İçindekiler
turkmenistan1eaf82d4c135b015.jpg
Türkmenistan | |
---|---|
Başkent | Aşkabat |
Resmî diller | Türkmence |
Yönetim Şekli | Başkanlık Sistemi |
Yüzölçümü | 491.200 km² |
Nüfus | 5.662.544 |
Nüfus Yoğunluğu | 11,5/km² |
Para birimi | Türkmenistan manatı (TMT) |
Zaman dilimi | UTC+5 |
Telefon kodu | +993 |
İnternet TLD | .tm |
Türkmenistan Tarihi
Eski Türkmen halkının nadir rastlanan meşhur bir tarihi vardır. Türkmenistan, dünya medeniyet merkezlerinden biridir. Bu duruma, bulunan arkeolojik eserler de delalet etmektedir. Günümüzden 6 bin yıl önce Köpetdag eteği civarında, yerleşik olarak tarım yapan Ceyhun medeniyeti kendini göstermiştir. Bu medeniyetten kalma 15’e yakın tarihî eser bulundu. Ceyhun’un asıl yerleşim yeri Aşgabat’ın tahminen 30 km kuzeybatısıdır.Güney Türkmenistan’da ortaya çıkan Altındepe medeniyeti Bronz Çağı’na (M.Ö. III-II. bin yılın ortaları) ait; bu yerleşim yerinde zengin şehirlilerin evleri, zanaatkârların dükkan dizileri, aynı şekilde Güneybatı Türkmenistan’daki eski Dehistan medeniyetinin, Marguş medeniyetinin, Murgab’ın aşağı kısımlarındaki Avçıdepe, Tahırbay, Yazdepe ve başka tarım yapılmış olan yerlerin kalıntıları bulundu. Kuzey Türkmenistan’da Amu Derya’nın aşağı kısmında ise Bronz Çağı’na ait tarım ve hayvancılık yapan Tazebağyap medeniyetinin kalıntıları vardır.
Türkmenlerin kendi topraklarında yabancı olmadıklarına sağlam tarihî kaynaklar şahitlik etmektedir. Onlar bu topraklarda asırlardır yaşamış ve yaşamaktadırlar. Türkmenistan sınırlarında kurulmuş olan ve tarihî kaynaklarda belirtilmiş olan devletlerden biri de Turan devletidir. Turan adı ilk olarak Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta’da (onun en eski parçalarını M.Ö. III. bin yıla dayandırmaktadırlar) Turların yaşadığı yerin adı olarak ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkışları dikkate alınırsa Turları Türkmenlerden ayırmak zordur. “Turan” ve “Türkistan” kelimeleri de aynıdır. Büyük Türkmen şairi ve düşünürü Mahtumgulı da şiirlerinin birinde: “Önün İran ise arkan Turan’dır” diyor.
Kadim devirlerde Turlar birkaç büyük boya bölünmüştür. Sonra bu gruplar Hunlar, Sarmat-Alanlar, Büyük Kuşanlar ve Pers İmparatorluğu gibi büyük devletlerin temelini oluşturmuşlardır. Böylece, bunların hepsi kendilerini Turlar yani Türkmenler diye adlandırmışlardır.
Turlar ilk önce Hazar’ın güneydoğu yakasında (Gürgen, Etrek, Sumbar ırmaklarının vadileri) toplanmışlardır. Güçlenmeye başladıktan sonra Güney Türkmenistan’ı, Güney ve Güneybatı Kazakistan’ı ve Kuzey İran’ın bir kısmını kendilerine tâbi ettiler. Turanlılar Güney Türkmenistan’da medeniyet değerlerini geliştirdikleri merkezler (Änev, Altındepe, Marguş) kurdular.
Turanlıların Türkmenlerin kadim ataları olarak kabul edilmesinin tek sebebi “Tur” kelimesinin “Türkmen” kelimesinde bulunması değildir. Turların hayatındaki gelenek ve göreneklerin özü Ortaçağ Türkmenlerinin geleneklerinde korunmuştur. Hatta, Doğu Türkmenistan’da bulunan Änev, Altındepe ve Marguş dönemlerine ait çömlek nakışları da günümüzdeki Türkmen halılarının nakışlarından farklı değildir. Askerî alanda atlı orduyu dünyada ilk olarak Turanlılar kullanmaya başlamışlardır; bunlar, bütün dünyada Ahal-Teke atları diye meşhur olan atlardan oluşturulmuştur.
Orta Asya’da M.Ö. II. bin yılın sonunda kuraklık olması, nüfusun artması ve buna bağlı olarak iç karışıklıkların çoğalması Güney Türkmenistan’da Turan devletinin gücünün azalmasına sebep olmuştur. Turanlıların bazı boyları Türkmenistan’ın bozkır bölgelerine ve oradan da daha kuzeye giderek hayvancılığı benimsemeye başladılar. Turanlıların Orta Asya, Sibirya, Doğu Avrupa, Hindistan ve Küçük Asya’ya doğru hareket ettikleri bilinmektedir.
