Üst
Anayasa Nedir? Anayasa çeşitleri nelerdir?

Anayasa Nedir? Anayasa çeşitleri nelerdir?

ANAYASA NEDİR? ANAYASA ÇEŞİTLERİ NELERDİR?​

Anayasa Nedir? Anayasa çeşitleri nelerdir?
Anayasa Nedir? Anayasa çeşitleri nelerdir?
Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen'in normlar hiyerarşisine göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenleyen yasa metnidir.

Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Toplumların ülke üzerindeki egemenlik haklarının, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirler. Genel olarak genel hükümler, temel hak ve özgürlükler, bireylerin topluma karşı görev ve sorumlulukları ile yasama, yürütme, yargı gibi anayasal devlet organlarını tanımlayan bölümlere sahiptir.

Fransızca “constitution” (konstitüsyon) sözcüğünün karşılığı olarak günümüz Türkçesinde “anayasa” kelimesi kullanılır. Türkçede bu sözcüğe karşılık, Osmanlı döneminde “kanun-u esasi”, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında “teşkilat-ı esasiye kanunu” kullanılmıştır.

Tarihsel süreç​

Bireysel hakları belli ölçülerde koruyan sözleşmeler olarak Anayasal metinlerin tarihi oldukça eskiye dayanır. Modern Anayasacılık ise 18. Yüzyılda başlar. Örnek olarak; Lagaş kralı Urukagina'nın emirnamesi (MÖ 24. yy), Babil'de ortaya konan Hammurabi Kanunları (MÖ 18. yy), Solon Anayasası (MÖ 6. yy), Roma Hukukunun temelini oluşturan 12 Levha Kanunları (MÖ. 5. yy) sayılabilir. Birleşik Krallık'ta 1215 Magna Carta ile ilk defa Kralın yetkileri kısıtlanmıştır. Ardından 1628 Haklar Dilekçesi, 1689 Haklar Beyannamesi gibi Anayasal metinlerle hem siyasi iktidar belli ölçüde kısıtlanmış ve keyfi yönetim engellenmiş hem de bireysel özgürlüklerin korunması işlevi gerçekleştirilmiştir.

18'inci yüzyıla gelindiğinde kral karşısında güçlenen burjuvazi, sahip olduğu hakların güvence altına alınabilmesi amacıyla o dönemde kralın gücünü sınırlayacak, hak ve özgürlükleri güvence altına alacak düşünce ve hareketler içerisinde yer aldı. Kralın mutlak gücüne yazılı ve üstün nitelikte belgelerle sınırlamaya yönelik düşünceler giderek topluma da yayıldı ve anayasa adı verilen belgelerle kralın gücüne çeşitli sınırlamalar getirildi.

1789'da Fransa'da düzenlenen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 1776'da ilan edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirisi anayasacılık için modern zamanlara geçişin habercisidir. Bu metinlerle insanların Doğal Haklarının varlığını kabul ettirdiği, bireysel özgürlüklerin devlet otoritesi karşısında korumaya alındığı görülmektedir. Bu süreçlerde Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques Rousseau gibi düşünürler fikirleri ve eserleriyle önemli rol oynamışlardır.

Hâlen yürürlükte olan en eski Anayasa olan 1787 Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nın ilanıyla birçok sosyal ve siyasal hak Anayasal güvence altına alınmıştır.

Osmanlı ve Türkiye'de​

• 1808 – Sened-i İttifak: Anayasa değildir. Fakat Türk tarihinde Anayasal düşüncenin oluştuğu ilk belgedir. 1808 Sened-i İttifak ile başlayan Anayasal süreç, Tanzimat Devri boyunca çeşitli fermanlar ile bireysel hak ve özgürlükleri elde etmiştir.

1) 1876 – Kanun-i Esasi: (Nedeni: 1. Meşrutiyet) Türk tarihinin ilk anayasasıdır. Osmanlı'nın ilk yazılı anayasası Kânûn-ı Esâsî 1876'da ilan edildi ve Meclis-i Âyan ile Meclis-i Mebûsan açılarak Meşrutiyet rejimine geçildi.

