve çikolata benzeri şeyler toplarlar. Küpecik geleneğinde, uygulamaya katılan çocuklar, akşamın sonuna kadar topladıkları para, çikolata, şeker gibi unsurları grup tarafından belirlenen başkan tarafından eşit ölçüde paylaşırlar. Dağıtım işlemi bittikten sonra ertesi gün için anlaşan çocuklar evlerine dağılırlar.

Doğum ve sünnet geleneği​

Yeni doğan bebek üç günlük iken sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kâmet okunarak çocuğa isim verilir. İsim verme işini evin en büyüğü yapar. Bebek on beş günlük olunca akrabalar ve yakınlardan toplanan başı tülbentli eski sırmalı bohçalar ile yatak yapılır. Anneanne beşik düzeni hazırlar, baba da büyük cevizli veya fındıklı lokum döktürür. Anne yemek yapar, ailece beşik götürülür. At arabası gelir, at süslenir; bebeğin beşiği kurulur, örtüleri örtülür, eşyaları konur, arabacı da onları götürür. Arkasından anne, baba ve kardeşler gider, beraberce yemek yenir, yakınlar bebeği görür, takılarını taktıktan sonra geri giderler. Daha sonra doğu mübarekesi başlar, gelin sabahlıklarını giyer, yatağa çıkar, bebek erkekse başına kırmızı kurdele; kız ise pembe kurdele bağlanır. Kayın valide baharatlı doğu şerbeti kaynatır, davetlilere büyük porselen fincanda sıcak olarak ikram edilir, arkasından yandan çarklı kahve verilir. Sonra çaylar ve lokum tutulur. Gelin, gelen bütün misafirler için yatağa çıkar ve bu gelenek kırk gün devam eder; gelin ve bebek kırk gün evden çıkmaz. Kırk günün sonunda gelin bebeğiyle beraber anneanneye gider. Akşam damat gelir, gelinin annesi hepsine bohça hazırlar ve hediyeler verilir.

Doğu için hazırlanan yatağın aynısı sünnette de yapılır. Sünnet evinde erkekler, komşu evinde bayanlar oturur. Sünnet çocuğu ve mahalle çocukları fayton ile gezdirilir. Eve gelindiğinde sünnet olacak çocuk faytondan inmez, babası gelip çocuğa ne istediğini sorar; söz alındıktan sonra çocuk arabadan iner. Çocuk indikten sonra hazır bulunan sünnetçi tekbirlerle sünneti yapar, sünnet merasimine gelenler çocuğa para verir, paralar sünnet şapkasına konur, sünnet çocuğu arada paraları sayarak avunur.

Kurban Bayramı geleneği​

Kurbanlıklar iki, üç gün öncesinden alınır, bahçesi olanlar bahçesine koyar; bahçesi olmayanlar ise bahçesi olan komşularına bırakır, çocuklar kurbanlıkları besler ve bakar. Bayram sabahı namazdan sonra kurbanlar kesilir, önce ciğeri kavrulur, kahvaltı yapılır. Kurban eti yenesiye kadar başka bir şey yenmez. Mahallede nişanlı kızlar varsa onlara oğlan tarafından at arabasıyla kurbanlık süslenmiş, boyanmış, alnının ortasına gremse altın bağlanmış koç gönderilir. Bayramdan önce kızın annesi baklava yapıp hazırlar. Kesilen kurbanın bir budu kırmızı şılak bir kâğıtla süslenir, baklava tepsisi üzerine sırmalı bohça örtülür, at arabasıyla tepsi ve et düğün okuyucusu kadınla damat evine gönderilir. Götüren kadına bahşiş verilir. Daha sonra tepsi geriye boş gönderilmez, çikolata; badem şekeri ve çeşitli çerezlerle doldurularak kız evine iade edilir, gelin kız bunları arkadaşlarına dağıtır.

Evde kesilen kurban eti hemen parçalanıp mahalledeki hâli vakti yerinde olmayan fakirlere derhal dağıtılarak sofralarına yetiştirilir. Kurban etinden büyük bir tencere kavurma yapılır, bayram ziyaretine gelenlere ikram edilir. El öpmeye gelen kız çocuklarına ufak mendil, oğlan çocuklarına büyük mendil ile beraber yanında para verilir. Bu yüzden bayramdan önce kutu kutu mendil ve çorap alınır. Çocuklar aldıkları paraları bakkallarda, parklarda, panayırlarda harcarlar.