Türkmenistan’da Turanlılar M.Ö. I. bin yılın ortalarında “Massagetler” adı ile meşhurdur ve “Massagetler Turanı” terimi de bununla alakalıdır. Massagetlerin gelenek ve görenekleri Oğuz-Türkmenlerinkinden farklı değildir. Türkmenlerin ortaya çıkışı ile ilgilenen araştırıcılar, Turanlı Massagetlerin Oğuz-Türkmen milletini oluşturduklarından şüphe etmemektedirler.
Eski tarihî kaynaklar Massagetlerin Harezmliler, Horasanlılar, Toharlar-Dahlar, Augaslar vb. boylarının bulunduğunu göstermektedir. İlmî araştırmacıların çoğu Massagetlerdeki “Augas” adının “Oğuz” adı ile aynı olduğunu kabul etmektedirler. M.Ö. I. bin yılın başlarındaki kaynaklarda “Oğuz” adının çoktan beri bilindiğinden bahsedilmektedir. Eğer Augasların-Massagetlerin eski Turan ile ilişkili olduğu göz önüne alınırsa halkın kendisinin ortaya çıkışının da M.Ö. III-II. bin yıla (günümüzden 5-6 bin yıl önceki dönem) ait olması gerekir.
Burada, “Türkmenlerin Soy Ağacı”nın yazarı Abulgazi’nin “Oğuz Han bundan 5 bin yıl önce yaşamıştır” diyerek bu durumu tasdiklemesini de hatırlamak gerekir. Türkmenistan Devlet Başkanı Büyük Saparmırat Türkmenbaşı’nın “Bundan 5 bin yıl önce milletimizin başı Oğuz Han Türkmen’den Türkmen halkı doğuda Hindistan, batıda Akdeniz arasında oluşan dünya medeniyetine çeşitli yönlerden katkılarda bulundu”1 biçiminde sonuç çıkarması sağlam ilmî esaslara dayanmaktadır.
Sakalar ya da İskitler diye de adlandırılan Oğuz-Türkmen boylarının ataları M.Ö. 7. asırda eski dünyayı titretip Doğu Avrupa ve Kafkasya’ya sokulup girdiler. Güney Türkmenistan toprakları otonomi hakkını kazanmadan, M.Ö. 7. asırda Ahemeniler İranı’ndaki birliğe dahil olmuştur. Ama Oğuzlar sürekli isyanlar çıkartmışlardır. M.Ö. 4. asırda Makedonyalı İskender, Güney Türkmenistan’ı Makedonya İmparatorluğu’na katmıştır.
Batı, Kuzeybatı ve Kuzey Türkmenistan özgür kaldığı için Oğuz-Türkmenlerin kuvvetli bir dayanağı vardı. Burada Ahemenilerin iki kralı II. Kuruş ve I. Dariy darmadağın edilmiştir, İskender de birkaç bin askerini kaybetmiş ve buraya girememiştir. Turanlı Oğuzların bir parçası olan Massagetlerin özgürlük hareketi de gerçekten burada başlamıştır. 245 yılında Massagetlerin Dah boyu, Parn boyunun liderinin önderliğinde Hazar Denizi kenarındaki bozkırlardan Güney Türkmenistan’a doğru hareket etmişler ve kendilerinin eski topraklarını yabancıların zulmünden kurtarmışlardır. Bunun sonucunda kuvvetli Pers İmparatorluğu kurulmuştur. Onun bünyesine Köpetdag eteği bölgesinin tamamı dahil olmuştur. Pers imparatorlarının idare merkezi (başkenti) Aşkabat yakınlarındaki Köne-Nusay olmuştur.
M.Ö. II-I. asırlarda dünyanın en büyük devleti olan Pers İmparatorluğu’nun Türkmenlerin ataları tarafından kurulmuş olduğuna hiç şüphe yoktur. Perslerin atları ve halıları Ahal-Teke atlarından ve Türkmen halılarından başka bir şey değildir. Bundan başka, Perslerin askerî usûlleri ve giyimleri gerçekte Oğuz-Türkmenlerinkinden farklı değildir. “Roma İmparatorluğu’nun Krassın komutasında dünyayı sarsan ordularının bizim atalarımız olan Persler tarafından bozguna uğratıldığını bildiğim için halkımın büyük tarihinin varlığına… inanıyorum” diye Türkmenistan’ın Devlet Başkanı Saparmırat Türkmenbaşı gururla söyledi.
Massaget-Turan boylarının bazıları Güney Türkmenistan’a gelip, Pers Devleti’nin çekirdeğinin oluştuğu yerde, onların başka bir kısmı Grek-Baktriya Krallığı’nın sınırlarına doğru hareket edip, orada Grek Krallığı’nı yıktılar. Onlar Büyük Kuşanlar adı ile meşhur olan devleti kurdular. Kuşan milletinin başı olan bey, “Büyük” (Yabgu) unvanını taşımıştır. Oğuz hükümdarlarının da gerçekten böyle unvanları olmuştur.