- Meşrutiyet (Meşruti Monarşi): Hükümdarı çeşitli ölçülerde denetleyebilen ve iktidar yetkisini farklı düzeylerde paylaşabilen bir meclisin / parlamentonun bulunması halidir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu meclisin bir danışma kurulu veya bakanlar kurulu olmayışıdır (çünkü bunlar değişik adlarla mutlak monarşilerde de bulunabilir). Meclis hükümdarın iktidar ve yasama gücünü paylaşan ve kısıtlayan bir organ olmalıdır. Bu denetleme yetkisi de farklı tür ve ölçülerde uygulanabilir. Hükümdar da meclis üzerinde feshetme, seçimleri yenileme başta olmak üzere farklı haklara sahip bulunabilir. Osmanlı Meşruti Meclisi, İngiliz Parlamentosundaki yapı örnek alınarak oluşturulmuştur. (İngiliz Parlamentosu bugün de aynı sistemi uygular.)

Osmanlı Meclisi Umumi:
a) Meclis-i Mebusan: Halk tarafından seçilirdi.
b) Meclis-i Ayan: Padişah tarafından seçilirdi.
İngiliz Parlamentosu:
a) Avam Kamarası: Halk tarafından seçilir.
b) Lordlar Kamarası: Soylular sınıfının doğal üyeliği.

2) 1908 – Kanun-i Esasi: (Nedeni: 2. Meşrutiyet) 1876’daki Kanuni Esasi tekrar yürürlüğe koyulmuştur. (* 1909'da önemli değişiklikler yapıldı.) 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla yeniden toplandı. İstanbul'un işgaline kadar faaliyetlerine devam eden meclis, 11 Nisan 1920 tarihinde işgal güçlerinin baskısıyla tamamen kapatıldı.

3) 1921 – Teşkilat-ı Esasiye: (Nedeni: 1920'de TBMM’nin açılışı) Teknik anlamda anayasa sayılması tartışmalıdır. Çünkü bir Anayasa’da bulunması gereken pek çok özellik eksiktir. Çok kısa bir metindir. Sadece devletin temel idaresi hakkında maddeler içerir. Savaş koşulları nedeniyle temel hak ve özgürlüklere değinilmemiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti varlığını sürdürdüğü için henüz bağımsız bir devletin anayasası değildir. 1. Dünya savaşının ardından Anadolu'da bağımsızlık mücadelesi veren TBMM, 1921 Anayasası'nı ilan etti. Olağanüstü koşullarda oluşturulan bu Anayasa 1924'e kadar yürürlükte kaldı.

- Meclis Hükümeti Sistemi: Meclis Başkanı aynı zamanda Başbakandır. Bu kurumlar ve makamlar daha sonra ayrıştırılmıştır. İcra Vekillerini (Bakanlar Kurulu) seçme ve görevine son verme yetkisine meclis sahiptir. Her bir vekil meclis tarafından ayrı ayrı seçilir. Çift dereceli seçimler uygulanır. Yani halk delegeleri seçer, delegeler de vekilleri seçer.

Not: Meclis Hükümeti Sistemi günümüzde her ne kadar tüm Dünya’da geçerliğini yitirmişse de İsviçre de halen geçerlidir. Meclis Hükümeti Sisteminde iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkileri düzenleyecek herhangi bir mekanizma da söz konusu değildir. Önceleri Partisiz bir rejim vardır. Muhalefet Meclis içi gayriresmî gruplaşmalarla oluşur. Örneğin Sarıklılar: İslamcı, Fesliler: Osmanlıcı, Kalpaklılar: Milliyetçi, Şapkalılar: Batıcı siyaseti simgeler. • Cumhuriyet’in ilanıyla (1923) birlikte Kabine Sistemine geçilmiştir.

