Tarih Lozan Antlaşması - 24 Temmuz 1923

- -
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır.

1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş savaşı kaybeden ülkelere barış anlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamamlanmıştı. Almanya'ya 28 Haziran 1919'da Versailles'da, Bulgaristan'a 27 Kasım 1919'da Neully'de, Avusturya'ya 10 Eylül 1919'da Saint-Germen'de, Macaristan'a da 4 Haziran 1920'de Trianon'da anlaşmalar imzalatılmış ancak hesaplaşılmayan tek malup Osmanlı İmparatorluğu kalmıştı. Bu da 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in meşhur banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara, İstiklal mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa'yı idama mahkum etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiç bir ülkenin meclislerinde onaylamaması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı. Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr hiç bir zaman uygulanamadı.

TBMM'nin Yunanlılara karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Barış şartlarını görüşmek için Konferansa önce Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiştir. Fakat Mustafa Kemal Atatürk İsmet Paşa'nın katılmasını uygun görmüştür. Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katılan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun buldu. İsmet Paşa Dışişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı.İtilaf Devletleri Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler. Bu duruma tepki gösteren TBMM, 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırdı.

TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türkiye'de bir Ermeni devletinin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazminatı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki sorunları (ekonomik, siyasal, hukuksal) çözmeyi amaçlamış Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlanamazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.

Lozan'da TBMM Hükümeti, sadece Anadolu'ya saldıran ve orada yendiği Yunanlılarla değil, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni mağlup eden devletlerle de karşılaşıp hesaplaştı ve artık tarihe karışmış olan bu imparatorluğun tüm tasfiye davaları ile yüzleşmek zorunda kaldı. 20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk - Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağlanamamıştır. Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emretmiştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştur. Bu ihtimali göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerinin tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır.

Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar başlamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını gerektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onaylaması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onaylarında dair belgeler resmi olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Görüşülen konular ve alınan kararlar​

Lozan Antlaşması'na göre Türkiye sınırları Lozan Antlaşması'na göre Türkiye sınırları
Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'na göre kabul edilmiştir.

Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türkiye Hükûmeti kendi aralarında görüşüp anlaşacaklardı.

Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi. Meriç Nehri'nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık, savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verildi.

Adalar: Gökçeada ile Bozcaada özerk bir yönetime tabi tutulmak şartıyla (Türkiye antlaşmanın bu maddesini uygulamadı) Türkiye'de, diğer Ege Adaları İtalya'ya kaldı. İtalya'nın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı. Sevr Antlaşmasıyla Oniki Ada İtalya'ya diğer adalar Yunanistan'a bırakılmıştı. Oniki Ada ve Rodos 1945 yılında müttefiklerin eline geçti ve Nisan 1947'de resmen Yunanistan'a teslim edildi.

Türkiye-İran Sınırı: Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639'da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması'na göre belirlenmiştir.

Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.

Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması'nda azınlık, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar Türk uyruklu kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır." Batı Trakya'daki Türklerle, İstanbul'daki Rumlar dışında, Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türkler'in mübadele edilmeleri kararlaştırıldı.

Savaş tazminatları: İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler. Sadece Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesini verdi.

Osmanlı'nın borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkiye'ye düşen bölümün taksitlendirme ile Fransız frangı olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karıştı.

Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir.

Yabancı okullar: Eğitimlerine Türkiye'nin koyacağı kanunlar doğrultusunda devam etmesi kararlaştırıldı.

Patrikhaneler: Dünya Ortodokslarının dini lideri durumundaki patrikhanenin siyasi yetkilerinden arındırılarak İstanbul'da kalmasına izin verildi.
 
Chp nin Lozanda bize kaybettirdikleri,,

Bugün üzerinden tam 90 yıl geçen ve zafer olara bildiğimiz Lozan Antlaşması'nda Türkiye'nin kaybettikleri...

lozan-1319479-465x309.jpg lozan-1319479-465x309.jpg


Lozan Antlaşması... Kimilerine göre Kurtuluş Savaşı'ndan zaferle çıkmış bir milletin tapusu, kimilerine göreyse büyük hezimet.