Türkmenistan’ın birçok şehrinin ve köyünün İpek Yolu istikametinde yerleştiğini belirtmek lazımdır. Bu yol eski dönemlerde ve Ortaçağ’da Akdeniz kıyısındaki ülkeleri Doğu ile birleştirmiştir. İpek Yolu içinden geçtiği devletlerin ekonomik ve kültürel ilişkilerini sağlamlaştırmakta önemli bir vasıta olmuştur.
Türkmenlerin ataları, sonra da Oğuz-Türkmenler;, hepsini dikkate aldığımızda, 70’ten fazla devlet kurmuşlardır; burada onların hepsini anlatmaya imkan yoktur; bunun için de, onların dünya tarihinde iz bırakmış olan çok büyükleri üzerinde durmak maksada uygun olur.
Turan ve Pers Devletlerinden sonra 962 yılında Güney Türkmenistan bölgesinde ve Afganistan’da Merkezi Gazne şehri olan Türkmen devleti kuruluyor. İlk başta bu küçük bir beyliktir. Ama Oğuz-Türkmenlerin Kayı boyundan olan Sebüktegin, sonra da onun oğlu Mahmut’un hükümdarlık ettiği devirde Gaznelilerin beyliği çok büyük bir imparatorluğa dönüşüyor. Mahmut, İslâm dinini Hindistan’a yayıp, bu ülkeye 17 kez sefer ederek dünyada ilk olarak “sultan” unvanını alıyor. Mahmut’un kurduğu imparatorluk, oğlu Mesud’un hükümdarlık ettiği devirde batı vilayetlerini kaybediyor. Ama askerî başarısızlıklar bir yana Gazneliler Devleti 12. asrın sonlarına kadar yaşamıştır. Bununla aynı zamanda 11. asrın ortalarında merkezi Merv olan Türkmen-Selçuk Devleti tarih sahnesine çıkıyor.
Bizim saygıdeğer devlet başkanımız Büyük Saparmırat Türkmenbaşı’nın belirttiği gibi “9-12. asırlar Türkmen devletinin büyüyüp geliştiği devirdir. Türkmenler-Oğuzlar Horasan’ı ele geçirdikten sonra Tuğrul Bey ile Çağrı Bey ülkeyi idare etmişlerdir… Birinci bin yılın başında Türkmenler böylece Hazar’ın güneyini, Kafkasya’yı, Anadolu’nun bir kısmını, Abadan’ı, Azerbaycan’ı ve Doğu Anadolu’yu ele geçirmişler ve buralarda hüküm sürmüşlerdir. Türkmenlerin egemenliği ve saygınlığı, gör, ne kadar uzaklara yayılmıştır”.
Selçuklu İmparatorluğu’nun egemenliği böylesine geniş yerlere yayılmıştır. Bu neslin adı, Türkmenlerin Kınık boyundan olan liderleri Dokak oğlu Selçuk’un adından gelmektedir. O, kendi boyu ile Büyük Oğuz (Yabgu) Devleti’nde yaşamıştır ve ordu komutanı olmuştur, bu durumu onun “subaşı” unvanı da ortaya koymaktadır. Büyük Oğuzların ya da Sirderyalı Oğuzların devleti 8. asrın sonlarında Sirderya’nın aşağı kısmında kurulmuş ve 200 yıl yaşamıştır.
Boylar arası çatışmalar sonucunda Selçuk Maveraünehir’e göçmüştür, o, başka boyları da peşine takmıştır. 11. asrın başlarında Selçuk’un torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey kardeşler Horasan’ın merkezi Merv’de ortaya çıkıyorlar ve Gazneliler ile mücadeleye girişiyorlar. 1040 yılında Merv yakınlarında Dandanakan eteğinde yapılan savaşta Selçuklular, Gazneli Mahmut’tan üstün çıkarlar ve böylece en büyük Türkmen imparatorluklarından biri kurulur.
Selçuklu Türkmenlerinin tarihi Asya’nın tarihinde geniş bir yer tutmaktadır. İngiliz müsteşriki S. Len-Pul’un belirttiği gibi Selçuklu Türkmenleri “… İran’ı, Mezopotamya’yı, Suriye’yi, Anadolu’yu… kapladılar, neticede onlar Afganistan’ın batı sınırlarından başlayıp, Akdeniz’e kadar bütün Müslüman Asya’yı tek bir hükümdarın hakimiyeti altında birleştirdiler. Onlar Müslümanların sönüp gitmekte olan savaşçılık tutkusunu canlandırdılar, yeniden güçlenmeye başlayan Bizans’ı tekrar zayıflattılar ve dindar Müslüman askerleri eğitip yetiştirdiler, Haçlılar kendilerinin sürekli yenilgiye uğramalarını her şeyden çok bunlarda görmelidirler”.