Kızlara dünür gelmesi​

Kız isteme günü erken kalkılır, sabah erkenden işler bitirilir. Gelinlik kızı olan evlere çat kapı habersiz dünür gelir. Görücüler temiz odaya alınır. Görücüler önce kızın annesine bakar, konuşmasını, hareketlerini izlerle sonra evin düzenine, etrafa bakıp göz gezdirirler. Görücülük başka birisinin tavsiyesi üzerine olur. Kız temiz bir kıyafet giyer, önce el öper, sonra kahve ikram edip gider. Dünürcüler boşalan kahve fincanlarını ellerine tutarlar, anneye vermezler, tekrar görmek için kızın gelmesini beklerler. Kız beğenilirse kaş-göz işaretleriyle anlaşılarak kız istenir. Damat adayı kız isteme sırasında evde bulunmaz, nikahtan önce kız evine gelmez, evlenecek kıza dışarıda uzaktan gösterilir.

Düğün gelenekleri​

Mahallenin genç kızları ve yeni gelinler düğünlerde arkadaş dikişli, bazısı siyah çizgisi olan ince ipek çorak giyerler. Bu çoraplar teli kaçmasın diye özenle giyilir. Giyince arka çizgisinin düzgün olmasına dikkat edilir. Sonra başka düğünlerde giymek için saklanır. İpek çorap çok ince olduğu için bazen tel kaçar, tel kaçan çoraplar tamir ettirilip tekrar giyilir. Düğünlerde sivri burun, tığ topuk ayakkabı giyilir, topukları aşınınca tamirciye götürülür, tamirci topuğa çelik takar. Taş kaldırım sokaklarda bu topuklularla yürümek zor olduğu için taştan taşa sekerek dikkatli yürünür. İç çamaşırı olarak yazın ince, kışın kalın çiçekle pazenden dikolta dikilir. Yazın askılı, kışın omuzlu giyilir. Geceklikler de bu kumaşlardan dikilir. Hemen herkes giysisini evinde dikiş makinasında diker. Şalvarlar yazın Nazilli basmadan, pijamalar kışın pazenden dikilir.

Kırklar Sultan​

Şehir merkezinde Kırklar Tepesi denilen mevkiide yemek yapılır. Adağı olan kişi bir gün önceden gelip Sultanbağı soğuk çeşme bahçesine çadır kurar. Bir koyun kesilir, ciğeri olduğu gibi kuşlar yesin diye ağaca asılır. Koyunun geri kalan etleri pişirilir, kemiklerinden ayrılır, etin suyuyla da ayrıca "Tutmaç Çorbası" adı verilen naneli bir çorba pişirilir. Kırklarda aş olduğunu duyanlar buraya gelir, mevlid okunur, mevlidden sonra kabını alan herkes çorbadan alır. Gelenler ufak maltızlarını yakarak çay demlerler, kahvaltılıklarla beraber çaylar içilir. Yemekten sonra orada bulunan ceviz ağaçlarına salıncaklar kurulur, ip atlanır top oynanır; büyükler sohbet eder. Bu gelenek yılda bir defa yapılır.

Müderris Bahçesi​

İlkbaharda tellâl adı verilen kişi sokak sokak gezerek sokak başlarında durur, mahalleliyi mânilerle Müderris Bahçesi'ne davet ederdi. Nazilliler yellensin, gözlemeler tellensin, çarşamba günü hanımlar ve beyler Müderris'te eğlensin diye yüksek sesle bağırırdı. Müderris Bahçesi şimdiki Hamidiye Mahallesi'nde yamaçta, yeşillikler içerisinde çeşmeleri bulunan bir yerdi. Üst tarafında birçok su değirmeni bulunur, Aksu Çayı buradan geçerdi. Müderris günü herkes o bahçeye gider, yöresel bir yiyecek olan Gökçimen hamursuzu, haşhaşlı gözleme, un helvası yapılır; un helvasının içerisine ağaçların çiçekleri atılırdı. Baharın gelişi burada kutlanırdı. Günümüzde Müderris Bahçesi'nin büyük bir bölümü kalmamıştır.

Hıdırellez ve gavur küfürü​

Kütahya'nın Fethi 6 Mayıs günü olduğu için hıdırellez aynı gün kutlanır be aynı gün ayrıca "gavur küfürü" yapılır. "Gavur küfürü" geleneği Hıristiyanların Paskalya kutlamalarına karşı yapılan bir gelenek olup günümüzde kaybolmuşken hıdırellez ve Kütahya'nın Fethi kutlamaları her yıl 6 Mayıs günü yapılır.

Kış eğlenceleri​

Kış eğlencelerinde erkekler bir evde toplanır, sohbet ederler, yorgunluk atarlar. Bazı evlerde çekme helva yapılır. Çekilen helvalar büyük bakır tepsiye yayılır, arasına yüzük konur. Tepsinin etrafına toplanılır, üç parmak arasına alınıp yenen helvanın içinden yüzüğün kime çıkacağı beklenir. Yüzük kime çıkarsa bir dahaki sefere onun evinde toplanılır.

