İsrail derin devleti , 1897 yılında oturup bir plan yapıyorlar. Yani hedef 1997 yılı...... Kısa süreli planlarının yanında uzun vadeli planlarının başarısını da göz ardı etmemek lazım ...
100 yıllık bu planda , süre sonunda Allahın kendilerine vaadettiği topraklarda Büyük
İsrail devleti kurulmuş olacak. Bunun içinde gereken her neyse kesinlikle yapılacak. Yani fırat nehri ile nil nehri arası.
Siyonist İsrail bayrağı
Üstteki mavi şerit = Fırat Nehri
Ortada ki yıldız = İsrail halkı
Alttaki mavi şerit = Nil nehri..
Yani bu hedef doğrultusunda , bu hayali gerçekleştirmek için her ne gerekiyorsa yapılacak kuralı şu gün bile karşımıza çıkıyorken , geçmiş dönemlerdeki siyasi yöneticilerin bunların kontrolünde olduğu da açık bir gerçek.
Atatürkünde mason olduğu biliniyor. Hatta ateist olduğu kendi sesi ve kendi el yazısıyla da sabitken , helede öyle bir makamdayken israilin ekmeğine yağ sürdüğünüde kabul edemeyenler mutlaka vardır.
Birkaç gün öncesinde Türkiyedeki masonlar , osmanlıdan beri Ülkedeki masonların listesini açıkladı. İçlerinde öyle insanlar var ki, hayret etmemek mümkün değil.
Bütün işlerini büyük bir gizlilikle yapan, bilinen birkaç isim dışında ne yaptıkları , ne yapmak istedikleri, faaliyetleri ve haklarında hiçbirşey bilinmiyorken ülkedeki masonları açıklamaları çok ilginçti. Bu türk tarihine yapıştırılmak istenen bir etiketti. Sırlarını asla açıklamadılar, açıklamayacaklarda . Ama her ne hikmetse masonların listesini yayınladılar.... Burda düşünmek lazım..
Şu an güneydoğu bölgesinde yaşananlar ve geçmişte yaşananlar hep israilin kışkırtmasıyla oldu. Orda düzen istemediler. Sürekli karışık tutmak istediler. Başardılarda...Bu başarılarının sırrıda içerden üst makamdaki insanları satın alarak , onları bazı vaadlerle inandırarak kendi menfaatlerine kullanmak.
Bunların bir çok örneği var ....
Şu an da AK Partiyi beceriksizlikle suçlayanlar , aksine bu ülkenin menfaatine karşı çıkanlardır. Bunlarda açık seçik ortada. Başka ülkelerin çıkarları için içerden
Türkiye'nin güçlenmemesi için herşeyi yapanlardır. Bunun içinde sürekli karalama kampanyası en güzel icraattır. Ak Partiye beceriksiz diyenlerin geçmişinde çok çok büyük başarılar (!) var. Bunun en güzel örneklerinden biri de Hilafetin kaldırılması. Madem çok dindardın, hilafetten ne istedin. Hilafetteki korkun neydi. Kimin emriyle kaldırıldı ? Hilafetin kaldırılması kimlerin işine geliyordu?
Geçenlerde papanın bir sözü ile kıyametler kopmuşken neden hristiyanlığın dini liderliği karşısında herkes onu savundu .
Bu ülkenin milletvekili kalkıp ermeni soykırımı vardır diyor. Dün ve bugün anılana
Çanakkale anma etkinliklerine , ermenistanın oyununu gölgede bırakmasına bozulmuş olacak ki , Sayın cumhurbaşkanına : Kendin çal kendin oyna ... diyebiliyor. Ermeni soykırımı kapatılmak isteniyor diyecek kadar da alçalabiliyor. Bunu yapan da , dersim katliamını yapanda , şu an milletvekli adayı ermeni olarak daha önceden sayısız defa ermeni katliamı vardır diyenleri aday yapan da ta kendileridir. Asıl beceriksizlik kimde bu millet çok iyi biliyor.
İsmet İnönü atatürkün öldürülmesine katkıları belgelerle ortaya çıktı.
Atatürk'ün zehirlendiğinin belgeleri çıktı
Atatürk’ün ölümündeki sır perdesini aralayan tarihi kanıtlara ulaşıldı.
g_D6_DG_1428299254_4876.webp
Belgeler 77 yıldır sadece kulaktan kulağa konuşulan “
Atatürk zehirlendi” iddiasının gerçek olduğunu ve “suikastin”
İsmet İnönü tarafından tezgahlandığını ortaya koyuyor.
77 yıldır sadece dost meclislerinde gündeme gelen 'Atatürk ölmedi, zehirlendi' iddialarına ilişkin tarihi belgelere ulaştı. 57 yaşında hayatını kaybeden Atatürk'ün doğal yollardan ölmediği, zamanın kudretli yöneticileri ve doktorları tarafından 'zehirlendiğine' ilişkin iddialar zaman zaman dillendirilse de bu, sınırlı bir tartışmanın ötesine geçmemişti. Ulaşılan belgelerde zehirlenme hadisesinin gerçek olduğunu, bizzat İsmet İnönü tarafından tezgahlandığını ortaya koyuyor.