Selçuklu Türkmenlerinin İmparatorluğu ya da Büyük Selçuklu Türkmenlerinin İmparatorluğu 12. asrın sonuna kadar yaşadı, sonra ise dört büyük devlete (Suriye Selçuklu Devleti, Kirman Selçuklu Devleti, Rum ya da Anadolu Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti) ayrıldı, bu şekilde onlarca irili ufaklı devletlere, beyliklere ve atabeyliklere bölündü. Türkmenler çok büyük dalgalar halinde batıya, Anadolu’ya göçüp gittiler, buralarda kendilerine ait ve bağımsız onlarca devlet ve beylik kurdular. Kafkas halklarının hayatında önemli yer tutan Türkmen devletlerinin iki tanesini burada kısaca hatırlamak gerekmektedir. Bunlar Ermenistan’da kurulan Türkmen Karakoyunlu Devleti ve Azerbaycan’da kurulan Türkmen Akkoyunlu Devleti’dir. Bunlar 14. asrın ikinci yarısında aynı vakitte kurulmuşlardır.
Türkmenistan topraklarında ise Büyük Selçuklu İmparatorluğu dağıldıktan sonra iki devlet: Türkmen-Yazırlar devleti (Yazıryurt) ve Köneürgenç Türkmenlerinin devleti kuruldu, son anılan devletin başkenti Gürgenç şehri idi. Yazıryurt, Türkmenistan sınırlarında yerleşmiş, Güneybatı Türkmenistan’ı ve Güney Türkmenistan’ın bir kısmını ele geçirmiştir, başkenti Şährislam idi. Köneürgençli Türkmenlerin devleti Orta ve Ön Asya’da en büyük imparatorluk olmuştur. Bu devletlerin ikisi de 13. asrın başlarında Moğolların saldırısı sonucunda dağılmıştır.
Türkmenler Moğolların istilasından sonra uzun süre kendilerine gelemediler. Birçok boy batıya göçtü. 14.-16. asırlarda Türkmenistan’ın batısında ve kuzeybatısında Salırların önderliğinde Türkmen boyları devlet kurmuştur. Kalan yerler ise Cengizliler tarafından idare edilen devlete dahil olmuştur.
Ama, bunun yerine Küçük Asya’da bundan sonra yeni devletin yıldızı parlıyordu, onun başında bu devleti 600 yıldan fazla idare eden bir sülale bulunuyordu. Mervli Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gazi Türkmen tarafından kurulan bu devlet 13. asrın sonunda ortaya çıkmıştı. Bu gerçekten de çok büyük bir imparatorluktu, güçlü dönemlerinde Kafkasya, İran’ın bir kısmı, Irak, Suriye, Filistin, Anadolu, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın bir kısmına hâkim olmuştu.
Aynı şekilde Mısır ve Suriye’de de Memlûk Devleti’nin varlığını biliyoruz. Memlûkler askerliği meslek olarak yapan Türkmenler ve Kıpçaklar olup, bunlar Mısır’da 12. asrın sonlarında Eyyubîler Devri’nde ortaya çıkmışlardır. 13. asrın başlarında Mısır’da Türkmen boyları oldukça çoğalmıştır, bunların arasında bizim ülkemizin kuzeyinden giden Türkmenler de vardır, bunlar Eyyubîleri iktidardan uzaklaştırıp Memlûk Devleti’ni kurmuşlardır.
Bu devletin ilk sultanı Muizeddin Aybek Et-Türkmen olmuştur. Memlûk sultanlarının en meşhurlarından biri olan Zahir Rükneddin Baybars, Moğolların ve Haçlıların ordularını darmadağın etmiştir. 16. asırda Osmanlılar Memlûk sultanlığının bağımsızlığını aldılar, fakat bu devlet tâ 19. asırda Mısır’ın Napolyon Bonapart tarafından alınmasına kadar yarı özerk olarak idare edildi.
Türkmenler, büyük gruplar hâlinde Hindistan’da da ortaya çıktılar. Bu işte en çok rol oynayan Halaç Türkmenleridir. Bu boydan olan Muhammet Bahtiyar’ın 12. asrın sonunda Bengal’de başkenti Lahnauti olan bağımsız bir beylik kurduğu bilinmektedir. Sonra Bengal devleti gelişti ve Satgaon’u, Bihar’ı ve Çittagong’u kendi bünyesine kattı. Türkmenler tarafından bu devlet Moğollar zamanında bağımsızlığını kaybetti.
13-15. asırlarda Deli Sultanlığı bütün Hindistan Yarımadası’nda çok kuvvetli bir devlet hâline geldi. Sultanlığı idare eden altı hanedanın ilk üçü olan Kütbşahılar, Halaçlar ve Togalaklar Türkmendir. Deli Sultanlığı’nın tarihinde Raziya Sultan’ın önemli bir yeri vardır; bu kadının cesedi Deli’deki Türkmen kalesinin yanındadır.