'Hayati bir mani olmadıkça sulh yapmak mecburiyetindeydik' diyerek İsmet İnönü'nün imzaladığı Lozan'ın maddeleri milliyetçi duyguları hassas kişiler için bazı maddelerine bakıldığında bağımsızlık zaferi sayılsa da bazı tarihçiler için Osmanlı köklerinden koparılıp bir avuç toprakla kaldığımız hezimet.

İnternet Haber'den Banu İriç'in haberine göre sınırları daraltılmış yeni Türkiye'nin kuruluş tapusu Lozan'ın bugün 90'ıncı yıldönümü. Sevr Anlaşması'nda parçalanan Anadolu topraklarının Lozan'da canlandığı yönünde analizler yapılsa da Osmanlı'nın imzalamak zorunda kaldığı Sevr'in maddelerinin Lozan'da yer aldığı dikkat çekiyor.

Günümüzde Türkiye için en büyük problemlere yol açan Musul, Kerkük bölgesinin kaybı, Kıbrıs sorunu, ekonomik problemler Lozan'da ilk filizlerini verdi.

HİLAFET PAZARLIĞI YAPILDI MI?
Diğer bir iddia da Lozan Antlaşması'nın yazılmamış maddeleri arasında kapalı kapılar ardından İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un hilafetin kaldırılması ve Türkiye'nin maddi ve manevi İslam coğrafyası ile bağlarının kopartılması konusunda baskıları.

İngiliz heyetinin başkanı Lord Gurzon, Lozan'da İsmet Paşa'nın müşaviri sıfatını haiz bulunan Hayim Naum efendiyi çağırarak "Daha önceki taahhütlere uygun olarak hilafet ilga edilmediği takdirde sulhun gerçekleşemeyeceği"ni söylediği bazı kaynaklarda yer alıyor.

İSLAMİYETİ AYAKLAR ALTINDA ÇİĞNETECEĞİM
Necip Fazıl tarafından çıkarılan Büyük Doğu Dergisinin 1950 yılındaki arşivinde İstanbul Hahambaşı Hayim Naum'un Lozan görüşmeleri sırasında yabancı diplomatlara “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum.” dediği yazılı.

KAYBEDİLENLER​


MUSUL KERKÜK, SÜLEYMANİYE KAYBEDİLDİ Irak sınırı anlaşmazlık çıkardı. Musul-Kerkük, Süleymaniye Lozan'da kararlaştırılmayıp ertelense de 1926 yılında İngilizler'e bırakıldı.

İsmet İnönü Lozan hakkında yıllar sonra verdiği demeçte "İngilizlerin istediğini hallettim, yani verdim tavizi orada" demişti.

SURİYE SINIRI FRANSA KONTROLÜNDE Mondros Anlaşması'na göre Fransa'nın işgal ettiği topraklar geri alınamadı. 1921 yılındaki yapılan anlaşma aynen kabul edildi. Hatay sınırlarımız dışında bırakıldı. 1938 yılındaki görüşmelerle Türk Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını kazanarak 1939'da Türkiye'ye katıldı.

YUNANİSTAN TAZMİNAT VERMEDİ Türkiye Yunanistan'ın savaş sırasında verdiği zararlara karşı tazminat talep edemedi. Batı Trakya Yunanistan'a bırakıldı. (Madde 1)

MISIR, LİBYA VE SUDAN VERİLDİ 17. ve 22. maddelerle Mısır, Libya ve Sudan üzerindeki bütün haklardan vazgeçildi.

ONİKİADA BIRAKILDI Oniki ada İtalya'ya bırakıldı. Ege Denizi'nde Bozcaada ve İmroz Türkiye'ye verildi.

BOĞAZLAR SORUNU
Çanakkale Boğazı'nda, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazı'nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varıldı. (Madde 1-6) Türkiye bu maddeyle kıyıdan neredeyse 10 km alana asker sokmamaya söz verdi.
 
Bu konuda okadar çok yazilacak sey varki,yazmaya kalksak sayfalar yetmez.
Kisaca söylemek gerekirse;Koskoca bir gökdeleni yikanlar,bu gökdelenden arta kalan enkazdan elde ettikleri malzemeyle bir gecekondu kurdular ve kurduklari gecekoduyla övündüler.