- Kabine Sistemi: Başbakan tarafından bakanlar için liste hazırlanır, Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulur. Meclisten alınan Güvenoyu ile göreve başlar.

İlk Mecliste Kuvvetler Birliği ilkesi benimsenmiştir.
• Kuvvetler Birliği: Yasama, yürütme ve yargı son karar makamı olarak aynı organdadır (TBMM).
• Kuvvetler Ayrılığı: Yasama, yürütme ve yargı organları ayrıdır. Dünyada ilk kez Fransız düşünür Montesquieu tarafından öne sürülmüştür. (Türkiye'de 1961’de geçildi.)

4) 1924 – Teşkilat-ı Esasiye: (Nedeni: 1923’de Cumhuriyet’in ilanı) Cumhuriyet’in ilk anayasasıdır. 1924 anayasası klasik haklar denilen hükümlere yer vermiş ve adları belirtilmiştir. Kuvvetler Birliği ilkesi benimsenmiştir. 1923’te geçilen Kabine Sistemi uygulaması devam ettirilmiştir. Tek partili hayata ve nihayet çok partili siyasete geçilmiştir. Cumhuriyetin ilanının ardından yeni kurulan devlet için derli toplu yeni bir Anayasaya ihtiyaç duyuldu ve 1924 Anayasası ilan edildi. 1921 Anayasasında TBMM'ye tanınan yargı yetkisi 1924 Anayasası ile bağımsız mahkemelere tanınmıştır.

1923-24 arası 1921 Teşkilat-ı Esasiye geçerli olduğu için Cumhuriyet’in ilk Anayasası olduğunu kabul eden kaynaklar vardır. Dikkat edilmesi gereken husus;

- Cumhuriyet İlan Edildiğinde; 1921 Teşkilat-ı Esasiye yürürlüktedir. (1923 – 24 arası)

- Cumhuriyet Döneminde; yapılan ilk Anayasa ise 1924 Teşkilat-ı Esasiye’dir.

5) 1961 – Anayasa: (Nedeni: 1960 Askeri İhtilali) “Anayasa” sözcüğü ilk kez kullanılmıştır. 1961 anayasası ile Kuvvetler Ayrılığı ilkesine geçilmiştir. Ayrıca yasama iki meclise ayrılmıştır: Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu. Ayrıca ilk kez Anayasa Mahkemesi kuruldu. Eski kurum adları Türkçeleştirildi. Ör: Şura-yı Devlet’in adı Danıştay yapıldı. 27 Mayıs Darbesi ile kurulan komisyonun yeni anayasa çalışmaları sonucu ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1961), birtakım yeni mekanizmalar getirmiştir. Cumhuriyet Senatosu (Türkiye) ile meclis iki kanatlı hale gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin kurulmasıyla meclis üzerinde hukuki denetim sağlanmış, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı üzerine yaptığı düzenlemelerle hükûmet sistemi Parlamenter sistem'e çevrilmiştir. Ekonomik ve sosyal haklar başta olmak üzere sendika kurma, grev, toplu iş sözleşmesi gibi haklar ilk defa tanınmıştır.

6) 1982 – Anayasa: (Nedeni: 1980 Askeri İhtilali) Tek Meclisli yapıya geri geçildi. Anayasa Mahkemesinin varlığı ise korundu. Yaşanan hükûmet krizlerinin çözülememesi üzerine 12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe gerçekleşmiştir. Kurucu iktidarın hazırladığı 1980 Anayasası ile hükûmet krizlerine sebep olan tıkanıklıkları giderici çözüm yolları öngörülmüştür. Cumhurbaşkanına meclis seçimlerini yenileme yetkisi tanınmış, Cumhuriyet Senatosu kaldırılmış, Bakanlar Kurulu içerisinde Başbakanın yetkileri artırılmıştır.