Moğol hanedanlarının tarihinde Ortaçağ Hindistanı’nın meşhur şahsiyetlerinden biri, tecrübeli diplomat, devlet adamı, yetenekli komutan, meşhur düşünür, zekî şair Bayram Han Türkmen önemli yer tutar. Bayram Han’ın oğlu Abdurrahim Han da akıllı ve kahraman komutan, görkemli şair, yetenekli tercümeci olarak Hindistan tarihine geçti. Yaptığı birçok seferde ortaya koyduğu yiğitliği ve kahramanlığı için Abdurrahim Han’a da babasının ki gibi en yüksek “han-ı hanân” (hanlar hanı) unvanı verildi.
İran’ı idare eden Türkmen hanedanlarından da bahsetmek gerekir. 16. asırdan 1924 yılına kadar İran’ı sırasıyla Safevîler, Avşarlar, Kaçarlar idare ettiler. Safevî hanedanının temelini oluşturan Şah İsmail, birleşen Türkmen boylarına baş olup Azerbaycan’dan İran’a geçti ve burada kendi hanedanını kurdu. 1510 yılında Şeybanî Han’ı sıkıştırıp Güney Türkmenistan’dan çıkardı ve büyük devletini kurdu.
1736 yılında İran’da hakimiyet Safevîlerden, Nadirgulı Han’a geçer, o Türkmenlerin Avşar boyunun beyidir. Avşarlar İran’ı 18. asrın sonuna kadar idare ettiler, Güney Türkmenistan sınırları, Azerbaycan’ın, Afganistan’ın, Kuzey Hindistan’ın bir kısmı onların idaresine geçmişti. Sonra idaresi 1779 yılından 1924 yılına kadar Türkmen-Kaçarlara geçmiştir.
Safevîler, Avşarlar ve Kaçarlar “Kızılbaşlar” diye de adlandırılmıştır. Tarihçilerin fikrine göre, “Kızılbaş” adı onların kızıl şapkalarından kaynaklanmaktadır, bu şapkaların kenarına da sarık sarmışlardır. 24 Oğuz-Türkmen boyunun içinde Avşarların da adının bulunduğunu belirtmek gerekir.
Böylece, söylenenleri toparlayıp, Türkmen halkının derin, köklü, gururlanılacak ve zengin vakalarla dolu bir tarihinin var olduğu biçiminde sonuç çıkarmak gerekir. O, kuzeyden güneye ve doğudan batıya çok geniş toprakları içine almaktadır. Aslında ilginç bir hadiseyle karşılaşmaktayız, çünkü sayı olarak o kadar da kalabalık olmayan bir millet (Türkmenler ve ataları) Yakın ve Orta Doğu’nun, Anadolu’nun Avrupa’nın, Hindistan’ın, çok geniş topraklarına tesir etmişlerdir.
Bu ise, Türkmen halkının kendi anavatanının sınırlarından çok uzaklarda meydana gelen tarihî değişikliklerde büyük rol oynadığına şahitlik etmektedir. Türkmenistan’da Türkmen halkının tarihini ve dünya Türkmenlerinin tarihinden ve doğudaki başka halkların tarihinden parça parça öğrenmek doğru olmaz diyen devlet başkanımız S. A. Niyazov bin kere haklıdır.
Bizim atalarımızın her yerde kendilerinden sonraki halkın zihninde iyi ve olumlu iz bıraktıkları belirtilmelidir. Onlar tarihte kahraman askerler, muktedir komutanlar, ferasetli ve adaletli hükümdarlar ve devlet adamları olarak ünlüdürler.
Bizim fikrimizce, Türkmen devletlerinin tarihi dünya tarihinin seyrinde eşsiz ve benzersiz bir yere sahiptir. Mesela, Türkmen devlet adamlarının ve onların soylarının tarihinin Hindistan ve Pakistan’da tarih boyunca ders kitaplarında geniş bir şekilde anlatıldığı bilinmektedir. Türkiye halkı kendini Osmanlı’nın varisleri olarak gururla adlandırmaktadır. Günümüze kadar milyonlarca oğlu ve kızı Yakın ve Orta Doğu ülkelerinde, Çin Hindi’nde yaşamakta ve kendi milletleriyle övünmektedirler.
Türkmenlerin tarihi, meşhur şahsiyetlerin şöhretli adlarıyla doludur. Türkmenistan Devlet Başkanı Büyük Saparmırat Türkmenbaşı, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında Oğuz Han’ın, Tuğrul Bey ve Çağrı Bey’in, Alparslan’ın, Sultan Sancar’ın ve Selçuk Bey’in adlarını andı. Yeni dönemde Türkmen halkının vatanseverliği ve kahramanlığı Gökdepe Savaşı’nda çok açık bir şekilde ortaya çıktı, bu ise tarihin yeni bir kahramanlık sayfası oldu.