Bayanlar bir komşu evinde çocukları ile toplanır. Gençler ve çocuklar bir köşede oturur, ağabey veya ablalarından biri onlara masal anlatır. Sonra fincana yüzük saklanır, fincan oyunu oynanır. "Yattı kalktı" oyunu oynanır, herkese bir meyve ismi verilir. Elma yattı armut kalktı denir, yatmayana ufak cezalar verilir. Bayanlar kendi aralarında sohbet eder, el işi dantel veya örgü işi yaparlar. Kuzinesi olan evlerde mısır kaynatılır, kuzine içerisine patates atılır, kabak kaynatılır, çaylar demletilir. Bahçesinde ağacı olanlar gelincik elması, yağ armudu, döngel gibi meyveler ikram eder.

Çinicilik​

- -
Kütahya'da ilk çini örnekleri 14. yüzyılın sonlarında görülmeye başlanırken çinide asıl ilerleme İznik'in çini sanatının zirvesinde olduğu 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlar. Özellikle İstanbul'un çini ihtiyacını karşılamak için Kütahya'da çini atölyeleri kurulmuş, Osmanlı'nın gerileme dönemiyle beraber İznik'te çinicilik de aynı hızda gerilemeye başlamıştır. 18. yüzyılda çinicilik sanatının İznik'te tamamen kaybolmasıyla Kütahya bu alanda faaliyet gösteren tek yer olmuştur. Osmanlı'da çiniciliğin en güzel ve son örnekleri Hafız Mehmed Emin Efendi'nin elinden çıkmıştır.

Müzeler​

  • Kütahya Arkeoloji Müzesi
  • Kossuth Evi Müzesi
  • Çini Müzesi
  • Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi
  • Dumlupınar Atatürk Evi Müzesi
  • Jeoloji Müzesi
  • Evliya Çelebi Müzesi
  • Kent Tarihi Müzesi
  • Tugay Anadolu Kültür,Sanat Ve Arkeoloji Müzesi

Kütahya'da Termal Turizm​

Türkiye jeotermal kaynakların zenginliği ve potansiyeli bakımından dünyanın ilk yedi ülkesinden biri. Avrupa’da kaynak potansiyeli açısından birinci, kaplıca uygulamaları konusunda ise üçüncü sırayı alıyor.

Tarihi ve doğal güzellikleri başta olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle adından söz ettiren Kütahya; Frigya, Roma, Selçuklu ve Osmanlılar’dan günümüze ulaşan, dünyaca ünlü Kütahyalı Seyyah Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde övgüyle söz ettiği şifalı sularıyla kaplıca, termal turizm ve termal sağlık turizmi denilince Türkiye’de ilk akla gelen şehirlerden biri.

Türkiye’de Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen 5 adet Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ile 73 adet Termal Turizm Merkezi bulunuyor. 73 adet Termal Turizm Merkezinden 9 tanesi ise Kütahya’da.

Kütahya mutfağı​

Kütahya'da beslenme büyük ölçüde ev ürünlerine dayanmaktadır. Kütahya'da buğday ürünleri, hamurlular ve süt ürünleri beslenmenin temelini oluşturmaktadır. Ev makarnası denen erişte, bulgur ve tarhana yörede en çok tüketilen yiyecekler arasındadır. Ayrıca kızılcık tarhanası yapılmaktadır. Cimcik denilen hamur yemeği yöreye özgü yemeklerin başında gelmektedir.

Yakın zamana kadar çarşı ekmeği, ev ekmeği ayrımı yapılan Kütahya'da beslenme artık büyük ölçüde pazar ürünlerine dayanmaktadır. Yazdan biber, fasulye, patlıcan gibi sebzelerin kurutulması geleneği hala sürmektedir. Yerli halk sebze kurutması yanında salça, erişte, bulgur, nişasta, tarhana, turşu gibi genel tüketim maddelerini evde kendileri hazırlamaktadır. Kütahya'da böreklerde oldukça çeşitlilik görülmekteidr. Gökçümen hamursuzu, şibit, gözleme, ıspanaklı şibit gibi.
 
Konya
Manisa
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Aizanoi Antik Kenti (Kütahya)
  • Ugur
  • Ugur,
  • Ansiklopedi
  • 0    4K
Kütahya Antlaşması (1833)
  • Ugur
  • Ugur,
  • Tarih
  • 0    1K
Afyon Kütahya Yolunda Katliam Gibi Kaza: 3 Ölü
  • Kaptan43
  • Kaptan43,
  • Güncel
  • 0    4K
Japon Asako Harada - Kütahya'nın Pınarları
  • Ugur
  • Ugur,
  • Video Galerisi
  • 0    5K
Geri