Kurucu veya kurulan iktidar​

Anayasa hukukunda yeni anayasa yapma ve değiştirme iktidarına “kurucu iktidar” (aslî kurucu iktidar) denir. Aslî kurucu iktidar tarafından yapılmış mevcut anayasanın çizdiği hukukî kurallar çerçevesinde, oluşumunun ve çalışma sınırlarının belirlendiği mevcut anayasada değişiklik yapma iktidarına sahip devlet organına “kurulan iktidar” denir. Aslî kurucu iktidarın sürekli oluşturulması yani bütün hukukî yapının temelini oluşturan anayasanın öngördüğü usûller dışında sıkça değiştirilmesi, kronik devrime ve anayasal düzende anarşiye yol açar.

Kurucu iktidar​

Kurucu iktidar hukuk dışı bir iktidardır. Bir başka deyişle, “hukuk boşluğu” ortamında yani kendisini bağlayan hukukî kuralların olmadığı ortamda oluşmuş iktidardır. Hukuk boşluğu iki şekilde oluşabilir. “Baştan itibaren” süregelen hukuk boşluğu veya “sonradan” ortaya çıkan hukuk boşluğu.

Baştan itibaren hukuk boşluğu olan ortamda aslî kurucu iktidarı bağlayan hukukî bir durum söz konusu değildir yani yeni yaptığı anayasadan önce gelen bir anayasa yoktur. Bu durumda aslî kurucu iktidar yeni bir anayasa yapmak için eski anayasayı yıkmadan mevcut olan hukuk boşluğundan yararlanmıştır. Bu tür hukuk boşlukları yeni bir devletin kurulduğu durumlarda ortaya çıkar. Bunlar, sömürgelerin bağımsızlığa kavuşması, bağımsız devletlerin birleşmesi, bir devletin birden çok bağımsız devlete ayrılması olarak sıralanabilir. Aslî kurucu iktidar tarafından bu şekilde oluşturulan anayasa yeni bir devletin ilk anayasasıdır.

Sonradan yaratılmış hukuk boşluğu, mevcut anayasanın ortadan kaldırılması ile oluşturulur. Bu tür hukuk boşlukları ise, devrim, hükûmet darbesi, iç savaş gibi durumlardan sonra ortaya çıkar. Bunun gibi durumlardan sonra ortaya çıkan asli kurucu iktidar, mevcut siyasal rejimi yıkıp “anayasayı ilga” ederek (yürürlükten kaldırarak) kendisini bağlayan hukuk kurallarını yıkarak oluşturduğu hukuk boşluğunu yeni bir anayasa yaparak doldurur. Bu hallerde genelde siyasal rejim değişir.

Kurulan iktidar​

Kurulan iktidar hukukî nitelikte bir iktidardır. Yetkinin kim tarafından ve hangi sınırlar çerçevesinde kullanılacağını tespit eden hukuk kuralları aslî kurucu iktidarın yaptığı anayasa tarafından konulmuştur. Tali kurucu iktidarın anayasayı değiştirme yöntemleri yine anayasaların kendisi tarafından belirlenmektedir. Tali kurucu iktidar bu nedenle sınırlı bir iktidardır.

Cumhuriyet ve demokrasi ile yönetilen ülkelerde tali kurucu iktidar, “halk” değil, anayasanın koyduğu usûllere göre vatandaşlar arasında “seçmen” kabul edilenlerin “geçerli oy”ları ve bazı ülkelerde de seçim barajı dolayısıyla sınırlı bir temsilîyet durumu ile ortaya çıkartıldıkları için kurucu iktidar gibi davranarak mevcut anayasayı yürürlükten kaldırıp yerine yeni bir anayasa yapamaz. Devletin başlıca kurulu organları yasama, yürütme, yargıdır.