Halk bilgeleri Korkut Ata’nın, Salur Kazan’ın, meşhur Selçuklu sultanlarından Melikşah’ın, kahraman Keymir Kör Serdar’ın, meşhur Türkmen şairi ve düşünürü Magtumgulı’nın, onun babası Azadî’nin, zekî şairler Mollapes’in, Seydî’nin, Selilî’nin, Andalib’in ve başkalarının adları halkın zihninde ebediyen saklanmaktadır.
16-20. asırları içine alan devir Türkmenler için en zor dönem olmuştur, dağınıklık ve bağımlılık devridir. Türkmenistan’ın SSCB’nin bünyesine dahil olduğu yıllar da bu döneme aittir. Saparmırat Türkmenbaşı, bu yılları şöyle tanımlamıştır: “Daha önce de birkaç kere söylediğim gibi, bizim ülkemizi ittifaktaki çok şey aldı; ilk sırada da bilgi vardır. Ama Türkmenistan hiçbir zaman SSCB’nin eşit hukuklu üyesi olmadı.
Bize ne buyursalar biz onu yapmalıydık. İdeolojinin çıkarı ve merkezin isteğini yerine getirmek için millî gelenekler sıkı sıkıya takip ediliyordu. Türkmenistan, kendi isteğiyle, kendi başına tek bir meselesini bile halledemiyordu. Biz petrol çıkarıyorduk, gaz çıkarıyorduk, ama onun nereye ve hangi fiyattan satıldığını ülkede hiç kimse bilmiyordu.
Pamuk meselesinde de durum aynıydı. Biz sadece falan yere şu kadar gönderilecek diye emir alıyorduk; bu işte şunu bunu sormaya hiç hakkımız yoktu. Türkmenistan ekonomisinin temelini oluşturan bu sektörler tamamen merkezin kontrolündeydi. Kendi hammadde ihracatının kârını alamıyordu. Fakat sıra vergilere geldiğinde bizimle ilişkileri çok sağlamdı, böyle bir sistem dikkate alınamaz, demekten başka bir şey söylenemez”.
Türkmenistan bayrağı
Türkmenistan bayrağı, 1991 (bağımsızlığını ilan ettiğinde) tarihinde "ulusal bayrak" olarak kabul edilmiştir. Bayrağın sol tarafında kalın bir şerit olarak uzanan "Türkmen halısı" motifi yer almaktadır. Türkmen halısı ve yeşil zemin Türkmen tarihini simgelemektedir. Çapraz olarak dizayn edilen yarım hilal İslamiyeti, beş yıldız ise Türkmen vilayetlerini simgelemektedir. Halı motifleri ise Türkmen boylarını simgelemektedir. Ay ve yıldız motiflerine Türk halklarının kullandığı bayraklarda sıklıkla rastlanılmaktadır.Tarihçesi : Rus İmparatorluğu’nun bayrağı, Rus Devrimi’ne kadar Türkmenistan’ın resmi bayrağıydı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce, Türkmenistan diğer tüm Sovyet Cumhuriyetlerine benzer bir bayrak kullanıyordu. Türkmen bayrağında, Sovyetler Birliği bayrağı gibi, kırmızı zemin üzerinde sol üst köşede büyük bir altın çekiç ve orak bulunuyordu. 1937’den itibaren bayrakda, kırmızı zemin üzerinde sans-serif yazı tipinde sol üst köşede bulunan Kiril alfabesiyle ТССР (TSSR) karakterleri bulunuyordu. 1940’lardan itibaren bayrak aynıydı, ancak Latin harflerindeki karakterler ile yeniden düzenlendi. 26 Eylül 1973’te Türkmen SSR Yüksek Sovyeti Başkanlığı, Türkmen SSR bayrağının düzenlemesini değiştirdi. Yıldızın ve çekiçle orakların konumu bayrak direğine daha yakın bir yere taşındı. 1991’de bağımsızlık ve 1992 yılının Şubat ayında yeni bayrağın kabulü arasında, bu bayrak bağımsız Türkmenistan’ın ulusal bayrağı olarak kaldı.
1991 yılında bağımsızlığından sonra Türkmenistan 19 Şubat 1992’de mevcut tasarıma çok benzeyen bir bayrağı kabul etti. Ancak, soldaki motifin tasarımları farklıydı. 1997 yılında Türkmen halkının barışsever doğasını sembolize etmek için bir zeytin dalı eklenmiştir. Hilal ve yıldızların konumu da değişti, hilal şu andaki pozisyonuna ve yıldızlarla çok daha eşit olmayan bir pozisyona yerleştirildi. 2001 yılında bayrak 1: 2’den 2: 3’e değişti ve yeşil alan daha aydınlık hale getirildi.