DNA TESTİ YAPILSIN
Son olarak
Başbakan Bülent Ecevit'in doktoru Mücahit Pehlivan, 'Atatürk zehirlendi' diyerek kabrin açılmasını ve Mustafa Kemal'in naaşına DNA testi yapılmasını önermişti. Geçen hafta Fethullah Gülen'in 1960-1970'li yıllardaki ilişkilerini belgeleriyle ortaya çıkaran Yeni Şafak, 'Atatürk'e yönelik suikast' dosyasını da açıyor. Merkezinde 2.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Hıfzı Oğuz Bekata'nın olduğu yazışmalar
Türkiye'yi derinden sarsacak, ciddi tartışmalara konu olacak.
'Her şey yolunda merak etmeyin'
İlk belge İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın 30 Haziran 1938'de, yani Atatürk'ün ölümünden 4,5 ay önce İsmet İnönü'ye gönderdiği yazı. Kaya, yazıda “Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım" diyor. Kaya'nın Atatürk'ün tedavisiyle ilgili normal bir bilgilendirme metniymiş gibi görünen yazısı birkaç cümle sonra farklı bir boyut alıyor:
SİZİ REİS GÖRMEK İSTERİZ
“Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hasıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim."
YABANCILARI UZAKLAŞTIRDI
Mektuba göre Atatürk, doktorlardan kuşkulandığı için yabancı doktorları kendinden uzaklaştırıyor ve “Beni Türk doktorlarına emanet edin" talimatı veriyor.
WNxye_1428299096_362.webp
CHP'li eski İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, İnönü'ye gönderdiği mektupta Atatürk'ün yanına yerleştirilmiş doktorun 'görevini layıkıyla yaptığından' bahsediyor, “Sizleri yakında Cumhurreisi olarak göreceğiz" diyor.
Atatürk'ün zehirlendiği iddialarını güçlendiren belgenin tam metni şu şekilde:
“Çok kıymetli büyüğüm İsmet İnönü. Cumhurreisimizin hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, çevresinde size karşı bazı tedbirler aldığını duydukça çok üzülmekteyim. Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım.
Cumhurreisimiz, doktorlardan çok şikayet etmiş, “beni Türk doktorlarına emanet edin" demiştir. Yabancı doktorları uzaklaştırmak istemektedir.
Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hasıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim. Dahiliye Vekili / Şükrü Kaya."
İşini bitirirler
İkinci belge ise Atatürk'ün zehirlendiği tartışmalarının, 20 yıl sonra devletin zirvesindeki bazı isimlerin başını ağrıtacak ve ölüm tehditlerine bile sebep olacak şekilde yeniden gündeme geldiğini gösteriyor. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 26 Şubat 1959 tarihindeki yazısında daha sonra İçişleri Bakanlığı da yapacak olan Hıfzı Oğuz Bekata'yı nazik bir şekilde uyarıyor.
ALTINDAN KALKAMAYIZ
“Atatürk'ün zehirlendiğine ilişkin raporu" başkalarıyla paylaştığı için Bekata'ya tepki gösteren Gülek, “Bu konu seni de beni de
aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin" diyor. Gülek yazının devamında ismini vermediği bir kişinin MAH'ta (MİT'ten önceki istihbarat kuruluşu) adamları olduğuna dikkat çekiyor ve Bekata'ya “Senin işini bitirirler" diye gözdağı veriyor.
Bana raporu ver!
"Hıfzı Oğuz kardeşim.Seninle dost masalarında konuştuğumuz konuları bir başkaları ile paylaşman son derece beni üzmüştür. Elimden geldiği oranda sana destek olmaya çalışıyorum. Taleplerin zaman zaman çizgiyi aşmış da olsa sana destek olmak adına sineme çekip taleplerini karşılamaya çalışıyorum. Bahse konu zehirlenme raporunun bir örneğini birilerine verdiğini ifade etmişsin. Bu konu seni de beni de
aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin. Gençtik konuya sonradan
vakıf olduk, alet olduk. Geri dönülmez bir yola girdik. Bunun vicdan azabını her daim hissettiğimi bilmektesin. Konuştuğumuz gibi meseleyi kendi aramızda halledelim. Düzenli olarak miktar hesabına yatmaya devam edecek. Birbirimizi üzmeyelim. O raporun aslını lütfen teslim et. İşin içerisinde kimler olduğunu iyi biliyorsun. MAH'ta hala çok iyi adamları var. İşini bitirirler. Bunu tehdit olarak algılamayın. Sevgiler, saygılar sunarım. 26.2.1959. Kasım Gülek."
CJzf_O_1428299221_3872.webp
43 şişe Kinin verilir mi
Belgelerde Bekata’nın İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, Doktor Lebit Yurdoğlu’ndan destek istediği, Yurdoğlu’nun elde ettiği bulguları bir mektupla ilettiği görülüyor.
IKb13_1428299898_5736.webp
Kaynak:Yeni Şafak Gazetesi
Yani oyun içinde oyun var. Kim hangi safta bilinmiyor. bilinen sadece sözlerle ve icraatlarla bu ülkeye faydalı olan ve zararlı olan .... Bunu da Türk Milleti çok iyi biliyor.
Bugün imf ye bel bağlayanlar, marshall ve
truman planlarını savunanların Ülkenin geleceğine ipotek koyma azminde olanlardır. bunuda kimlerin adına yaptıkları çok açık. Bu nedenlede , Akpartiye beceriksiz demeleri normal. Çünkü öyle söylemeleri emredildi.....