Konu​
Kurucu İktidar
(aslî kurucu iktidar)​
Kurulan İktidar
(talî kurucu iktidar)​
YetkiYeni Anayasa YapmaAnayasa'da Değişiklik Yapma
Yetki sahibiEgemenlik Hakkının SahibiAnayasanın Yetkilendirdiği Organlar
DönemleriSavaş, İç Savaş, Devrim, Hükûmet Darbesi, vs.Anayasal Dönemler
Kuruluş biçimleriGenelde BelirsizdirAnayasanın Belirlediği Usulller
SınırlarıSınırsızAnayasal Sınırlar
Hukuki durumuHukuk dışıHukuki

Anayasa yapma usulleri​

Monokratik Usuller

- Ferman
- Misak

Demokratik Usuller

- Kurucu meclis
- Kurucu referandum

Anayasa çeşitleri​

Bazı ülkelerde yazılı, bazılarında ise yazısız genel kabul görmüş uygulamalar şeklindedir. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu çoğu ülkede anayasa, yazılı ve bütünsel bir belgedir. Bu tip ülkeler "biçimsel" anlamda anayasaya sahiplerdir. Oysa Birleşik Krallık'ta yazılı bir anayasa yoktur. Buna ise "teamüli anayasa" denmektedir. Bu ülkede temel kurumların işleyişi yüzlerce yıllık geleneklere, yasalara ve belgelere göre düzenlenir.

"Anayasalı devlet" ve "anayasal devlet" ayrımında; şekli anlamda bir anayasası olan devlet bu belgede modern anayasanın gereklerini yerine getirmiyorsa yani devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceği muğlak ve daha da önemlisi kişi temel hak ve özgürlükleri tam anlamıyla güvence altında değilse devlet anayasal bir devlet sayılmamakta, sadece anayasa sahibi bir devlet anlamına gelen "anayasalı devlet" sıfatını almaktadır. Buna karşın ister teamüli ister şekli anayasa sahibi olsun eğer bir devlet temel hak ve özgürlükleri güvence altına almış ise bu devlet anayasal sayılmaktadır.

Son ayrım ise "çerçeve anayasa" ile "düzenleyici anayasa" ayrımıdır.

Eğer anayasa normlarında devletin temel yapılanması hakkında ayrıntılı bilgilere giriliyor ve düzenlemeler yapılıyorsa bu düzenleyici anayasadır.

Anayasa normları sadece devletin temel yapılanmasını çiziyor ve düzenlemeyi kanunlara bırakıyorsa bu ise çerçeve anayasadır.

Yazılı anayasa​

Yetkili organ tarafından yapılmış ve bir anayasada yer alması gereken kuralları içeren temel belgedir.

Geleneksel anayasa​

"Geleneksel", "teamüli" veya "yazılı olmayan", sürekli uygulama sonucu ortaya çıkan anayasadır. (Örn: Birleşik Krallık) Bir devletin geleneksel anayasasının olması, anayasa alanında ortaya çıkan hiç yazılı belge olmadığı anlamına gelmez.

Teamüli Anayasalar, yazısız anayasa özelliklerinden yazılı anayasaların karşıtıdır. Teamüli Anayasaların, örf-adet kurallarının tekrarlanması suretiyle hukuka yerleşmiştir ve bağlayıcıdır. Yargı denetimine bağlı olan davranış kuralları vardır. Bu davranış kuralları ve usullerinden; devletin kuruluşu ve görevleri, faaliyetleriyle ilgili bulunanlar Anayasa adı verilen bir belgeyi oluşturur ve buna “Teamüli Anayasa” denilir. Teamüli anayasa için maddi anlamda nitelendirmesi yapılır. Yazılı olmaması yani bir belgenin yokluğu o ülkede anayasa olmadığı anlamına gelmez. Yazılı olmayan anayasanın en bilinen örneği, İngiltere’dir. İngiltere de kullanılan kurallar, belirli konuda anayasal organlar tarafından belirli bir zaman boyunca düzenli olarak tekrarlanması ile oluşmuştur.