Türkmenistan arması
Türkmenistan arması, Türkmenistan'ın resmî devlet armasıdır. Ortasında görünen at, Türkmenlerin gururu olan Ahal Teke atıdır.Coğrafi Durum
Orta Asya ülkelerinden olan Türkmenistan güneyden İran, batıdan Hazar denizi, kuzeyden Kazakistan, kuzeydoğudan Özbekistan, güneydoğudan Afganistan'la çevrilidir. En yüksek yerleri Köyten Dağı (3319 m.) ve Kopet Dağı (2942 m.)'dır. Hazar Denizi'nin hemen yanıbaşında yer alan ve tuz yönünden zengin olan Karaboğaz Gölü, Türkmenistan toprakları içinde yer alır. Türkmenistan akarsu yönünden fakirdir. Etrek ırmağının bir bölümü Türkmenistan'ın içinde yer almaktadır. Tejen ve Murgap adlı akarsuları Karakum çölü içinde kaybolmaktadır. Amu Derya ırmağının çok az bir kısmı Türkmenistan sınırları içinde yer alır. Bunun dışında önemli bir akarsuyu yoktur. Ancak su ihtiyacının karşılanması için 1300 km uzunluğundaki Karakum kanalı yapılmıştır. Bu kanal güneydedir. Topraklarının beşte dördünü Karakum çölü kaplamaktadır. Güney kısmında Kopet dağ kütlesi ve yaylalar yer alır. Topraklarının %3.5'i tarım alanı, % 17'si otlak, kalanı ya kısmen otlak olarak kullanılabilen çöl veya tamamen çöldür. Türkmenistan'a kurak ve sıcak bir iklim hâkimdir. Yaz aylarında sıcaklık bazen 50 dereceye kadar çıkar. Kış aylarında ise bazen -25 dereceye kadar düştüğü olur.Dili
Türkmence, Ural Altay dil grubunun Altay kolunu oluşturan batı Türkçesinin bir versiyonudur. Türkmenistan'da yaşayan 6 milyondan fazla Türkmen ile İran, Afganistan ve Rusya gibi ülkelerde yaşayan yaklaşık 3 milyon Türkmen tarafından konuşulmaktadır. Türkmenistan'da konuşulan Türkmence yazı diline sahip olduğundan ayrı bir dil olarak tanımlanabilir. Ancak diğer Türkmen ağızlarıyla, Oğuz boyundan olduğu için Azerbaycan Türkçesiyle ve Türkiye Türkçesiyle çok yakın akraba bir dildir.Askerlikleri
Türkmenistan'da silahlı kuvvetler, ülkenin savunma bakanlığına bağlıdır. Aktif personel sayısı 22.000, rezerv personel sayısı 110.000'dir. Kendi sınır güvenliğini kendisi sağlamaktadır. Askerlik süresi 2 yildir. Üniversite okuyan veya okumayan ayrımı yapılmamaktadır.Yönetim Şekli
Türkmenistan 18 Mayıs 1992'te yürürlüğe konan anayasayla yönetilmektedir. Ülkenin kalıcı tarafsızlık beyannamesi Birleşmiş Milletler tarafından 1995'te kabul edildi. Ülkede çok partili demokratik sisteme geçilmiş olmasına rağmen tek parti yönetiminden yeterince çıkılamadı. Mevcut partiler:- 1. Demokratik Parti (Mevcut hükümet)
- 2. Senagatçylar ve Telekeçiler (Sanayici ve Girişimciler) Partisi
- 3. Agrar Partisi (Tarım Partisi)
İnsan hakları
Türkmenistan Hükumeti, yaygın insan hakları ihlalleri için eleştiriliyor ve hükümet vatandaşları için yabancı seyahat ile ilgili ciddi kısıtlamalar getirdi. Ülkede ayrıca azınlıklara baskı da yapılmaktadır. Sınır Tanımayan Gazeteciler'in 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu'nda Türkmenistan 180 ülke arasından 178. olmuştur. 179. Kuzey Kore, 180. Eritre'dir.Mutfak
Orta Asya mensubu birçok ülke gibi Türkmenistan’ın mutfak kültürü de göçebe-bozkır kültürüne dayanır. Türkmenlerin yeme içme kültüründe ekmek önemli bir yer tutmaktadır. Mayalı hamurdan yapılan ekmek türüne çörek, mayasız olana ise petir, yağlı petir ve külçe denir.Daha sonra sütlü, etli ve pirinçli yemekler gelir. Ekmek pişirdikleri ocağa tandır denir.