Her ne kadar Servr anlasmasi için Vahdettin'in "Bu antlasmayi imzalamaktansa saltanattan feragat ederim" diyerek sadece Anadolu hareketine vakit kazandirmak amaciyle isgal kuvvetlerini oyalamis olsa bile,bizi Sevr antlasmasini imzalamaya zorlayacak hadisenin aslinda Mondros mütarekesinin yapilmasiyla olustugunu gözardi etmemek lazimdir.

Mondros mütarekesi madde 7: "itilaf devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.

Iste Mondros mütarekesinin bu 7.maddesinin ne gibi felakelere yolaçacagini anlayan Vahdettin,Kemal Pasa ve arkadaslarina vize alarak Samsun'a göndermistir.Bundaki amaç,Anadolu'da basgösteren Ermeni ayaklanmasini bastirmak ve isgal kuvvetlerine 7.maddeden dogan Anadolu'ya müdahale etme sansini vermemek ve ayrica Anadolu'nun toparlanmasi için zaman kazanmaktir.

Vizeleri veren istihbarat subayi Yüzbasi Benett bu durumdan süphelenmis fakat vizeleri vermek zorunda kalmistir.

Birde Mondros mütarekesinin yapilmasinin nedenini ve kimlerin sebep oldugunu kisaca hatirlayalim:

Suriye'de bulunan ve Osmanli'nin en güçlü ordusu Yildirim ordularinin basina Vahidettin tarafindan Kemal pasa atanmistir.Kemal pasa bu görevi istemiyor çünki onun istedigi Enver Pasa'nin yerine geçmektir.Vahdettin ise Canakkale savasindan tanidigi ve askeri yetenegi üstün olan Kemal Pasa'yi en güçlü ordunun basina getirmekti,ve Suriye'yi isgal etmek isteyen Ingiliz ordusuna karsi koymak için Yildirim ordularinin basina Kemal Pasa'yi uygun görmüstür.Bu teklifi istemeyerekte olsa kabul etmek zorunda kalan Kemal Pasa ise çok kisa bir sürede savasi kaybetmis ve Vahdettin'e haber gödererek,Ingilizlerle mütareke (Mondros mütarekesi) yapilmasinin kaçinilmaz oldugunu söylemistir.

Bu konu hakkinda Mekke'de yayinlanan bildiride Vahdettin'in Rauf Bey' ve Kemal Pasa hakkinda yazdiklari:

"(Şahbaba 121.Sayfa) Anayasa geregince sorumsuz olan hükümdarlik makami için sorumlu hükümetin sunduklarini onaylama geregi gibi itiraz edilemeyecek bir sebep bulundugu halde,ne yazip imza ettigi mûtarekenin uygulanmasi demek olan felaketlere karsi sonralari muhalefete önayak olmak küstahligini gösteren Rauf Bey için,nede devletin varolan belli-basli kuvvetlerinden çogunu esir vererek zilletle Toros eteklerine iltica etmesi yüzünden mütarekenin imzalanmasini kaçinilmaz hale getiren Mustafa Kemal için,kabul edilebilecek hiçbir mazeret yoktur".

Ne tesadüftür ki,Yildirim ordularini darma dagin edip mütareke imzalamasina sebep olan Mustafa Kemal Pasa ile Mondros mütarekesini imzalayan Osmanlı Devleti'nin Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığı yapan Rauf bey (Rauf Orbay) Ankara'da bulusuyor ve Mustafa Kemal Pasa'nin Cumhurbaskani oldugu dönemde,Rauf Orbay 3. Dönem Basbakan oluyor.

Demek istedigim;Tarihin sadece bir bölümüne veya bir antlasmaya bakarak dogru analiz yapamayiz.Bu yüzden tarihin geneline bakmak ve nedenlerini iyi arastirmak gerekir.Özellkle Osmanli döneminin son zamanlarinda Padisahlarin yanlis yönetimindende bahsetmek gerekir.Bu yanlislar birçok sorundan kaynaklanabiliyor.Örnegin hatalarini itiraf eden son dönem Padisahlarda olmustur.Abdülmecid'in "Beni karilarim ve kizlarim bitirdi" itirafi çok dogrudur.Abdülmecid'in 41 çocugu oldu ve Vahdettin 41.çocugu.