Devletin kuruluş ve işleyiş esasları ve kişi haklarının bir kısmını yazılı kaynaklar oluşturmuştur. Anayasayı oluşturan kaynakların normlar hiyerarşisinde bulundukları yerler önem taşımaz. Önemli olan şey, kullanılan bu kaynakların anayasal düzenlemeye ilişkin olmasıdır. Oluşturulan bu anayasaların kim tarafından yapıldığı, hangi yöntemle yapıldığı ve hangi tarihte yapıldığına dair belirli bir durum yoktur, nitelikleri bilinmez. Teamüli Anayasaların oluşumu için objektif (maddi) unsur ve sübjektif (manevi) unsur olmak üzere iki temel şart vardır. Objektif unsur; geleneğin birdenbire ve uzunca bir süre tekrarlanması ile ortaya çıktığını açıklar. Bundan dolayı da herhangi bir konuda oluşan gelenek kolay olmamalıdır. Sübjektif unsur ise uzun süre tekrarlanması ile gelen yorumların anayasal organlar tarafından anayasa hukuku açısından kabul edilmesi ve uygulanması için bir inancın söz konusu olması gerektiğini açıklar. Bundan dolayı koyulan kuralların yeterince açık olup yorumlanmasının zor olması gerekir.

Teamüli anayasa ile anayasa gelenekleri farklı kavramlardır. Teamüli anayasa, bir anayasa türüdür. Anayasa gelenekleri ise anayasa türü değil yazılı anayasalarda ortaya çıkmış yazılı olmayan fakat uyulması gereken kurallardır. Hukukun çeşitli alanlarında kullanılır. Anayasa düzeninde ve hukuksal değeri açısından; yazılı anayasanın boşluklarını doldurma işlevi, yazılı anayasayı yorumlayıcı işlevi ve anayasada ki belirsizlikleri giderme gibi işlevleri bulunmaktadır.

Yumuşak anayasa​

Maddelerinin değiştirilme usullerinin herhangi bir kanunun değiştirilme usulünden farklı olmadığı anayasalardır.

Katı (sert) anayasa​

Bu anayasalar için özel, değiştirilmesi zor yöntemler benimsenmiştir.

Bir anayasanın 'sert' olduğunu gösteren özellikler:

- Değiştirilemeyecek maddeler içermesi
- Değiştirilmesi için özel (nitelikli) çoğunluk aranması (3/5, 2/3 gibi)
- Halkoylaması usulüne yer vermesi

Çerçeve anayasa​

Kısa ve öz hükümlerden oluşur. Soyut mahiyettedir. Genel bir çerçeve çizer ve içinin doldurulmasını yasama organına bırakır. Bu anayasayı kabul eden ülkelerde demokrasi köklüdür. Örneğin; 1787 Amerikan Anayasası çerçeve bir anayasadır. Toplam 7 temel madde ve bunlara ek olarak sonradan çıkarılmış 27 ek maddeden (Amendment) oluşmaktadır.

Kazuistik anayasa​

Uzun ve ayrıntılı kurallardan oluşan, kesin hükümlerin belirlendiği anayasadır.

Uygunluk denetimi​

Denetleyen makama göre​

Amerikan modeli​

Amerikan modeli anayasa yargı sistemi veya genel mahkeme sistemi; kanunların anayasaya uygunluğunun, hukuk açısından normal mahkemeler tarafından denetlenmesine dayanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde bu denetim oldukça eskidir. Federal Yüksek Mahkeme ilk defa 1803 yılında Marbury-Madison davasında kanunların anayasaya uygunluğunun denetlenebileceğine ve anayasaya aykırı bulunan kanunların uygulanamayacağına karar vermiştir. Bir normu somut olayda uygulayacak olan mahkeme, bu norm ile hiyerarşik olarak üst derecedeki başka bir normun çatıştığı kanısına varırsa, mahkeme bu çatışmayı "Lex posterior derogat legi inferiori." ("Üst kanun alt kanunları ilga eder.") ilkesine göre çözümler. Üst norma aykırı olan alt norm uygulanmaz. Amerika Birleşik Devletleri dışında ayrıca Avusturalya, Arjantin, Hindistan, Kanada, Japonya, Norveç, Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde uygulanmaktadır.