Ekonomi
Türkmenistan ekonomisi büyük ölçüde doğal gaz satışına ve pamuk üretimine bağlıdır. Madencilik haricindeki sanayi azdır. Türkmenistan dünyanın en büyük dördüncü doğal gaz üreticisi durumundadır ve bu üretim nedeniyle ekonomik reforma temkinli bir yaklaşım vardır. 1998 - 2002 yılları arasında doğal gaz satışında ve dış borçların çevrilmesinde zorlanması ardından 2004 yılında işsizlik %60 seviyesine ulaşmıştır.Doğal gaz ve petrol : 2019 yılından itibaren ülkede doğal gaz ücretli yapıldı. Doğal gaz çıkarımını ve dağıtımını bir tek devlet şirketi Türkmengaz yapmaktadır. Kazakistan, Rusya, Afganistan ve Pakistan'a uzanan doğal gaz boru hatları da mevcuttur ve Hazar Denizi'nden Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye aracılığıyla Avrupa'ya da doğal gaz boru hattı döşenmesi planlanmaktadır. Petrol ise ülkede çok ucuz fiyatlara satılmaktadır. Petrol çıkarım ve dağıtımını Türkmennebit adlı devlet şirketi yapmaktadır. Bunun haricinde Lukoil'in Aşkabat'ta bir benzin istasyonu ve Shell'in Aşkabat ofisi mevcuttur.
Turizm : Ülkedeki en önemli turistik yerler Türkmenbaşı, Awaza, Merv (Marı) ve Darvaza'dır (Cehennem Kapısı). Türkmenbaşı, limanından dolayı gelişen ticareti ve petrol rezervinin yanı sıra sahil turizmi için oldukça uygun bir kenttir. Merv ise 19. yüzyılda dönemin en güçlü Türkmen boyu olan Teke Türkmenleri'nin başkentliğini yaptığı için tarihi yerler mevcuttur.
İnşaat : Ülkedeki önemli inşaatların büyük kısmını Türk firması Gap İnşaat ; Polimeks ile Fransız firması Bouygues yapmaktadır. Ayrıca birkaç küçük inşaat firması ile petrol sondaj firmaları da vardır. Devlet konutları ücretsizdir.
Enerji : Ülke elektrik enerjisi ihtiyacının tamamını kendi üretir. Ülkede son yıllarda enerji santrallerini yenileme ve ihtiyaçları karşılama adına yeni santral yapımları hız kazanmıştır. Enerji tesislerinin büyük kısmını Çalık Enerji gibi Türk firmaları gerçekleştirmektedir. Ayrıca İran ve Afganistan'a da elektrik ihracatı yapılmaktadır.
Sanayi : Sanayi tesisleri daha çok Aşkabat'ta yoğunlaşmıştır. Başkentin yanı sıra Türkmenabat (Çarçou) ve Türkmenbaşı (Krasnovodsk) da önemli sanayi kentleridir.
Tarım : Türkmenistan, dünyanın en büyük dokuzuncu pamuk üreticisidir. Ülkenin sulanan alanlarının yarısında pamuk ekilidir. 2011 yılında, Türkmenistan 1.1 milyon ton ham pamuk üretmiş, üretilen bölgelerin başında ise Lebap ve Mary gelmiştir. Türkmenistan, Rusya, İran, Türkiye ve Çin başta olmak üzere pek çok ülkeye ham pamuk ihraç etmektedir. Ayrıca ülke önemli bir tahıl ürünleri üreticisidir. Mary en ve Balkan gelişmiş vilayetidir.
Türkmenistan'da Din ve İnanç
Halkın yüzde 93,9’u Müslüman, yüzde 5,1’i ise Hıristiyan'dır.Türkmenistan’da İklim ve Hava Durumu
Türkmenistan topraklarının yüzde 3,5’i tarım alanı, yüzde 17’si otlak alan, geri kalanı da çöldür. Kurak ve sıcak bir iklime sahip olan ülkenin hava koşullarını topraklarının büyük bir çoğunluğunu kaplayan Karakum Çölü’ne borçludur. Yazın sıcaklık 50 dereceye kadar yükselirken; kışın -25 dereceye kadar düşebilir. En fazla yağış alan aylar mayıs ve aralık aylarıdır. En sıcak aylar ise temmuz ve ağustos olarak geçer.Kültür
Türkmenistan halkının göçebe olan Türkmen köklerine sahip olması, şimdiki halkın yaşamına ve diline yansımıştır. At binme sporlarında oldukça başarılıdırlar. Dünyanın en iyi ve en güzel atlarına sahiptirler. Her yıl pek çok kişi dağ yamaçlarında at binebilme olanakları için Türkmenistan’ı ziyaret eder.Festivaller
Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta ağustos aylarında Altın Asrın Altın Nesilleri adlı Uluslararası Çocuk Festivali düzenlenmekte ve bu festivale 21 ülkeden 500'e yakın çocuk katılmaktadır.Türkmenistan’da Bulunan Türkiye Dış Temsicilikleri
AŞKABAT BÜYÜKELÇİLİĞİAdres: Şewçenko köçesi 9, Aşkabat-Türkmenistan
Telefon: + (993 12) 94 00 95, 94 00 80, 37 91 00
Faks: Büyükelçilik : (+ 993 12) 94 19 15, Konsolosluk Şubesi : (+ 993 12) 94 01 18
[email protected]
- Önceki Konu
- Sonraki Konu