Özellikle kiz çocuklarinin kocalari pasa olduklarinda kendilerinin göreve getirilmeleri bir felaket olmustur.Müsriflik adeta diz boyu.Fakat gemiyi kullanan kaptanin yerini almak isteyen bazi sözde kurtaricilar geminin tabanini delerek batmasinada sebep olmustur malesef.Sonuçta hepimiz battik.

Eger gemiye kaptan olma sevdasi olmasaydi farkli bir konumda olurduk.Vali atayarak yönettigimiz bazi Balkan ülkelerini birgün mutlaka kaybedecektik,bu kaçinilmaz bir son zira % 90'i Yunanlilardan olusan Yunanistan'i bir Vali atayarak elimizde nekadar tutabilirdikki.Fakat bugün Yunanistan,Bulgaristan,Irak,Suriye gibi ülkelerde azinlik konumunda yasayan Türklerin bulundugu yerler ve burnumuzun dibinde bulunan Yunan adalari elimizde olurdu.

Son olarak;Osmanli'nin son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yillarindaki Tarihi gerçekleri belgeleriyle ögrenmek istiyorsaniz,Murat Bardakçi'nin Şahbaba kitabini okumanizi siddetle tavsiye ederim.Eminimki birçok ezberiniz bozulacak ve tarihe daha genis bir perspektiften bakacaksiniz.
 
Bu konuda okadar çok yazilacak sey varki,yazmaya kalksak sayfalar yetmez.
Kisaca söylemek gerekirse;Koskoca bir gökdeleni yikanlar,bu gökdelenden arta kalan enkazdan elde ettikleri malzemeyle bir gecekondu kurdular ve kurduklari gecekoduyla övündüler.

Her ne kadar Servr anlasmasi için Vahdettin'in "Bu antlasmayi imzalamaktansa saltanattan feragat ederim" diyerek sadece Anadolu hareketine vakit kazandirmak amaciyle isgal kuvvetlerini oyalamis olsa bile,bizi Sevr antlasmasini imzalamaya zorlayacak hadisenin aslinda Mondros mütarekesinin yapilmasiyla olustugunu gözardi etmemek lazimdir.

Olabilecekk en güzel örneklerden biriyle cevaplamışsın. Teşekkür ederim. boğazların stratejik önemi o günlerden belliydi. Ve bugün lozanla gurur duyan , lozanı biz imzaladık diye övünen chp bugünde yeni kanalın açılmasına karşı çıkan ingilterenin , yeni kanallar açıldıktan sonra istanbul boğazının kapatılacağı korkusuyla yaptığı oyunlarıda bu chp yine yürekten destkledi. Oraya boğaz yani yeni bir kanalın yapılmasının bu üleye ne zararı olacaktı. İngilizler hariç. stratejik önem. Peki ingilizler o boğazdan geçse ne olur geçmse ne olur. yukarda rusya var. tataristan var. Rusya ile ticaretini yine yapar daha yakın yoldan. amaç sadece ticaret mi?

Neden boğazlar ingilizler için bu kadar önemlide , chp de deliler gibi onların isteğini savunuyor? Düşünmek lazım. Her açıdan görmek lazım.
madde 7 gibi herhangi bir yeri işgal hakkı.....

doğuda ermenilerle bir sorun çıksa oraya nasıl gidecekler. karadan mı? havadan mı ? egede inip koca anadoluyu geçerek mi doğuya gelip ermenilere yardım edecekler yoksa havadan mı? en güvenli yol deniz yolu. chp de desteklesin dursun. zaten bu ülenin partisi değil , israil ,almanya , ingiltere ve ermenistanın haklarını savunuyor. Daha çok onların içimideki uzantıları gibi. Allahı kabul etmeyenlerle dolu bir parti. Ezana,namaza,oruca,başörtüsüne karşı bir parti. Mezarlıklarda yazan "her canlı ölümü tadacaktır" ayetine sinir bozucu diyen parti. İşte lozan anlaşması ve chpnin ülkemize gtirp götürdükleri....
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)
  • MURATS44
  • MURATS44,
  • Ansiklopedi
  • 0    6K
Lozan Antlaşması
  • Celik
  • Celik,
  • Sohbet Odası
  • 1    4K
Geri