Avrupa modeli​

Avrupa modeli anayasa yargısı, merkezi tipte anayasa yargısı veya özel mahkeme sistemi; kanunların anayasaya uygunluğunun, bu işle görevlendirilen özel mahkemeler tarafından denetlenmesi ilkesine dayanır. Bu modele, Hans Kelsen'in fikirleri esas teşkil eder. Bu modelin ilk örneği 1920 Avusturya Anayasası ile kurulan Avusturya Anayasa Mahkemesidir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise İtalyan ve 1949 Alman anayasaları ile de merkezi tipte birer anayasa mahkemesi kurulmuştur. 1958 Fransız Anayasası, bir anayasa konseyi kurmuştur. Daha sonra 1961 yılında Türkiye'de Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Türkiye'den sonra anayasa mahkemeleri sırasıyla; 1976 yılında Portekiz'de ve 1978 yılında İspanya'da kurulmuştur. Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda da sosyalist rejimin yıkılması sonucunda anayasa mahkemeleri kurulmuştur. Avrupa modeli anayasa yargısı, kanunla anayasa arasındaki çatışmayı genel mahkemelerin lex posterior esasına göre çözmeyi başaramadıkları ülkelerde ortaya çıkmıştır. Bu sistemde genel mahkemeler, anayasaya aykırı olduğunu tespit ettikleri bir normu ihmal edip doğrudan doğruya anayasa hükmü uygulayamazlar. Böyle bir durumda anayasa mahkemesine başvurulur. Bu çatışmayı çözmeye yetkili tek makam, bu işle görevlendirilmiş özel mahkemedir.

Zamana göre​

Anayasaya uygunluk denetimi, denetimin yapıldığı zamana göre iki şekilde yapılır.

- A priori denetim
- A posteriori denetim

A priori denetim​

Önceden, önleyici denetimdir. Yürürlüğe girmemiş normlar üzerinde, ilandan önce gerçekleştirilen denetim şeklidir. Kanunun yürürlüğe girmesinden önce anayasaya uygunluk denetimi yapılır ve eğer anayasaya aykırılık tespit edilirse aykırı hükümler yürürlüğe girmez.

A priori denetimin esas olduğu ülkelerde hukuk normlarının yürürlüğe girmesinden sonra bunların anayasaya aykırı olduğunu iddia etmek mümkün değildir.[21] Ayrıca önleyici denetim, anayasaya aykırılığın, daha denetime konu norm yürürlüğe girmeden giderilmesini sağladığından, yasa koyucunun kamuoyu önündeki saygınlığını, giderici denetime kıyasla daha fazla korur.

Fransa; a priori denetim tarzını benimseyen tek ülkedir ve kendine özgü yargı sistemi vardır. İtalya, Almanya ve Avusturya a priori denetimi belirli bazı konularda Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçirerek önleyici denetim şekli olarak uygulamaktadır. Kanada, Finlandiya, Norveç, İsveç gibi bazı ülkelerde Anayasa Mahkemelerinin yürürlüğe girmeyen kanun tasarıları hakkında görüş bildirme yetkileri vardır fakat bağlayıcı değildir.

A posteriori denetim​

Bastırıcı denetim de denilen a posteriori denetim sonradan; giderici ve düzeltici olarak yapılır. Yürürlüğe girmiş normlar üzerinde yapılan bu denetim, Avrupa ülkelerinde genel kabul görmüş olsa da Macaristan, Portekiz, Romanya ve Polonya; her iki denetim yaklaşımını bir arada kullanır. Hukuk normu ilan edilip yürürlüğe girdikten sonra anayasaya aykırı olduğu tespit edildiğinde ülkelerin anayasa mahkemeleri tarafından normun yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır.
 
Geri
Üst